DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AYLIK GIDA HARCAMASI TUTARI (AÇLIK SINIRI) 20.432 TL
GIDA İLE BİRLİKTE DİĞER TÜM TEMEL HARCAMALAR İÇİN HANEYE GİRMESİ GEREKEN TOPLAM GELİR TUTARI (YOKSULLUK SINIRI) İSE 66.553 TL.
Peki asgari ücret bunların neden hep altında kalıyor. 4 kişilik bir ailede tek çalışan yok mu? Asgari ücrete zam yapılırken yoksulluk sınırının altında bir rakamın adı da asgari değil adı bile konulamayan sözüm ona hayatta kalma bile diyemeyeceğimiz bir sınırda.
TÜRK-İŞ: “Geçim şartları konusunda çalışma ortaya konulmadı. Bugüne kadar ne hükümetten ne de işverenden teklif gelmedi” dedi. O zaman işvereni ya da işçiyi korumak değil bu. Kadere terk edilmek diyebiliriz. İşvereni korumak için bu adı asgari olan ücretten vergi alınmamalı. Brüt değil net olunmalı.
Türkiye de; sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörleri toplamında ücretli çalışan sayısı 2024 Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %2,8 arttı. Ücretli çalışan sayısı bir önceki yılın aynı ayında 14 milyon 620 bin 763 kişi iken, 2024 yılı Ocak ayında 15 milyon 22 bin 900 kişi oldu.
2025 yılında aynı artışlar hesaba katılırsa 16 milyonu aşkın çalışan var demektir. Asgari ücret 10.002 olsun malum bir küsürat oluyor ya ve hiçbir şeye zam yapılmadığı gibi her şeye indirim de yapılsın. 30.000 TL’de olsa Ocak ayında her şeye yine zam gelecek ve daha ilk maaş alınmadan rakam erimeye zaten başlayacak. Her yıl aynı senaryo olmuyor mu? Şimdi bu rakama inersek enflasyon ve dolar kurunu hesaba katmadığım söylenecek. Madem her şey dolarla endexli ilerliyor o halde neden 2024 yılında bir kez asgari ücreti belirlendiğinde her şeye yine zam yapıldı. Fırsatçılara neden engel olunmadı? Herkes her şeye zam yaptı ve ezilen yine halk oldu.
Yeni nesil iş beğenmiyor deniyor bu bu perhiz bu ne lahana turşusu misali oluyor.
Türkiye’nin ekonomisi orta da deniliyor peki enflasyon rakamları madem aşağıya dönük ilerliyor o zaman neden yoksulluk sınırı altında bir rakama hükmediliyor? İşveren elbette korunmalı ve istihdam artmalı ama o zaman da asgari ücret alandan değil yüksek maaş alandan vergi alınmalı. Asgari denilen rakama el uzatılmamalı ki bu bile yetmiyor.
O kadar normalleşti ki her şey dışarıda bir bardak çay 35 liradan satılıyor. İçmeyin dışarı da değil mi? Peki içmeyelim. Evde karnımızı doyuralım dışarıda hiçbir etkinlikte bulunmayalım.
Ben bunları anlattığımda gece kulüplerini dolup taşıyor diyen de var. Onlar asgari ücret alanlar değil. Orta gelirli diye bir kavram kalmadı. Zengin daha da zengin, yoksul da iyice fakirleşti. Üretimin olmadığı bir yerde tarım ve hayvancılık için destek tam verilmediği müddetçe karın tokluğu bile hayal oluyor.
Dışarı da bir tavuk dürüm 190 liradan başlıyor.Evden götür de mi? Haklısınız ama evde ki aşın da ne durumda belli mi? Pazardan en az bir kilo aldığımız sebzeleri yarım hatta 250 grama düşürdük. Hatta bazen tane ile aldığımız bile oluyor. Bu bir yönetimsel suç diyerek işin içinden sıyrılmak ya da daha iyisini vaat etmek de bir çözüm değil. Ne yazık ki birlik olamayıp rant sağlamak kendi kesesini doldurmaktan başka bir şey değil.
Ne hükümeti ne de belediyeleri tek başına göreve çağırmak çözmeyecektir. Belediye suya zam yaptı, hükümet zam yaptı konuşmalarını yıllardır dinliyoruz. Burada siyasi üstü bir olağan durum söz konusu. Ama onu da yapamıyoruz çünkü hep daha iyi yapan çıkar düşüncesi var.
Çok basit bir futboldan örnek vermek istiyorum. Öncelikle Fenerbahçeli olduğumu hatırlatayım örneğim daha da pekişir. Sen gol attığında bile sevinmeyi beceremiyor ve ruhunla forma için oynamazsan takım olamamışsın demektir. Ruhsuz davranır ve sadece kendi düşünceni savunursan hiç bir ivme alamazsın. İşte tam da bunu yaşıyoruz. Banane dersek bencil olursak bizdik olamazsak bu sonuçlar kaçınılmaz oluyor.
Neden Avrupa da hiçbir şeye zam bizdeki kadar yapılmıyor. Onlarla mı kıyaslıyorsun da demeyin valla öyle bir kıyaslarım ki eğer Avrupa’ya gidip vasıfsız bir işte çalışıp ülkesine dönüp evini yazlığını alabiliyorsan öyle bir kıyaslarım ki demek oluyormuş.
Peki bu benim söylediklerimi kimse akıl etmiyor mu? Ediyor tabii ki de ama yeterince sesin çıkmaması da şöyle hesaplanıyor. 4 kişilik bir aile de iki kişi çalışırsa ek işlerde yaparsa sesi çıkmaz. Öyle de oluyor.
2025 asgari ücret 22.104 lira. Yarın fiyat etiketleri denetlense bile önüne geçilemeyecek ve elimize ilk maaş geçmeden eriyip gidecek. Tam tamına 25 yıl geriye gideceğiz. 1000 lira banknot ile 25 yıl önce neler alınırdı o malum sıfırlar atılmadan önce o rakamlar nasıl konuşuluyorsa aynı senaryo olacak. Zam da yapılmasın maaşlar da artmasın. Bunun planı birlikte yapılmalı. Bunun içinde üretim yapılmalı.
Her bireyin üstüne düşen de aklını başına toplamak ve banane düzen böyle diyip kenara çekilmek değil taşın altına herkes elini değil gerekirse gövdesini de koymalı. Üreten sen olursan fiyatını sen belirlersin. Tarım ve Hayvancılık da bile bunu başarsak kimse aç kalmaz.
Şimdi ben bunları yazdığımda bir de şöyle bir ses yükseliyor. Her evde iki araba olursa nasıl olacak bu iş? Tekrar söylüyorum o iki arabası olan da gece kulübünde eğlenen de bu sorunun zaten muhatabı olmuyor.
Mağdur olan geçim derdine düşmüş halk. Siyasi görüşler farklı olabilir ama nasıl ki milli maçlarda tek yürek oluyoruz o hal de üstümüze düşeni yapmak en asil görevimiz olmalı. Sen bana ne, ben bana ne dersek zararı yine çoğunluk çekecektir.
İsraf dan uzak ve üretim de birlik olarak hareket etmeliyiz. Hiç kimse bunu tek başına becerecek bir lider aramamalı. Denetlemeyi beklemeden birlik içinde hareket edilmeli. Bunu başarırsak bırak Avrupayı, Amerikayı yaşanılır bir ülke oluruz.
Önlem alınacaksa karalı bir duruş ve caydırıcılığı yüksek cezalar kesilmeli uymayanlara. Yoksa sadece yıllardır dillendirdiğimiz uzaylılar ya da sosyal medyanın gücü ile başka başka doğaüstü olaylarla 2025 yılında uğraşırız. Öyle ya bu yıl geliyorlar. Uzak yoldan geliyorlar anca geldiler diye kaldırılan dronları izleyip yeni senaryolarla uğraşırız ancak.
Biz bakın bu yazdıklarımı deprem olduğunda çok güzel yapabiliyoruz. Her yere yetişip üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Kimseden karşılık beklemeden hem de... Bu gerçeği gördüğümüzde kimseden bir şey beklemeden kendi kendimize bile bunu aşabiliriz.
Son söz yine sizin eleştirip suçlu aramak çözüm odaklı olmadı olmayacakta. Herkes elini vicdanına koymalı. Din, dil,ırk gözetmeksizin insanlık adına birlikte yaşadığımız bu topraklar hatrına yapmalı. Daha yaşanılır bir hayat için ben değil şimdi biz olma zamanı..