CHP Sözcüsü Deniz Yücel, MYK toplantısının ardından gündeme dair açıklamalarda bulundu. Hükümeti sert bir şekilde eleştiren Yücel, hükümeti hedef alarak ''İstanbul'u kaybetmeyi hazmedemediniz!'' dedi.
''AK Parti bildiğinden şaşmıyor!''
AKUT eski başkanı Nasuh Mahruki'nin tutuklanmasına ayrıca İsmail Saymaz ve Fatih Altaylı'ya açılan soruşturmaya değinen Yücel, ''Bu ülkede her geçen gün özgürlükler daraltılıyor, hukuksuzluklar artıyor, ülkede adalete güven her geçen gün hızla düşüyor… Ama böyle bir ortamda AKP bildiğinden şaşmıyor… Daha 2 gün önce, 99 depreminde birçok vatandaşımızın hayatının kurtarılmasında büyük payı ve rolü olan AKUT’un kurucusu Nasuh Mahruki; “YSK’nın güvenilmezliği” konusunda yaptığı sosyal medya paylaşımı nedeniyle "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan dolayı tutuklandı. Şimdi ise basının güçlü kalemlerinden iki isim… Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz hakkında da yine "Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan soruşturma başlatıldı. Fatih Altaylı da, tıpkı Nasuh Mahruki gibi YSK’nın güvenilmezliği konusunda bir yazı yazdı ve Türkiye’nin en dokunulmaz, en eleştirilmez ve en denetimsiz kurumu olan “YSK’ya laf söyleyen yanar” anlayışıyla, kendisine soruşturma düzenlendi.
Fatih Altaylı bir gazeteci olarak mesleğinin en doğal gereği olan bir yorumda bulunmuştur. Tıpkı İsmail Saymaz’ın "Erdoğan ve Bahçeli görüşmesinin içeriğine ilişkin iddiaları gibi… Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel bugün Fatih Altaylı’yı da, İsmail Saymaz’ı da, Nasuh Mahruki’nin ailesini de aradı ve dayanışma duygularını paylaştı. Değerli arkadaşlar gazeteci kaynağını açıklamadan edindiği bilgileri yazar, doğru değilse taraflar yalanlar, bu kadar… Ancak yaptığı haber dolayısıyla gazetecileri susturmak için hakkında soruşturma başlatmak hatta tutuklamak, artık ülkemizin acı bir gerçeği haline geldi! Bu soruşturmalar basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına yapılmış bir saldırıdır!
Sinan Ateş’in ablasına yapılan saldırıyı azmettiren Servet Bozkurt’u tutuklamayıp ev hapsi veriyorsunuz, ev hapsindeyken 2 kişiyi öldürüyor; sosyal medya paylaşımı yapanı tutukluyorsunuz! Altın kaçakçılığı yaptığı iddia edilen milletvekillerine soruşturma dahi açmıyorsunuz, köşe yazısına, habere soruşturma açıyorsunuz! Israrlı muhalefetimizle geri çekilen “etki ajanlığı” düzenlemesini, fiili olarak mevcut yasalar üzerinden uyguluyorsunuz. Siyasi hedeflere ulaşmada hukuku bir araç haline getiriyorsunuz… Dayatmaya çalıştığınız bu otoriter rejimde; hukuku katledip toplumsal düzeni ve huzuru yok ediyorsunuz.'' ifadelerini kullandı.
Hedefinde Yılmaz Tunç vardı!
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'u sert bir şekilde eleştiren Yücel, ''Yargılaması bugün yapılacak olan bir dava hakkında Adalet Bakanı Yılmaz Tunç; kendi kişisel fikirlerini, mahkemeyi yönlendirecek ve hakimler üzerinde baskı kuracak şekilde kameralar önünde açıklamakta hiçbir sakınca görmüyor. Önceki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hakkında açılan, “hapis cezası ve siyasi yasak istenen dava hakkında” Yılmaz Tunç bir hâkim gibi hüküm cümleleri kuruyor. Yetmiyor, siyaset uzmanıymış gibi; bu ülkede yüzde 48 oy almış Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili ahkam kesiyor. Bugün aslında bu yargılama yapılmayabilirdi; Yılmaz Tunç yargılamayı zaten yaptı ve bitirdi. Sadece işlerine geldiğinde “Yargıya müdahale etmeyin” “Yürüyen bir davaya müdahale etmeyin” diye çığırtkanlık yapan AKP, Adalet Bakanı ve HSK başkanı seviyesinde, en üst seviyeden, Kemal Kılıçdaroğlu’nun davasına, dolayısıyla yargıya müdahale etti.
Sayın Tunç; Adalet Bakanı olarak unuttuysanız hatırlatalım: Birincisi neyin hakaret suçunu oluşturup, neyin oluşturmadığına mahkemeler karar verir. İkincisi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 6 dönem milletvekilliği yapmış, CHP’ne 13 sene Genel Başkanlık yapmış bir siyasetçi ve muhalefetin bir temsilcisi olarak sonuna kadar eleştiri hakkına sahiptir… Üçüncüsü bu ülkede hakaret ve siyaset ikilisi yan yana gelecekse, bunun adresi AKP Genel Merkezidir. Herkese terörist damgası vuran, "çürük, sürtük, gafil, namert, sefil, kifayetsiz" sözcüklerini sıkça kullanan, kendisi gibi düşünmeyeni vatan haini ilan eden, Cumhuriyetin kurucularına ayyaş diyen, azınlık olmayı ayıp sayan bir kadrodan seviye ve üslup mu öğreneceğiz? Ve dördüncüsü bunun bir sindirme çabası olduğunu biliyoruz. Ancak ne Sayın Kılıçdaroğlu geri adım atar, ne CHP'liler... Bugün Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel, Genel Başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz ve binlerce partilimiz Sn. Kılıçdaroğlu’nun yanındaydı.
Bakın bu ülke, “Hukukun Üstünlüğü ve Yolsuzluk Endeksi”’nde 142 ülke arasında 117’inci olmuş, Adalet Bakanı çıkmış, muhalefeti kastederek “Türkiye’yi hukuka güven endeksinde en alt sıralarda göstermeye çalışıyorlar.” demiş. Yahu arkadaş, insanın biraz yüzü kızarır, Hiç mi akıl, hiç mi izan yok sizde? Siz kafanızı deve kuşu misali kuma gömüyorsunuz diye; ülkede yaşanan hukuksuzluklar, adaletsizlikleri kimse görmüyor mu zannediyorsunuz? Ülkede hukuk, adalet namına bir şey bırakmadınız, Yargıyı siyasallaştırıp baskı altına aldınız, AKP’yi eleştiren, muhalif olan kim varsa “ A ” dese içeri atıyorsunuz. Şimdi bu ülkede hukuka kim güvenir? Yargıyı siyasallaştırarak, bu ülkedeki yargı sistemini yerle bir ettiniz. Adaletin tecelli etmesi için tek pusulası kanunlar olan onurlu yargı mensuplarını sürgünle baskı altına almaya çalışırken, Atama, görevlendirme kriterini "benden olan, benden olmayan" diye değiştirdiniz.'' dedi.
''İstanbul'u kaybetmeyi hazmedemediniz!''
''İstanbul'u kaybetmeyi bir türlü hazmedemediniz... "Olmadı sil baştan" dediniz ama yine kazanamadınız, İstanbul'da yenilmeye doymadınız... Sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza "ahmak" davasını açtırdınız… Hukuk ve siyaset tarihimize bir utanç vesikası olarak giren bu iddianameyi düzenleyen savcıyı Başsavcı yaparak ödüllendirdiniz… Yargılama aşamasında talimatlara boyun eğmeyen hâkimi Samsun’a sürdünüz… Yerine Sayın İmamoğlu’na istediğiniz cezayı verecek bir hâkimi atadınız… İstanbul'un en büyük ilçesi Esenyurt’u kaybetmeyi de hazmedemiyorsunuz... Düşündünüz taşındınız, “nerde bizim kullanışlı aparatımız” dediniz ve Akın Gürlek’i sırf bu siyasi operasyonu yapması için Ankara’dan getirdiniz… Bakın bugün Esenyurt Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Özer’in tutuklanmasının 24’üncü günü… Hafta başında yaptığımız MYK toplantımızda aldığımız kararla Esenyurt nöbetimizi devam ettiriyoruz. Şunu kimse unutmamalıdır:
Halkın oylarıyla seçilmiş olan bir belediye başkanını asılsız iddialar ve uyduruk delillerle tutuklamak, sadece Sayın Ahmet Özer’e yönelen bir hukuksuzluk değildir. Bu aynı zamanda demokrasiye, hukuk devletine, seçme ve seçilme özgürlüğüne yönelik bir darbedir. 7 ay önce Esenyurt’ta yaşayan her iki vatandaştan biri; oyunu Sayın Ahmet Özer’e verdi ve Esenyurt’u ona teslim etti. AKP, Esenyurtluların iradesini bir kalemde silerek ve sandıkta kazanamadığını, seçimle alamadığını, siyasi bir operasyonla almanın derdine düştü. Haklarında herhangi bir soruşturma olmayan belediye meclis üyelerimiz haklarında bir görevden alma kararı, açılmış bir soruşturma, hatta iddia dahi olmaksızın 15 gün boyunca belediyeye alınmadı. Ancak itirazlarımız ve gösterdiğimiz direniş sonucunda belediye meclis üyelerimiz belediyeye girebildi.
Hiç kimse bu demokrasi darbesine boyun eğmemizi bizden beklemesin… Bakın dün mecliste grubu bulunan ve bulunmayan 10 siyasi partinin destek verdiği, hukuka ve adalete aykırı kayyım uygulamalarının kaldırılması için hazırladığımız kanun teklifimizi Meclis Başkanlığına sunduk. 21. Yüzyılda seçilmişler dururken kayyım uygulamasıyla halkın iradesinin gasp edilmesi bir demokrasi ayıbıdır. Asla ve asla kabul edilemez. Kanun teklifimize destek veren siyasi partilere teşekkür ediyoruz. Esenyurt’taki hukuksuzluğun önemli bir parçası da İçişleri Bakanının bizzat kendisidir. Devletin polisini belediyenin önüne yığarak, belediye meclis üyelerini, milletin vekillerini bir kamu binası olan Esenyurt Belediyesine sokmayan bu adam; 2 gün önce Bakanlığının bütçesini anlatmak üzere milletin meclisine geldiğinde, halk tarafından seçilmiş milletvekillerinin eleştirilerine ve protestosuna tahammül edemedi… Hukuksuz bir şekilde; devletin polisini kullanarak, Milletin vekilini, milletin belediyesine sokmayan, devletin polisi ile milletvekillerini, meclis üyelerimizi, vatandaşı karşı karşıya getiren bu adamı milletimize şikâyet ediyoruz.
Dakikalar sürecek bir protestoya bile tahammülü olmayanların milletin meclisinde yeri yoktur. Biz mecliste hiçbir zaman şiddetten yana olmadık. Ancak büyük bir dezenformasyon çabası içerisindeler. Daha İlk dakikalarda TBMM Başkanının Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel’i araması, görüntüleri izlemediğini gösteriyor. Biz bu karede yer almaktan dolayı memnun değiliz. Ancak bunun sorumlusu da biz değiliz. Milletimiz bu görüntüleri görmek istemiyor. Meclisi çalışırken görmek istiyor. Keşke bizim milletvekillerimizin, onun Esenyurt’ta verdiği kanunsuz emre karşı gösterdiği sabrı, o da milletvekillerimizin protestosuna gösterebilseydi.''
Ekonomi ve asgari ücret hakkında ne dedi?
İstanbul Planlama Ajansı’na göre İstanbul’da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 73 bin 700 lira olarak açıklandı. Bugün asgari ücret, İstanbul’daki yaşam maliyetinin sadece yüzde 23’ünü karşılayabiliyor. Seçimlerden önce asgari ücrete yılda 2-3 zam sözü verenler, bol keseden atacakları bir seçim kalmayınca, gelecek yıl asgari ücreti ne kadar düşük verebilir diye uğraşır oldular. Asgari ücret bir pazarlık unsuru olmaktan çıkarıp hak edilmişin, hak edilene verilmesine dönüşene kadar da bu mücadeleye devam edeceğiz! Geçtiğimiz hafta Balıkesir’de 78 yaşındaki gece bekçisi Cengizhan Kabak, inşaattan düştü. 78 yaşında bir insan ekmek parası peşinde koşarken, inşaattan düşerek hayatını kaybediyorsa, çalışmadığı takdirde geçinemediği, aç kaldığı bir düzenin içine düştüğündendir. Hiçbir vatandaşımız 78 yaşında, çalışmadığı takdirde hayatta kalamayacağı bir düzeni hak etmiyor.
Hiçbir emekçi, zenginlerin vergi borçlarının affedildiği bir vergi adaletsizliği düzenini hak etmiyor. İşçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi demeden her kesim için ortak bir sorun olan vergideki adaletsizlik ülkemizin kronik sorunlarından biri… Anayasa’nın 73’üncü maddesi “Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür” diyor. Yani Anayasa diyor ki; vergi toplanırken, gelir durumuna bakılsın, zenginden de yoksuldan da aynı oranda vergi alınmasın diyor. Ancak Bugün Türkiye’de gelirine bakılmaksızın herkesin eşit şekilde ödemekle yükümlü olduğu dolaylı vergilerin oranı yüzde 65… Bir yandan da sürekli vergi affı düzenlemeleri yapılıyor…. Ortaya dengesiz ve adaletsiz bir vergi sistemi ortaya çıktı. Vergisini düzenli ödeyen mükelleflerin adeta cezalandırıldığı, vergisini ödemeyen yandaş şirketlerin ödüllendirildiği çarpık bir sistem var karşımızda…
Bakın geçen sene vazgeçilen vergi toplamı 666 milyar liraydı. 10 bin liradan, 12 bin 500 liraya yükseltilen emekli maaşını isteseler asgari ücrete yükseltebilirlerdi. Fakat onun yerine 666 milyarlık vergiden vazgeçmeyi seçtiler. Adaletsiz vergi sisteminin mimarı AKP’nin vergi konusunda bozuk siciline inat, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında vergide adaletin sağlanması için gereken düzenlemeleri hızla hayata geçireceğiz. Asgari ücretliyi, emekçiyi kaynağında yapılan vergi kesintilerinden kurtaracağız. Herkesin kazancı oranında vergi ödeyeceği, daha adil bir vergi sistemi kuracağız.
Ülkenin ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek "Asgari ücret konusunda bir yorum yapmam doğru olmaz” demiş. Be mübarek; Ekonomi Bakanı asgari ücret konusunda yorum yapmayacaksa kim yapacak? Tarım ve Orman Bakanı mı yoksa Spor Bakanı mı yapacak? Buradan Mehmet Şimşek’e sesleniyorum: Bu ülkede içi boş tost, içi boş içli köfte, boş baklava gibi ürünlerden sonra şimdi de “yarım çay” satılmaya başlandı, senin haberin var mı? Bununla da kalmadı askıda ekmek gibi, bazı çay ocaklarında askıda çay uygulaması başladı. Fakat pişkince “Çalışanlarımızı hiçbir şekilde enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz” diyebiliyorsunuz.
Bu iktidar geldiğinde en düşük memur maaşı 14,5 çeyrek altın alıyordu; bugün 7,5 çeyrek altın alıyor… Erdoğan iktidara geldiğinde en düşük emekli maaşı, 8 çeyrek altın alıyorken bugün 2,5 çeyrek altın alıyor… Ve yine asgari ücret, 2002’de 7 çeyrek altın alıyorken, bugün asgari ücretle 3 çeyrek altın alınıyor. Buradan şunu anlıyoruz arkadaşlar… Bu iktidar değişmedikçe işçinin, memurunun, emeklinin cebinden elini çekmeyecek demektir. Her geçen gün altınlar vatandaşın cebinden eksilip zenginlerin cebine girecek demektir. Buradan bir kez da ifade ediyoruz. 17 bin liralık asgari ücret Temmuz’da yeniden zamlanmak üzere, 2025 yılının ilk altı ayı için 30 bin lira olmalıdır.
''Bana bak Yusuf Tekin!''
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'i eleştiren Yücel ''Bu AKP’nin Bakanları artık tel tel dökülüyor; Millî Eğitim Bakanlığının başındaki kifayetsiz; sanki eğtiim sitemindeki bütün sorunları çözmüş de, işi gücü bırakmış laiklik tanımlaması yapıyor, CHP’yi eleştiriyor. Bana bak Yusuf Tekin! Laiklik tanımı yapmak senin üzerine vazife değil. CHP’ni eleştirmek senin üzerine vazife değil. Boş işleri bırak, atama bekleyen binlerce öğretmenimize, okulların temizlik ve hijyen sorununa, taşımalı eğitime, ilköğretimdeki çocukların beslenme sorununa, birleştirilmiş sınıflara, köy okullarının kapatılmasına çözüm üret. Senin bu çapsızlığın nedeniyle farklı illerdeki komisyonlarda, farklı uygulamalara maruz kalan öğretmen adayları, büyük bir haksızlığa ve adaletsizliğe maruz kaldılar.
“Mülakatı kaldırıyoruz” dediniz, mülakat mağduru öğretmenler ordusu yarattınız. Türkiye’nin dört bir yanından gelen mülakat mağduru öğretmenlerimiz, yarın saat 10.00’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde oturma eylemine başlayacaklar. Bakan Yusuf Tekin’den tatmin edici bir cevap alana kadar da oturma eylemini sürdürecekler. Bizler de mülakat mağduru öğretmenlerimizle beraber olmaya, onların gücüne güç katmaya devam edeceğiz. Mülakatın kaldırılması ve yapılan haksızlıkların giderilmesi için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimize ve CHP iktidarında mülakatı kaldıracağımıza söz veriyoruz.'' ifadelerini kullandı.
''Geleceklerini karartmak bu kadar kolay mı?''
Son günlerde gündemde büyük yankı uyandıran teğmen meselesine de değinen Yücel, ''Hepinizin bildiği gibi Kara Harp Okulu’nun 30 Ağustos’ta düzenlenen mezuniyet töreninde teğmenlerimiz "Mustafa Kemal’in askerleriyiz" sloganı atmış ve resmi yemini okuduktan sonra protokolün tören alanından ayrılmasının ardından geleneksel yeminlerini okumuşlardı. “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sözü AKP iktidarını her zaman rahatsız etmişti. Darbe paranoyası tutan Cumhurbaşkanı Erdoğan, diyerek gencecik teğmenlerimizi hedef gösterdi, zan altında bıraktı, vatansever teğmenlerin, ne istismarcılıkları kaldı, ne de hainlikleri… Şimdi Teğmen Ebru Eroğlu ve Teğmen İzzet Talip Akarsu; Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 20’inci maddesinin C fıkrası uyarınca “Disiplinsizlik yaptıkları” iddiasıyla ''TSK'dan ayırma cezası istemiyle” Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor.
Kılıçları kınından çıkarıp “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demenin neresi disiplinsizlik arkadaşlar? Teğmenlerimiz sizin için nasıl bir tehlike arz ediyor da ihracını talep ediyorsunuz? Bu şerefli üniformayı bir teğmenin üzerinden çıkarmak, onların geleceğini karartmak bu kadar kolay mı? Genç teğmenlerimizin Atatürk’e olan bağlılıklarını dile getirmeleri, bir disiplin suçu değil, olsa olsa bir vatanseverlik göstergesidir. Burada yapılmak istenen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve onun en temel değerlerinin sistematik bir şekilde itibarsızlaştırmak, ülkemizin savunma gücünü, ordumuzun itibarını ve Atatürk ilke ve inkılaplarına dayalı devlet yapımızı hedef almaktır. Bu saldırıyı yalnızca teğmenlerimize değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine ve milletimizin ortak vicdanına yapılmış bir saldırı olarak görüyor ve sesleniyoruz;
Teğmenlerimizin ihraç taleplerini ivedilikle geri çekin. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratacak, ordu mensuplarını incitecek bu tavrınızın affı yoktur, geri dönüşü de yoktur. Yol yakınken bu hatadan geri dönün…'' ifadelerini kullandı.