Atasözleriyle finans teorisi ve kripto ürünler

İnsanoğlu binlerce yıllık tarihinde finansla (elbette diğer alanlarla da) ilgili biriktirdiği deneyimlerini atasözleriyle bir sonraki nesle aktarmaya çalışmıştır. Bunlardan bir kaçına bu yazımda yer vermek istiyorum.

Gençlerin kullanmayı sevdiği bir atasözümüz var “Ne ka(dar) Ekmek O ka(dar) Köfte”. Bu atasözü belkemiği “risk ve getiri” olan finans teorisinin temelini oluşturuyor. Ancak buradaki getiri gerçekleşen değil beklenendir. Yani girişilen işte zarar edilebilir.

Atalarımız bu durumu bizlere, “Dimyata Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olma” atasözüyle ulaştırmıştır. Yani bize diyor ki bir işe girişeceksen tehlikelerine dikkat et ve tedbirini al. Finans teorisi de buna riski yöneteceksin ki beklenen getirin gerçekleşen getiriye dönüşsün.

KRİPTO ÜRÜNLER

Bu noktada son zamanlarda yaşanan “kripto ürünlere” değinmek istiyorum. Kimileri bu ürünlere sürekli “kripto para” diyerek toplumun önemli bir kesimini buna inandırmış durumda. Bir çalışma arkadaşımla beraber 2017 yılında bu “kripto ürünleri” bankacılık ve finans teorisi bağlamında analiz ettik ve sonuçta bunların PARA değil SANAL ve RİSKLİ varlıklar olduğunu ortaya koyduk.

Atasözlerimiz ve finans teorisi kapsamında kriptolara dönersek bu ürünlerin riskinin ve dolayısıyla da beklenen getirilerinin çok ve çok yüksek olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dikkat edin bu getiri beklenen getiridir. Yani “Dimyat’taki pirinçtir.” Onu almaya giderken sermayemiz olan “eldeki bulgurdan” olmamamız lazım. Yani riski yönetmemiz lazım.

Kriptolardan kaynaklanan yüksek riski yönetmeye yardım edebilecek bir araç var mı? Maalesef yok.

GENÇLER UMUTSUZ, ÇARESİZ  

Bu durumu da en iyi özetleyen atasözümüz “Binmişiz Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamete”. Bu riskli ürünlere en fazla ilgi duyan ve onlarla işlem yapanlar gençlerimiz. Çünkü onların risk iştahı yaşlılara göre çok yüksek. Gençlerimiz bu ürünlere merak sardı çünkü 19 senedir ekonomi kötü yönetiliyor ve gençlerimizin iş bulma ümidi sürekli azaldı, azalıyor. Çünkü gençlerimiz umutsuz.

Böyle bir ekonomi ortamında gençlerimiz “geleceklerini kazanabilmek” için “bugünlerini” riske atmaktan başka çözüm bulamıyorlar.

Oysa çözüm gençlerimize iş olanakları sağlamak ve onların geleceklerine güven duymalarını sağlamaktır.

Bu, ekonominin ehline emanet edilmesiyle ve “Yerel Kaynaklara Dayalı Üretim Ekonomisini” hayata geçirmekle mümkündür.

Prof. Dr. Mehmet Hasan EKEN