“Bir lokma bir hırka…”

Farkında mısınız bu kelimeler şu sıralar parlamento üyeleri ile ekonomi uzmanları tarafından sıkça dile getirilmeye başlandı. Özellikle orta yaş (1980-1990’lı yıllar arası) ile genç kuşak (1999-2005’li yıllar arası) bu dört kelimeden oluşan sistem ile uygulamanın 1950’li yıllardan günümüze kadar ülkemizde ifade edildiğini pek bilmezler. Başlıktaki bu dört kelimeden oluşan deyimi, öncelikle sıkça söz ettiğim aşağıdaki anlatımımı ifade ettikten sonra açacağım. Yıllarca neler mi söylüyordum?

Gerek öğretmenliğim, gerek gazetecilik, gerekse televizyon programcılığım süresince, ‘Yurdumuz yeraltı ve yerüstü kaynakları ile insan potansiyeli açısından, dünyanın en zengin ülkesidir’ bizi ‘Bir lokma bir hırka’ felsefesi içine çekiyorlar, uyanın. 15 bin yıldır bu topraklarda yaşayan bütün medeniyetler bu zenginlikleri ellerinde tutmak için savaşarak yüz binlerce insanın yaşamlarını yitirmesine neden oldular. Ayrıca bu toprakların yeraltı ve yerüstü zenginliğini daha iyi anlamak istiyorsanız, havaların açık olduğu bir gün Edirne’den Şırnak Havaalanı’na giden bir uçağa binerek yolculuğunuz süresince güzergahı izlemenizi öneriyorum. Hatta yine havaların açık ve güzel olduğu bir gün de Antalya’dan Kars’a veya Kars’tan Antalya’ya giden bir uçakla da seyahat edin ve camdan ülkenizin yerüstü zenginliğini bir de bu güzergah boyunca izleyin. İşte o zaman emperyalist ülkeler ile içimizdeki hainlerin işbirliği yaparak niçin bu topraklardan vazgeçmediklerini çok daha iyi anlarsınız…

Bunları yıllarca söyledim ve halen dile getiriyorum. Şimdi sıra geldi başlıktaki dört kelimeden oluşan deyimin anlamı ve açılımına. “Bir lokma bir hırka” tasavvuf felsefesinde bir insanın hayatta azla yetinmesi olarak ediliyor. Şu sıralar sıklıkla kullanılan bu sözcüğün anlamı, insanlara sadece karınlarını doyuracak kadar yemeğin ve onları soğuk ile sıcaktan koruyacak kadar kıyafetin yeterli olacağı işlendi. 1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı İtilaf ve İttifak devletlerinin hammadde ve sömürge arayışı savaşı olduğunu da unutmayalım. Milli sınırlarımızı çizen ve tam bağımsızlık bilincinin ortaya konularak başlatılan mücadelemiz Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla başladı. 23 Nisan 1920’de Birinci Büyük Millet Meclisi kuruldu ve böylece tam bağımsızlık mücadelemiz başladı. Anadolu ve Trakya’daki topraklarda yaşayan halkımız 1923-1939 yılları arasında İlk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim ve tarımı köyden başlatması sayesinde kalkındı. İkinci Dünya Savaşı sonrası yani 1950’li yıllardan itibaren ülkemizde iktidar olan siyasi partiler ne yazık ki ülkemizin yer altı ve yerüstü zenginliklerine göz diken iç ve dış işbirlikçileriyle “Bir lokma bir hırka” sistemi kapsamında ülkeyi yönettiler. Sadece 1970’li yılların ortasında iktidar olan bir siyasi parti ve lideri “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganı ile bir yönetim tarzını ilke edinince fazla dayanamadı ve iktidardan düşürüldü. 1960’lı yılların başında ülke açlık sınıra geldi. Hazine tamtakır edildi. 1970’li, 1980’li, 1990’lı ve 2000’li yıllarda iktidar olan siyasi partiler aynı ilke doğrultusunda ülkeyi yönetince açlık ve yoksulluk sınırına sürüklendik. Yeraltı ve yerüstü zenginliğimiz yüz yıldır iktidar olanlar ve onların yandaşları tarafından kullanıldı. Bu arada dış mihrak dediğimiz ülkeler de bu zenginliklerimizi ele geçirip kendi ülke halkı için kullandı.

Sonuç olarak; “Bir lokma bir hırka” felsefesini ilke edinen 1950 sonrası iktidarlar ile yandaşları zengin oldu, halk açlık ve yoksulluk sınırına sürüklendi ve 2021 yılı böyle geçti. 2022 yılının sevgi, saygı, barış, huzur içinde ve son 10 yıldır yaşanan ilkesizlikten kurtulacağımız bir yıl olması dileğiyle yeni yılınızı kutluyorum.