İstanbul Kongre Merkezi’nde İstanbul İl Danışma Kurulu toplantısında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, “Sayın Genel Başkanlarım Altan Öymen ve Hikmet Çetin’in şahsında partimize kuruluşundan bugüne emek vermiş olan tüm partililerimizi, tüm seçilmişlerimizi, sayın il başkanımızın şahsında tüm İstanbul il örgütünü, Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun şahsında İstanbul’da yerel yönetimlerde sorumluluk üstlenmiş, 31 Mart zaferinin başarısının mimarları olan tüm belediye başkanlarımızı, belediye meclis üyelerimizi, kadın kolları seçimini tamamlayıp, büyük bir olgunlukla, başarıyla bunu kadın kolları kurultayına taşıyan İstanbul’un kadın kolları genel başkanını, yöneticilerini, tüm kadın üyelerini, onların şahsında CHP’de siyaset yapan ve siyaset yapmaya davet ettiğimiz tüm Cumhuriyet kadınlarını, olgunlukla yürütülen süreçte, başarı ile yürütülen gençlik kolları seçimlerini yakından takip ediyorum İstanbul’daki tüm genç üyelerimizi, gençlik kollarımızın şahsında, CHP grubundan bana eşlik eden milletvekillerimiz, parti meclisimizden bana eşlik eden parti meclisimizden bana eşlik eden değerli parti meclisi üyelerimiz, genel başkan yardımcılarımız adına saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz” dedi. Özel şöyle devam etti:
Aydınlanma meşalesini hep birlikte...
“Dün Anadolu’nun kapılarını bizlere açan Malazgirt Zaferi’nin 953’üncü yıl dönümüydü. Anadolu’nun ilelebet vatanımız olacağını ilan eden Büyük Taarruz’un başlangıcının 102’nci yıl dönümüydü. ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün iki büyük eserinden biri CHP’nin 101’inci kuruluş yıl dönümünü ise hep birlikte 9 Eylül gününde kutlayacağız. Tarihin böylesine anlamlı bir dönemindeyiz. Geçmişten aldığımız güçle geleceğe, kendinden emin özgüvenli siyaset anlayışımızla iktidarı değiştirmeye, Türkiye’nin önüne 100 yıl önce olduğu gibi büyük umutsuzluklardan, büyük karamsarlıklardan, büyük bir kuşatılmışlıktan Türkiye’yi kurtararak, yeni bir yükselişe, yeniden ve hiç bırakmadığımız aydınlanma meşalesini tüm Türkiye ile birlikte taşımaya devam edeceğiz.”
Parti içi demokrasi vurgusu...
“Böyle bir süreçte 4 Eylül günü Sivas’ta başlıyoruz. Sivas’ta CHP’nin büyük değişim kurultayının açılışını gerçekleştiriyoruz. Siyasi partiler parti içi demokrasi olmadan olmaz. Bunların hepsini birden sağlayabilmek için de toplumların anayasaları neyse, siyasi partilerin de anayasaları, iç sözleşmeleri olan tüzükleri demokratik olmadan söylenecek hiçbir sözün önemi yok. Biraz önce hem değerli il başkanım, hem değerli büyükşehir belediye başkanım yaptıkları kıymetli konuşmalarında bu konuya çok önemli vurgular yaptılar.”
Birileri bekliyor ki, kendi içimize düşeceğiz...
“Parti içi demokrasiden nasibini almayanlar, tartışmak nedir, birlikte konuşmak nedir, alınan kararlarda çoğunluk değil çoğulcu bir anlayışla yol yürümek nedir bilmeyenler, içinde bulunduğumuz sürecin, partimiz kadar Türkiye için de ne kadar kıymetli olduğunu idrak edemezler. CHP’nin 4 Eylül günü Sivas’ta başlatıp, 9 Eylül günü partinin 101’inci kuruluş yıl dönümü ile taçlandıracağı süreç, Türkiye’ye demokrasi vaat edenlerin önce o demokrasiyi kendi içinde perçinlemek istediklerini görmelidirler. O salondan birlik, beraberlik, mutabakat, azim, kararlılık ve coşkuyla çıkacak olanların bunu dalga dalga 81 ile 973 ilçeye taşıyacaklarından, o salondan Türkiye’ye bir iktidar umudu, Türkiye’ye bir iktidar değişikliği bekleyen, Türkiye’ye bu konuda kararlı, özgüvenli, inançlı bir ses yükseltecek olacaklarını görmüyorlar. Birileri bekliyor ki tartışacağız. Birileri bekliyor ki kendi içimize düşüp onların yakasını bırakacağız. Milletin meselelerini konuşmayı, Türkiye’nin gerçek gündemini takip etmeyi, siyasetin gerçek gündemini belirlemeyi bırakacağız. Bekliyorlar ki birbirimize düşeceğiz ve onları kötü yönetimlerine rağmen sorumlulukları ile baş başa bırakacağız. Yok öyle yağma. Biz biriz, beraberiz, kararlıyız. Hep birlikte bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz.”
O sonuçtan sonra biz bitmedi diyorduk...
“Geçen sene bugünlerde 14 ve 28 Mayıs’ta hepimizi çok üzen, kahreden ve maalesef bir deyimle bütün memlekette seçmende bir duygusal çöküntü, kopuş yaratan, gençlerinin gözünün içindeki feri söndüren, yaşlılarımızın, büyüklerimizin omzunu düşüren, onları evlerinde sokağa çıkacak mecal bırakmayan o sonuçtan sonra biz ‘Bitmedi’ diyorduk. Böyle olmamalı. Hepimize bir sorumluluk düşüyor. Hep birlikte şunu söyledik. Başarabiliriz. Buradan hep beraber yeniden umudu örgütleyebiliriz. Bir kez daha biz ayağa kalkar, Türkiye’yi ayağa kaldırabiliriz. Gençleri güldürür, gözlerinin ferini yerine getirir, büyükleri ‘Yok bu partinin iktidarını görmeden bir yere gitmeyeceğim’ diyecek kadar yeniden inançlandırabiliriz diyorduk. Bunun için bir değişime gerek vardı. O gün şöyle söyledik: CHP değişirse, Türkiye değişir. Bu inançla yola çıktık ve o değişimi, kişilerin değişimi olarak tarif etmedik. Etseydik, haksızlık olurdu. Vefasızlık olurdu. Sadece kişilerin, kurulların değişimi olarak değil hepimizin birden bir anlayışın, bir yaklaşımın, siyaset yapış biçiminin, hedef koyuş şeklimizin değişmesi olarak tarif ettik. Haklı olarak ‘Altını nasıl dolduracaksınız’ diye sordular. Bu soru belki de değişime mani olacak bir yüksek tonda dile getirildi. Ama pek çoğu da burada olan, çok önemli bir kısmı burada olan kurultay delegelerimiz sokağı duydu. Bize inandı. Gençlere inandı. Hepimizin, hep birlikte dile getirdiği, eğer CHP değişirse Türkiye değişecek ve umut yeniden yeşerecek söylemine destek verdiler.”
31 Mart günü millet kazandı...
“Kurultaydan aldığımız güçle, yetkiyle, daha sonra hep birlikte ortaya koyduğumuz büyük emekle 31 Mart seçimlerine gittik. 31 Mart seçimlerinin akşamında İstanbul’daki her üç belediyeden ikisini kazanan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni bütün iftiralara, yıpratmalara, hakaretlere, engellemelere rağmen bir kez daha ve büyük bir zaferle kazanan, Türkiye’nin yedi bölgesinde bir zamanlar ‘Sivas’ın doğusuna gidemezler’ diyenlerin belediye kazandığı, Türkiye’nin yüzde 65’inin nüfus olarak belediyelerini yöneteceğimiz, ekonomisinin yüzde 80’ine basan bir coğrafyayı yöneteceğimiz, turizminin yüzde 87’sine karşılık gelen bir coğrafyayı yöneteceğimiz o seçim başarısının akşamında 47 yıl sonra bizim hepimizin vergileriyle kurulan Anadolu Ajansı’nı, Atatürk’ün kurduğu ajansı bir ittifakın ajansı, hepimizin vergileriyle çalışan TRT’yi bir partinin televizyonu yapanlara, ‘Size 31 Mart akşamı bir sürprizim var’ demiştim. O sürprizi dile getirmek nasip oldu. Çıktık, şunu söyledik. 47 yıl sonra TRT ekranlarında CHP Türkiye’nin birinci partisidir. Çünkü o gün değişenlerle değişmeyenler yarışmış, değişim kazanmıştır. Çünkü o gün eski ile yeni yarışmış, yeniler kazanmıştır. Çünkü 31 Mart günü devlet ile millet yarışmış, millet ve milletin adayları kazanmıştır.”
Biz onlarla gurur duyuyoruz...
“Bu ülkedeki herkes devletini sever. Çağırır askere gider. İster vergi verir, gerekirse canını verir. Ama karşısına devlet dikilip de ona istikamet dayatırsa yeni bir karar verir. İşte bu ön sıralarda o yeni kararın temsilcileri, İstanbul’un başarılı ve başarmaya hevesli, genç, kadın, dinamik ve CHP’nin gurur duyduğu yerel yöneticileri oturuyor. Biz de onlarla gurur duyuyoruz. Değişimin ruhunda biraz da şu var. Kurucu parti olabilirsiniz, gurur duyuyoruz. Kurucu iradeyi temsil ediyor, altı okumuzun her birini sahipleniyor ve her birisini zihnimizde terk edilmeyecek hedefler olarak tutuyor, yolumuza yürüyoruz. Ama kurucu iradeyiz, kurucu partiyiz diye devletin sahibi değiliz. Devleti 22 yıldır liyakatsizce yönetenler, yıpratanlar, perişan edenler bir yanda dururken, günü geldiğinde sanki her şeyin sorumlusu bizmiş gibi kendilerini bir tarafa çekmelerine izin vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz.
Ankara Bildirgesi geliyor...
“Dünyayı doğru okumak için, ikinci başkanlığını üstlendiğim Sosyalist Enternasyonal’in başkanlık divanında verdiğimiz bir önerge ile tüzük kurultayımızın toplantısına, Sosyalist Enternasyonal’in fikir tartışmaları ve politika tartışmalarını yürüten komitesini davet ettik. Orada bizimle birlikte çalışacaklar. Tüzük değişikliklerimize dünyadaki iyi örneklerle katkı sağladılar, gerektiğinde konuyu orada açacaklar, anlatacaklar.
Programla ilgili ortaya koyacağımız yol haritasına tüm dünyadan başarılı örnekler ve deneyimlerle katkılar sağlayacaklar. Ayrıca son gün birlikte yapacağımız bir toplantı ile bir Ankara bildirgesi çıkararak, CHP’nin yerel seçimlerdeki, dünyadaki bütün sol ve sosyalist partilere, sosyal demokrat partilere ilham veren başarısına da atıfla, başta Filistin meselesi ve hepimizin ortak savunusu, ‘Yurtta barış ve dünyada barış’ değerini Sosyalist Enternasyonal’in kurumsal kimliğinde bütünleştirerek, bütün dünyaya yükselmekte olan aşırı sağa karşı nasıl bir yaklaşım, nasıl bir karşı duruş ve nasıl gerçekçi ve onların kötü yüzünü doğru anlatan, bizim çözüm yüzümüzü, iyi niyetimizi ortaya koyan yaklaşımı tarif ederek bir Ankara bildirgesi hazırlanacak. Ankara bildirgesi Eylül ayının sonunda New York’ta yapılacak olan Birleşmiş Milletler’in yüksek düzey toplantısı marjında orada yapılacak olan Sosyalist Enternasyonal toplantısında, benim tarafımdan sunulacak.
Üzerime düşen emeği sarf edeceğim...
“Elbette 6’sında tüzük görüşmeleri yapılacak. 5’inde oluşturulan tüzük komisyonu Ankara’da son toplantısını yapıp, 6’sında sabahleyin açılışla birlikte tam gün tüzüğümüzün son şeklini hep birlikte vereceğiz. O toplantıya resmen Aralık ayında yolladığımız çağrı yazısıyla ama fiilen Nisan ayının sonundan beri mahallelerden, ilçelerden, illerden, sivil toplum örgütlerinden, akademiden, dünyadaki siyasi akrabalarımızdan katkılar alıyoruz. Biraz önce Ekrem Başkan’ın vurguladığı gibi bir metnin iyi olması için ortak akılla üretilmesi, hele hele meşru olabilmesi için ortakların sahiplenmesi ve o demokratik sürecin bir parçası olmaları gerekir. Onun için bugün yapılan bu kıymetli toplantı için, İstanbul il örgütümüze teşekkür ediyorum.
Geçmişte yapılan çok kıymetli çalışmalar önümüzdeki günlerde bu toplantının katkıları, çıktılarıyla birlikte somutlanıp, temsil edildikleri tüzük komisyonunda İstanbul’un önerileri olarak yer alacak. İstanbul’un özelliği Doğu ile Batı’yı birleştiren bir kent olması. Tarih ile bugünü kavuşturan bir kent olması. Asya ile Avrupa’yı kavuşturan bir kent olması kadar Türkiye’nin tüm renklerini temsil eden, misafir eden, onları ev sahibi gören, onlarla birlikte siyaseti ören ve Türkiye siyasetine İstanbul’dan, Türkiye siyasetiyle çok örtüşen bir örneklem üzerinden katkı sağlayan bir ilimiz olması açısından son derece kıymetli. O yüzden ben de geçmişte olduğu gibi bugünkü toplantıların da çıktılarını dikkatle takip edip, onların tüzük değişikliğinde yer alması konusunda bu konunun teklifi ve benimsenmesi konusunda üzerime düşen emeği sarf edeceğim.”
Programımızı hep birlikte şekillendireceğiz...
“Tüzük kadar önemsediğimiz ve heyecan duyduğumuz bir diğer kısım ise 7-8 Eylül tarihlerinde başlatacağımız program kurultayı toplantılarıdır. 7-8 Eylül günlerini en az altı ay sürecek, hazır olduğumuzda kurultayımızı çağıracağımız ve CHP’nin iktidar perspektifini, iktidar hedefini, adeta gelecekteki hükümet programını ortaya koyabilecek, şekillendirecek, çerçevelendirecek, bugünü gören, dünyayı gören ve geleceğe CHP’nin bu ülkeyi nasıl yöneteceğini tarif edecek olan programımızı hep birlikte şekillendireceğiz. 7-8’inde oluşturulacak 20 farklı çalışma ekibinden hangi delegemiz hangi masaya, hangi odaya, hangi salona, hangi konuya katkı vermeye kendini yakın hissediyorsa, orada olacak. Oluşturulacak masalarda, sivil toplumla, akademisyenlerle, dünyadaki siyasi akrabalarımızın temsilcileriyle önerecek, tartışacak ve nasıl bir süreç yürütümü yapmamızın ilk başlangıcını orada gerçekleştirecekler. Ardından Türkiye’ye açılacağız. 81 ile gideceğiz. Yüzlerce ilçeye gideceğiz. O ilçedeki sivil toplumla, meslek kuruluşlarıyla, kanaat önderleriyle, halkın kendisiyle, ezilenlerle, sömürülenlerle, kadınlar ve gençlerle bir araya geleceğiz. CHP’nin iktidarında CHP’den ne beklediklerini, iktidarımızdan ne beklediklerini dinleyeceğiz. Kendi birikimimiz, siyasi duruşumuz, gelecek hedeflerimiz üzerinden bunlara hazır olan önerilerimizi ya da bulmamız gereken çözümleri geliştirip, bunları her birini kâğıda döküp, bir ortak metni hazırladığımızda ki bunu yaparken çok sayıda ziyaret, temas, işbirliğinin sonunda, hazır olduğumuzda kurultayı bir kez daha çağırıp, altı ay içinde, sekiz ay içinde o kurultayda, CHP’nin ikinci yüzyıl programını ortaya çıkaracağız.”
Tarih önünde not ediyorum...
“Recep Tayyip Erdoğan, 21 yıl sonra Ankara dışında ilk kabine toplantısını yaptı Ahlat’ta. Ahlat’a toplantı yapmaya değil fotoğraf çektirmeye, mesaj vermeye değil verdiği mesajlarla yeni tartışmaları başlatmaya gitmiştir. Malazgirt Savaşı’nın yıl dönümünde oranın ruhuna uygun bir konuşma yerine eski polemikleri özleyen ve bizi tartışmalara çekmeye çalışan bir konuşma yaptı. Fotoğrafta bir yanına ittifak ortağını, öbür yanına da o ittifak ortağının yanıtlaması gereken çok sayıda soruyu ortaya atan HÜDA-PAR Genel Başkanı’nı aldı. Yanlarına kuvvet komutanlarını koydu ve bir fotoğraf verdi. Verdi ki yeni tartışmalar başlasın, gerilimler olsun ve esas mesele bir kenarda unutulsun. O fotoğrafın utancını, o fotoğraftakilerin birbirleri ile olan çelişkilerini, belki de çelişir gibi görünüp de nasıl aynı kötü emeller üzerinde örtüştüklerini tarih önünde not ediyorum. Zihnime, kalbime emanet ediyorum ama o gün oradaki tonun CHP’yi çekmeye çalıştığı yerin bir tuzak olduğunu da bütün yol arkadaşlarımın bilmesini istiyorum.”
Eğilecek bir santim boyumuz yok...
“Şunu bilelim, il danışma kurulunda, bunu İstanbul il danışma kurulunda şunu söylüyorum. Kimseden korkumuz, kimseye hak ettiği cevabı vermekten yoksun bir lugatımız, eğilecek bir santim boyumuz, geriye atacak bir adımımız, az konuşacak bir kelimemiz yok. Ama bütün inancımızı, bütün kararlılığımızı ve bütün özgüvenimizi bu milletin, onların kutuplaştırarak kulaklarını kapatmaya çalıştıkları, AKP’nin yoksuluna, MHP’nin işsizine, bize mesafeli duranın çocuğunun geleceğine dair bir şey söyleyerek sesimizi duyurup, onlar için kuracağımız yeni iktidarın, onların gerçek kurtuluşu olduğunu anlatmamıza bağlıdır. O yüzden, kendime ve bana doğru gelen her şeyi içeriden ve dışarıdan büyük bir sabırla, bu sorumlulukla görmüyorum. Mümkün olduğu kadar bütün arkadaşlarımın bu oyuna gelmeyecek sabırda, dirayette, metanette olmalarını istiyorum. Çünkü biz onlarla kavgayı ikimiz arasında yaparsak, dışarıdakiler hepimize birden ‘lanet olsun’ deyip yoksullukları, yalnızlıkları umutsuzluğa dönüşerek, bir kenara çekiliyorlar. Biz 31 Mart’ta o insanlara ‘acaba’ dedirttik.”