Cerrah ve Yazar Dr. Devrim Demirel, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. “Birinci basamak çökmek üzere” sözleriyle sağlık sistemindeki mevcut duruma dikkat çeken Dr. Demirel; “İçinde bulunduğumuz durum sürdürülebilir bir durum değil” dedi.
“Hayatımı kuralar belirledi”
“Benim hayatımı kuralar belirledi desem olur” diyen Dr. Demirel; “1983 senesinde Çapa Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Ben kendim İzmir'in Kiraz kazasında doğdum. Babam öğretmen, annem, köylü sayılabilecek ilkokul mezunu bir kadın, iki kardeşiz. Böyle bir evde büyüdüm ama kuzenlerim, yeğenlerim, amcalarım, dayılarımın olduğu çok büyük bir evde büyüdüm. 10 yaşında yatılı okula gittim. 6 yıl İstanbul'da Kumkapı’da, Langa Mahallesinde, Ermeniler, Süryaniler, Türkler, Kürtler böyle çok karışık bir mahallede altı yılım geçti. Bir kısmı 1980'ler öncesi bir kısmı 1980’den sonra mecburi hizmeti çekerken büyük bir dua ettim; ‘Allahım dedim, denizin dibi olsun, anasının dini olsun.’ Antakya'nın Samandağ ilçesinin Tekebaşı Köyüne gittim. Türkiye'nin deniz kenarındaki en son köyü. Eşim köy öğretmeniydi eşimle tanıştım. Kura hayatımı şekillendirdi. 2 yıl mecburi hizmetten sonra döndüm. Şişli Etfal Hastanesi’ne tayin edildim. O zaman beş yıl hastanede çalıştım. Daha sonra ihtisası 89 senesinde bitirdim, babam emekli öğretmen, sürekli devlet ekmeği yemişiz oğlum askerlik devlete borcumuz diyor. Askerliğimi yapmak için gittim oraya kura çekmeye biliyorum geçen seferden tecrübeliyim ama bu sefer tam elimde kurayı çekerken kura heyetinin başındaki Yarbay bana sordu: ‘Evladım nasıl bir yer arzu ediyorsunuz?’ Şimdi hep de diyorlar ki böyle askerlikte herkes diyormuş. Bayrağın dalgalandığı her yer vatanım diye bende öyle dedim. En bayraklısını sen çektin dedi. Hakkari Dağ Komando Tugayı Seyyar Cerrahi Hastaneyi çekmişim. Vatan kelimesinin ne anlama geldiğini, ne anlama geldiğini oraya gidince öğrendim. Askerlikten sonra Kütahya’nın Gediz ilçesine tayin oldum. Oradan İzmir’e geldim 20 yıl Alsancak Devlet Hastanesi’nde çalıştım. Daha sonra emekli olup görevden ayrıldım. Bunun ardından da Eşrefpaşa Hastanesi’nde yeniden göreve döndüm. Arkadaşlar bana ihtiyaç var diye 2.5 yıl yöneticilik yaptırdılar. Sağlık Bakanlığı’nın ev bakım uygulamasına benzer bir uygulamayı burada hayata geçirdim. Böyle bir şeylere evlere gidince evlerde çok fazla yaşlı olduğunu gördüm, terk edilmiş yaşlılar gördüm. Bunları görünce kafamda bir yaşlı bakım sistemi tasarladım. Bunu hayata geçirmek için Belediye Meclis Azası olmak için yola çıktım. Aday adayı oldum ancak çok uygun görmedi büyüklerimiz sağ olsunlar. Benim projemi çok dinleyen olmayınca esas işim hekimliğe döndüm” dedi.
‘Elimde Neşter Gönlümde Beşer’
Mesleğimi yaparken bir yerel gazetede haftalık hikayeler yazmaya başladım diyen Dr. Demirel; “O sıralarda Yakın Kitabevi’nin sahibi Levent Salıcı bana ulaşıp bunları basmak istediğini söyledi. Düzenledik içine yayınlanmamış hikayeler de koyduk. O 41 yılın içindeki yaşanmışlıklarla bu hikayeleri oluşturdum. Kitabın ismi ‘Elimde Neşter Gönlümde Beşer.’ Kitabın içerisinde karikatürler de var. Dokuz Eylül Radyoloji Profesörü Oğuz Dicle’den rica ettim kitabı renklendirmek için. O da sağ olsun emek verdi, kitaba destek oldu. Bu arada 28 Aralık Cumartesi günü Yankı Kitabevi’nde saat 13:00 ile 15:00 arasında kitabın imza günü olacak. Gelmek isteyenleri beklerim” diye konuştu.
“Birinci basamak çökmek üzere”
Sağlık sistemine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Dr. Demirel; “İçinde bulunduğumuz durum sürdürülebilir bir durum değil. Yani canı isteyen MHRS’ye girip kendisine bir kardiyolog randevusu almaya çalışıyor. Bu iş böyle devam ettiği sürece biz altından kalkamayız. Şöyle bir şey de var, insanlar madem orada bulamıyorum, o zaman acile gideyim diye düşünüyor. Acillere her yıl başvuran sayısına bakın Türkiye'nin nüfusu her yıl acilden birkaç kere geçiyor. Bu da sürdürülebilir bir şey değil. Ben kendi polikliniğimden örnek vereyim ki herkes adına konuşmuş olmayayım. Benim polikliniğime gelen insanların yüzde 70-80’ninin hastaneye gelmesi gerekmiyor. Herhangi bir pratisyen hekim onun işini görebilir. Çünkü yapılacak işin çoğu kağıt işine dönüşmüş vaziyette. Ben Almanya'da bir hastanede laparaskopi için misafir doktor olarak bulundum. Hastaneye gittiğimde hastane kapalı mı acaba diye düşündüm, inanamadım. Pazartesi günüydü, hastanenin içinde böyle tek tük insan dolaşıyordu. Yani yurtdışına gidip hastanede insan göremezsiniz. Gördüğünüz insanların hepsi de ağır hastanelik hastadır. Popülist politikalarla buraya kadar geldik. Vatandaşı korumak hekimi korumaktan daha önemli. Ama aslında vatandaşı da korumuyoruz. Şu anda aile hekimleri eylem yapıyor. Ama Bakan Yardımcısını gördünüz : ‘Üç gündür grevdeymişler bir eksikliklerini hissetmedik’ dedi. Şimdi bu mevcut yönetimin aile hekimlerine ne gözle baktığının ispatı. Aile hekimleri çok efektif şekilde çalışabilirler. Sistemin dayanakları olurlar. Birinci basamak sağlam olmazsa biz asla diğer basamakları çalıştıramayız. Daha önce sağlık ocakları vardı hatırlıyorsanız sağlık ocakları kayboldu gitti, o işi aile hekimlerine havale ettiler. Şimdi aile hekimliğini de bu kararlarla efektif çalışamaz bir hale getirdiler. Birinci basamak çökmek üzere burası çöktü mü bu selin altında herkes kalır” açıklamasında bulundu.