Son Mühür/Gamze Eskiköy- Eşi Gülsen Erarslan’ı Mart 2024’te başlayan kulak ağrısı şikâyetiyle hastaneye götüren Faruk Erarslan, sağlık sistemindeki ihmaller zincirinin sonunun ölüme kadar uzandığını anlattı. Birkaç kez “basit bir enfeksiyon” denilerek gönderilen eşi, aylar sonra lösemi teşhisi aldı, ardından da özel bir hastaneye yönlendirilerek milyonlarca liralık tedaviye maruz bırakıldı. Hastalığı atlattığı söylenen Gülsen Erarslan, “basit” denilen bir ameliyat sonrası felç geçirip hayatını kaybetti.
“Kan sayımı yapıldı lösemi olduğu ortaya çıktı”
Eşi Erarslan , “Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde eşine lösemi teşhisi konuldu.”Geçen sene Mart ayı içerisinde eşim Gülsen Erarslan (63 yaşında) kulak rahatsızlığı başlamasıyla oldu. Ben de Yeşilyurt Devlet Hastanesi Kulak Burun Boğaz polikliniğine götürdüm. Doç. Dr.’dan randevu aldık. Maalesef bir asistan baktı. Antibiyotik ve ağrı kesici verip gönderdi. Aradan 10-15 gün geçti. Şikayetleri geçmeyince, 15 gün sonra Karabağlar’da bulunan özel tıp merkezine götürdüm. Dahiliye bölümünde muayene ettirdik. Yine antibiyotik ve ağrı kesici verip gönderdiler. 1 ay geçti. Şikayetlerin sürmesi üzerine gelinimin yönlendirmesiyle kan sayımı yaptırdık.
15 Nisan 2024 tarihinde Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği'ne başvurduk. Saat 09:00 gibi kan sayımı yaptırdık. Saat 11:00 gibi hastaneden kan sayımı yapan doktor bana telefon açtı. "Eşinizin durumu kritik, hayati tehlikesi var. Acilen getirin, yatış yapacağız." dedi. 5-6 saat kaldık” dedi.
“Boş yatak yok, paranız varsa özel hastaneye gidin tanıdığım doktor var”
İlgili kadın doktorun, ‘Benim tanıdığım, isim yapmış bir doktor var. Karşıyaka’da isim yapmış. Çünkü burada boş yatak yok. 1,5 ayda sıra gelmez. Maddi durumunuz iyiyse, paranız varsa oraya gidin. Türkiye’de isim yapmış." dediğini öne süren Erarslan, “Biz panik içinde, seçenek sunulmadan, apar topar ertesi gün Karşıyaka’daki özel hastaneye götürdük. Burada, ‘çete’ elemanı olduğunu düşündüğüm kişilerin, bize seçenek sunması gerekirdi. Madem yatak yok, şehir hastanesi var, üniversite hastaneleri var. Bize kimse seçenek sunmadı. Direkt oraya sevk edildik” ifadelerine yer verdi.
“Tanıdığı doktor mesai arkadaşının eşi çıktı”
Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde özel hastaneye sevk eden doktorun mesai arkadaşının eşi çıktığını söyleyen Erarslan, “3.5 ay boyunca günlük 5.300 TL para ödedik.Tedavi süresi boyunca da 3 Milyon TL ödedik. 17 Haziran, 26 Haziran ve 27 Temmuz tarihleri arasında yaklaşık 20 günlük iyileşme sürecinden sonra "Sizde lösemi yok, atlattınız, vücudunuzda bir şey yok." denildi. Eşim fiziksel olarak iyiydi. Bu 3 aylık süreçte çok yoğun antibiyotik, kemoterapi, kortizon gibi yüklemeler yapıldı. Eşim sağlığına kavuştuktan sonra birlikte zaman geçirdik” ifadelerine yer verdi.
“Neden o hastaneye nokta atışı yapıldı?”
Ayrıca Erarslan, “İstanbul’da, Ankara’da o kadar hastane varken neden nokta atışı yapıldı? Yeşilyurt’taki devlet hastanesinde boş yatak var mıydı, yok muydu araştırılıyor. Ki orası 3. basamak hastane. Bizi özel hastaneye değil, 3. basamak başka bir hastaneye yönlendirmeleri gerekiyordu” diyerek isyan etti.
“Hastaneye her gittiğimizde yatış verdiler”
Yaşadığı mağduriyeti anlatmaya devam eden Erarslan, “26 Temmuz 2024 tarihinde taburcu edildikten sonra kontrole götürdük. Yine ateşi çıkıyordu. İnsan yüksek ateşle karşılaşabilir; iğne yapılır, tekrar gönderilir. Ama biz her seferinde hastaneye gittiğimizde yatış verip gönderiyorlardı. Bu 10-15 gün içinde yine antibiyotik, yine kortizon verdiler. Eşimin vücut dengesi tamamen bozuldu. Sürekli yatırıp para aldılar” dedi.
“Kök hücre bulundu diye aradılar, doktor öyle birşey yok dedi”
26 Ağustos 2024 tarihinde kontrole gittik. Kemik iliği naklinin yapılması gerektiği söylendiğini belirten Erarslan, “ Kemik iliği nakli süreci hukuken şu şekilde ilerliyor: Önce kardeşlerinden doku alınıyor, sonra TÜRKÖK var; orada uygun donör aranıyor. Ardından dünya ilik bankasına bağış yapanlar taranıyor. Dördüncü adımda çocuklardan doku testi alınıyor. Biz, eşimin 2 kız kardeşinden test aldık, doku örneği tutmadı. Sonra TÜRKÖK’te de bulunmadı. 3. aşamada ise profesör bize, "Eşinize dünya ilik bankasından uygun kök bulundu. Doku çalışmaları bittiğinde göndereceğiz ve kemik iliği nakli yapacağız’ dedi.
Süreci sorduğumuzda ise bize, “Ben size öyle bir şey söylemedim, uygun donör bulunmadı” dedi. Arkasından epikriz raporunu incelediğimde, kardeşlerinden ve TÜRKÖK’ten tutmadığı yazıyor ama dünya ilik bankasından uygun donörün tutmadığına dair herhangi bir ifade yer almıyor. Ya bulundu, başka birisine kullandılar ya da hastalarını karıştırdılar.
“Oğlumun dokusu yüzde 50 tutuyordu...”
Erarslan, “4.aşamaya gelindiğinde çocuklardan kan örneği alındı. Oğlumun dokusu yüzde 50 oranında tuttu. Yaşayamadı, yaşatmadılar. Yoksa tutuyordu. Yine en son yüksek ateş nedeniyle yatırıldığında kortizonla ve antibiyotikle yüklendiler. 350 milyon TL’lik ilaç aldık. Devlet hastanesinde, kadının kocası sekreter aracılığıyla başka bir eczaneye yönlendirdi. Zaten eşim çorbadan başka bir şey içmemeye başlamıştı. İnsanları öldürmek için tek kurşun yeter; eşimin üzerine şarjör boşalttılar” sözlerine ekledi.
“Eşimin burun çerçevesinde şişlik gördüm”
Faruk, “Erarslan, Taburcu edildi. 14 Ekim 2024 tarihinden itibaren eşimin burun çevresinde kızarıklık gördüm. Hastaneye gittik, “Şişlik ve kızarıklık var” dedim suratsız hocaya. “Bir şey yok, bekleyelim” dedi. 3 gün bekledik. Yardımcısına sordum. O da dedi ki, “Büyük ihtimalle mantar enfeksiyonu oluşmuş, lokal anesteziyle müdahale edilecek.”
Ben de sordum, “Neden müdahale etmediniz?” dedim. “Öyle düşündük,” dedi. Zaten bizi konuşturmuyorlar. İhmal burada başladı.
16’sı eşimin doğum günüydü. Pasta kestik, mum üfledik. Şişlik ve kızarıklık artmaya başladı. Doğum gününde genel narkoz verip ameliyata aldılar. Eşim hayatında hiç genel narkoz almamıştı. Hastanede bir doçent, bir profesör ve 45 yaşlarında acemi bir kadın vardı. İlk muayeneyi profesör yapmıştı. O profesör ve doçent dururken ameliyata acemi kadın girdi” diye ekledi.
“Basit bir ameliyat dediler”
Ameliyattan önce kadın bana geldi, dedi ki: “Faruk Bey, burun içi mantar enfeksiyonu oluşmuş ama bizim için basit bir ameliyat. Yalnız burnun sağında ve solunda, beynin yakınında damarlar var. Onlara zarar vermemek için dikkatli çalışacağım’ dedi. Güle oynaya gönderdim ameliyata. 3 saat sürdü. 20 saat sonra servise getirdiler” dedi.
“Beyne pıhtı atmış, eşim felç oldu, sonra vefat etti...”
Erarslan sözlerine şöyle devam etti:
“Eşim felç olmuştu. Beyne pıhtı atmış. Sürekli sabit bakıyordu"
28 Ekim gecesi saat 22:45 sularında eşim vefat etti. Mavi kod veriyorlar, mavi kod ekibi geliyor. 20 dakika sonra geldiler. O ekibin sürekli orada olması lazım.
Eşim lösemiden değil, para kazanmak için ihmal edildiği için öldü. Çete kurulmuş. 5,5 aydır eşim toprak altında. Hayatımızı parçaladılar. İhmaller zinciri eşimi ölüme götürdü. Hukuki süreci bekliyorum”
“Rapora normal ölüm yazıldı”
Ayrıca ölüm raporuna da beyninde pıhtalaşma olmasına rağmen normal ölüm yazıldığı öğrenildi.