9 EYLÜL 1922, 1240 GÜN SONRA İZMİR’İN KURTULUŞU

Gazi Mustafa Kemal Paşa, Gece, Afyon Belediye binasının bir odasında Fevzi ve İsmet Paşalarla harp vaziyetini gözden geçirdikten sonra,Gazi, der ki; “Üçümüz vaziyeti bir defa daha gözden geçirdik ve kesinlikle anladık ki, Türk’ün hakiki kurtuluş güneşi 30 Ağustos sabahı bütün parlaklığıyladoğacaktır.”

Evet,30 Ağustos 1922 Günü, Yunan Ordusunun Tamamen Sarılması ve İmha Edilmesi Suretiyle “Dumlupınar Meydan Muharebesi”nin Kazanılmıştır.Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Dumlupınar Meydan Muharebesi”ni bizzat idare ettiği için, bu savaşa; “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” denmiştir.Savaşın bir önceki başkomutan Hacıanesti, ordusunu gemiden idare etmişlerdir.

30 Ağustos günü saat 14.00’de, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordusu’na hücum emrini vermiştir. Gazi, Zafertepe’den bizzat yönettiği meydan savaşından sonra savaş sahasını gezerken, binlerce düşman cesedini birbiri üzerine yığılmış olarak görmüş ve bu korkunç manzara karşısında şunları söylemiştir:

“Savaş artıkları arasında yırtılmış ve terk edilmiş bir de Yunan bayrağını gören Başkomutan, eliyle bayrağın yerden kaldırılmasını işaret ederek, şöyle konuşmuştur;

“Bayrak bir milletin bağımsızlık işaretidir. Düşman da olsa hürmet etmek gerekir. Kaldırıp topun üzerine koyunuz.”

31 Ağustos 1922 günü,Başkomutan, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile beraber, Çalköy’de yıkık bir evin avlusunda, kırık bir kağnı arabasının üzerinde durum değerlendirmesi yapmıştır. Komutanlar toplantı sonucunda; Yunanlıların yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve mağlup etmek için İzmir’e girme görüşüne varmışlardır. Gazi, o anı şöyle anlatır; 

“...Şu halde düşündüğümüz ve en büyük sonuçları sağlayacağını beklediğimiz durumlar ortaya çıkıyordu. Hemen Fevzi ve İsmet Paşaları çağırınız, dedim; üçümüz toplandık. durumu bir daha düşündük ve kesinlikle karar verdik ki, Türk’ün gerçek kurtuluş güneşi 30 Ağustos sabahı ufuktan bütün parlaklığıyla doğacaktır.”

Yunanlıların yeniden savunma düzenine geçmesini önlemek ve mağlup etmek için İzmir’e girme görüşüne varmışlardır. 

“Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri

01 Eylül 1922 günü, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Türk ordusuna tarihler boyu unutulmayacak şu emri vermiştir; 

“Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, İleri.”

 

02 Eylül 1922, Yunan Başkomutanı NikolaosTrikopis Esir Alınır

02 Eylül 1922 – Uşak’ın Kurtuluşu

04 Eylül 1922, Kula’nın ve Sarıgöl’ün Kurtuluşu

05 Eylül 1922, Alaşehir ve Salihli’nin Kurtuluşu

06 Eylül 1922, Söke’nin Kurtuluşu

07 Eylül 1922, Turgutlu’nun Kurtuluşu

08 Eylül 1922, Manisa’nın Kurtuluşu

 

MUZAFFER KOMUTAN İZMİR’DE

İzmir’in kurtuluşunun 100. Yılı, 9 Eylül günü İzmir’de bir bayram şeklinde anılacak. O gün, danışmanı olma şerefini taşıdığım, “100. Yıl Müzesi” açılacak.

100 yıl önceye dönersek, Muzaffer Komutan, İzmir özlemini 18 numaralı not defterine şöyle yansıtmıştır; 

“15 Mayıs 1919, İzmir’in işgali… Ben aynı günde İstanbul’u terk ettim. O kara günde Karadeniz’deydim. 3 sene ve 4 ay sonra da bugün Akdeniz’deyim.”Artık, 1240 günlük esaret bitmiş, kara günlerden sonra, aydınlık günlere gelinmiştir. 10 Eylül tarihli Vakit gazetesinin haberinde, süvari kıtalarımızın dün saat dört ile beş arasında İzmir’e girdikleri ve İzmir kalesinde şanlıbayrağımızındalgalandığı ve şehirdesükûnetinhükümsürdüğü belirtilmektedir. Dördüncü alay komutanı BinbaşıReşat Bey, Kadifekale’ye ay yıldızlı bayrağını çekmiştir.

Ordu, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın tarihi emriyle adeta İzmir’e akarken, İkinci Süvari Tümen Komutanı Yarbay Zeki, öncü olarak Birinci Süvari Alayı’nı görevlendirmiştir. İzmir’e girme görevi de İkinci Tümen, Dördüncü Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin’everilmiştir. Yüzbaşı Şerafettin, süvarileriyle Halkapınar’a doğru yürürken, bir Rum’a ait Tuzakoğlu Fabrikası önünde ateş yağmuruna tutulmuşlardır. Saat 10.30’da Alsancak’a ulaşan Yüzbaşı Şerafettin, 40 askerini kaybederek hedefe doğru ilerlemiştir. Süvariler, dörtnala Kordonboyu’ndan Pasaport İskelesi’ne geldiklerinde, bir Rum’un attığı bomba, Yüzbaşı Şerafettin’in atının önünde patlamıştır. 

Vücuduna şarapnel parçaları isabet eden Yüzbaşı Şerafettin, ölen atını değiştirmiş ve vilayete doğru ilerlemeye devam etmiştir. Yüzbaşı Şerafettin Bey, daha sonra yayımlanan anılarında o günü şöyle anlatmıştır; 

Böylece 15 Mayıs 1919 günü İzmir’in işgaliyle karşılaşan Konak Meydanı; 3 yıl 3 ay 24 gün sonra, 9 Eylül 1922 günü, İzmir’in kurtuluşuna da tanık olmuştur. Balkona çıktığında göğsündeki kanın bulaştığı bayrağı, gözyaşları içinde göndere çeken Yüzbaşı Şerafettin, o dakikaları şöyle anlatır: 

“Yaraları kim düşünür, ölsem ne gam. İzmir’i kurtarmıştık ya. Bu şerefin öncüleri biz olmuştuk ya.” Hükümet Konağı’nın önünde toplanan halk, coşkun alkışlar arasında Yüzbaşı Şerafettin ile birlikte Türk bayrağını göndere çeken Süvari Teğmeni Ali Rıza Bey ve Teğmen Hamdi Beyleri bağırlarına basmıştır. O gün akşam saatlerine kadar, yabancı konsoloslarla görüşme görevini Yüzbaşı Şerafettin Bey yerine getirilmiştir. Bu arada Yüzbaşı Zeki komutasındaki süvari birliği Sarıkışla’ya, Yedek subay Besim Efendi de Kadifekale’ye Türk bayrağını çekmişlerdir. 1. Süvari Tümeni Komutanı General Mürsel Paşa, saat 14.00’de Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya İzmir’in geri alındığını telgrafla bildirmiştir.  

9 Eylül 1922 günü, baba memleketi olan İzmir’e süvarileriyle giren ve şehrin yönetimini üzerine alan 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa, o geceyi şöyle anlatmıştır: 

“Halkın yapmakta olduğu şenliklerin gece yarısına kadar devamına izin vererek, ondan sonra herkesin evine çekilmesi ve sakinliğin sağlanması, yarın gelecek olan Başkomutanı karşılamak üzere hazırlanması bildirdim. Gece yarısından sonra işitilen bazı tüfek sesleri üzerine, bütün mahalleleri otomobille dolaştım. Tüfek seslerinin, o sırada İzmir’e giren Kolordu Mızıkası’nın çalmaya başladığı İzmir Marşı’nı duyan halkın sevinç gösterilerinin yeniden canlanması üzerine olduğunu anladım.”

10 Eylül 1922 günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa, yanında Mareşal Fevzi Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Yarbay Asım Bey ile beraber İzmir’e girmişlerdir. Bu geliş, onun İzmir’e dördüncü misafirliğiydi. Kendisinin ve İzmirlilerin özlem duyduğu bu kavuşmayla, sadece İzmir kurtulmamış, Kurtuluş Savaşı’nın son kurşunu da atılmıştı. 

“Bir rüya görmüş gibiyim” diye mırıldanmış ve İzmirliler tarafından büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmıştır. Hükümet Konağı ile Konak Vapur İskelesi arasında büyük bir kalabalık oluşmuş, meydan hıncahınç dolmuştur. Gazi, bir ara Hükümet Konağı’nın balkonundan kendisini çılgınca sevgi gösterisinde bulunan halkı selamlarken; 

“Başarı benim değil, sizin milletindir” diye seslenmiştir.



 

MUZAFFER KOMUTAN GAZI MUSTAFA KEMAL’İN 10 EYLÜL 1922 GÜNÜ YUNAN BAYRAĞINA SAYGISI 

O gün İzmir Valiliği’nin önünde atının kuyruğuna bağladığı Yunan bayrağını yerlerde sürükleyen Süvari Çolak İbrahim’i gören Gazi, emir çavuşu Ali Metin’le, ona şu haberi yollamıştır; 

“Bayrağı yerde sürümesinler. Bu bizim adaletimize yakışmaz.” Bunun üzerine Yunan bayrağı atın kuyruğundan çözülmüştür.

GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA, KARŞIYAKA’DA, AYNI GÜN YUNAN BAYRAĞINA SAYGISI 

O gece, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Karşıyaka’dakiİplikçizade Köşkü’nde kalması planlanmış ve ona göre hazırlıklar yapılmıştır. Bu yapılan seçimde Yunan Kralı Konstantin’in 12 Haziran 1921 tarihinde bu köşkte kalmış olmasından kaynaklanan duygusal bir eğilim de rol oynamıştır. 

Gazi, İzmir Hükümet Konağı’ndan ayrılmış ve Karşıyaka’ya doğru yola çıkmıştır. Ruşen Eşref Bey, İplikçizade Köşkü’ne gelirken yolda yaşananları ve köşkün önünde gördüklerini şöyle anlatmıştır: 

Sen duruyordun. Yerde yatan örtüyü sordun. O, ipekten kocaman bir düşman bayrağıydı ki üzerine basılarak geçilecek bir yol halısı gibi böyle serilmişti.Kadın-erkek oradaki İzmirliler:

‘Buyurunuz, geçiniz. Bizim öcümüzü yerine getiriniz! Yabancı kral, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak geçmişti. Siz, lütfedin. Bu karşılıklı o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir’ diye yalvarıyorlardı.

Sen, o yerde serili bayrağın önünde, bulunduğun noktada kaldın. Sana ağlaşarak yalvaran kadınlara, erkeklere tatlılıkla baktın:

‘O, geçmişse hata etmiş. Bir milletin bağımsızlığının sembolü olan bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem’ dedin. Onu yerden kaldırttın ve bembeyaz mermerlere basarak içeri girdin. İşte, sen İzmir’e ilk gün zaferinle böyle girdin.

O Akşam, İplikçizade Köşkü’nde kalan Gazi, 14 Eylül’den itibaren İTK Uşakizade Köşkü’nde misafir kalır. O, bu köşkte iken Mudanya Ateşkes Antlaşması, sonra da Lozan Barış Antlaşması imzalanır. Cumhuriyetin tapusu alınır.

9 Eylül, İzmir’in değil, tüm Türkiye’nin kurtuluşudur. Savaş olmadı diyenlerin aksine, “9 Eylül” İzmir’in bayramıdır. Kutlu olsun. 09 09 2022

Ahmet Gürel

Atatürk Araştırmacısı