GÜNDEM HABERLERİ

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Sözcüsü Deniz Yücel “ Laiklik ve bilim karşıtı müfredatı reddediyoruz" dedi

Cumhuriyet Halk Partisi Parti Sözcüsü Deniz Yücel, CHP Parti Meclis'inin ardından basın toplantısı düzenledi. Hakkari’ye atanan kayyım, hububat fiyatları, Asgari ücrete karşı çıkan Hamza Dağ, Sinan Ateş’in eşinin ziyareti ve en önemlisi geleceğimiz çocuklarımıza uygulanacak yeni müfredata karşı olduklarını ve yapılacak eylem konu başlıklarıyla basın mensuplarına bilgi verdi.

Yücel'in basın açıklamasından satır başları şöyle:

Yarın gerçekleşecek Erdoğan-Özel görüşmesi hakkında da konuşan Yücel, bir gazeteciden gelen "Görüşmede Sinan Ateş cinayeti de gündeme gelecek mi?" sorusu üzerine "Bu bir iadeiziyaret. Bu görüşmelerin temel amaçlarından biri ülkenin normalleşmesi. Hukuk sisteminin, demokrasisinin olması gerektiği ölçüye ve ayara gelmesi. Türkiye siyasetini ve toplumunu bu kadar yakından ilgilendiren bir davanın da konuşulması, görüşülmesi olağan" dedi.

"Hafta sonu milyonlarca genç, güzel bir gelecek için üniversite sınavında ter döktü. Buradan onlara sesleniyoruz. Sizlerin gelecek kaygısı taşımadığınız bir ülkeyi inşa etmek için mücadele ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, pedagojik değil ideolojik kaygılarla hazırlanan, 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli' denen ucube müfredatın karşısındayız. Yapay zekanın konuşulduğu günümüzde, çocuklarımız daha çok araştırmaya, daha çok soru sormaya teşvik edilmelidir.

Müfredata Hayır Platformu'nun 11 Haziran'daki eylemi

 

Biz laik, bilimsel ve çağdaş eğitim sisteminden yanayız. Biliyoruz ki bu ülkede bizim gibi düşünen milyonlar var. AKP’nin bu ısrar ve oldubittiye getirme çabasının karşısında; dernekler, odalar, sendikalar, diğer siyasi partilerden oluşan 'Müfredata Hayır Platformu' 11 Haziran’da eylem kararı aldı. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için çaba sarf eden tüm eğitim paydaşlarının mücadelesini değerli buluyoruz, laiklik ve bilim karşıtı müfredatı reddediyoruz. Bu çağ dışı programın karşısında olan her türlü itirazın yanındayız.

“Bayramlar' toplumun her kesiminde 'bayram' gibi kutlanamıyor"

 

Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletimizin Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimizle kutluyoruz. Biliyoruz ki ülkemizde, uzunca bir süredir 'bayramlar' toplumun her kesiminde 'bayram' gibi kutlanamıyor. Bayram sofraları eskisi gibi değil. Milletimiz bayram ziyaretlerini gönlünden geçtiği şekilde yapamıyor. Kurban Bayramı ziyaretleri artık ateş pahası.

Dört kişilik bir aile memleketlerine gitmek istese, gidiş dönüş otobüs biletinin fiyatı bir emekli maaşından fazla. Çikolatadan şekere, baklavadan kahveye her şeyin fiyatı geçen Kurban Bayramının 3 katı... Peki maaşlar geçen Kurban Bayramı’na göre 3 kat arttı mı? Elbette ki hayır. Kurban kesmek artık emeklilerin ve emekçilerin gündeminde bile değil.

 Emekliler bize dert yanıyor. 'Devlet bize bayram ikramiyesi veriyor ya.... 3 bin lira, onu torunlara harçlık olarak vereceğiz' diyorlar

Aylardır söylüyoruz, emekli maaşları, bayram ikramiyeleri, asgari ücret, öğrenci kredi ve bursları makul seviyelere yükseltilmeli. Ama AKP iktidarı bu sesi hiç duymuyor. Hatta AKP'li yetkililer halkla dalga geçer gibi konuşmayı sürdürüyor.

"Hamza Dağ, İzmir'deki seçim sonucundan hiç ders çıkarmamış"

En son AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ konuşmuş. Asgari ücrette ikinci bir zamma ihtiyaç yokmuş çünkü enflasyon düşüyormuş. Şaka gibi... Görüyoruz ki Sayın Hamza Dağ, İzmir'deki seçim sonucundan hiç ders çıkarmamış.

Bu ekonomik koşullarda, utanmadan 17 bin 2 liralık asgari ücrete zam yapılmasına gerek olmadığını söyleyebiliyorlar. Ben de İzmir'de yaşıyorum, Hamza Dağ da... Ben de Türkiye'de yaşıyorum, Hamza Dağ da... Ama o sanki başka bir ülkede, başka bir dünyada yaşıyor. Başka bir dünyada, halkın sorunlarından, ülkenin gerçeklerinden kopuk…  

" AK Parti’nin oyu hızla yüzde 30'un altına düşüyor"

Benim yaşadığım yerde enflasyon yüzde 124, emekli maaşı 10 bin lira, asgari ücret de 17 bin lira... Benim yaşadığım yerde hayat pahalılığı düşmüyor, emekliler ayın sonunu getiremiyor, asgari ücretlinin de yüzü gülmüyor.  Hayat pahalılığı düşmüyor ama AKP'nin oyu, hızla yüzde 30'un altına düşüyor. 31 Mart'ta gördükleri sarı kartın kırmızıya dönmesi yakındır.

Her hafta değişen fiyat etiketlerini, giderek değersizleşen Türk lirasını görmek yeterli.

Ekonominin ne kadar kötü durumda olduğunu görmek için aslında uzun analizlere, kapsamlı raporlara falan gerek yok. Her hafta değişen fiyat etiketlerini, giderek değersizleşen Türk lirasını durumunu görmek yeterli. İşte AK Parti'nin müthiş ekonomik politikalarının sonucu; madeni 5 lira...  Bununla ne alınır derseniz bir küçük su, o da her marka olmaz. 2 tanesiyle bir ekmek, 4 tanesiyle bir paket makarna, gerçekten kutluyoruz AK Parti’nin ekonomi ekibini.

"Halkbank, Ayhan Bora Kaplan’ı mafya lideri olma yolunda destekleyen banka olarak tarihe geçti"

Emeklinin, asgari ücretlinin halini görmezden gelen AKP iktidarının gördüklerinden bahsedelim: Ayhan Bora Kaplan… Bir soruşturma yürütülüyor biliyorsunuz ve soruşturma için hazırlanan MASAK raporunun içerdiği bilgiler skandal niteliğinde. Esnafa, KOBİ'lere kredi vermek amacıyla kurulan, adında 'halk' olan Halkbank, verdiği kredilerle Ayhan Bora Kaplan’ı mafya lideri olma yolunda destekleyen bir banka olarak tarihe geçmiştir.

Halkbank, Ayhan Bora Kaplan’ın kurmuş olduğu çeşitli paravan şirketlere 2020, 2021, 2022 yılında 550 milyon TL kredi vermiş. Bugünkü döviz kuru üzerinden güncellersek yaklaşık 1 milyar 550 milyon lira…. Bu krediler için teminat alınmış mıdır?  Krediler geri ödenmiş midir?  Tasarruf tasarruf diye halkın ümüğüne çöken Mehmet Şimşek’e sesleniyoruz. Emeklinin, asgari ücretlinin, memurun, çiftçinin, esnafın cebindeki üç kuruşa göz dikeceğine önce kamu bankalarının verdiği kredileri tahsil edin.

MASAK raporuna yansıyan Halkbank’ın çete liderine kredi verdiği haberine yayın yasağı getiriyorsunuz.

Demirören’e, Ayhan Bora Kaplan’a, yandaşlara kullandırılan ballı, kaymaklı kredilerin ödemelerini tahsil edip, halka bir nebze nefes aldırabilecekken, MASAK raporuna yansıyan Halkbank’ın çete liderine kredi verdiği haberine yayın yasağı getiriyorsunuz. AKP iktidarının yaptığı tasarruf değil değerli arkadaşlar, halkın cebine el uzatmaktır, halkın cebindeki üç kuruşuna göz dikmektir.

 

"1 Mart Yerel seçimleri sonrasında halkın iradesine darbe yapıldı"

 

31 Mart yerel seçimlerinin sandık sonuçları AKP'ye ve Cumhur İttifakı'na çok önemli mesajlar verdi.  Ama hala bu mesajları almakta, idrak etmekte direndiklerini görüyoruz.  Geçtiğimiz hafta, genel başkan yardımcımız Zeliha Aksaz Şahbaz, Antalya milletvekilimiz Cavit Arı ve Bursa milletvekilim Kayıhan Pala ile birlikte Hakkâri’deydik.

Yüzde 49 oyla seçilen Belediye Başkanı gözaltına alındı

Hakkâri’deydik çünkü Hakkari’de 31 Mart Yerel seçimleri sonrasında halkın iradesine bir darbe yapıldı.  Hakkâri halkının iradesi gasp edildi. 31 Mart Yerel seçimlerinde yüzde 49 oyla seçilen Belediye Başkanı gözaltına alındı, atanan görevden alınarak yerine kayyım atandı. Yapılan işlem kanuna uygun olabilir.  Ama hangi kanuna? Darbe kanununa… Hangi dönemin hukukuna? OHAL döneminin hukukuna…

"Bu adam aday olduğunda, eğer yasal bir engel varsa YSK adaylığı neden kabul etti?"

Bakın kimse soruşturulama, ya da kovuşturulamaz değildir.  Elbette devam eden bir yargı süreci olabilir, ciddi deliller olabilir. Belediye Başkanıyla ilgili hukuki süreç ayrı bir mesele, Hakkari halkının iradesinin gasp edilmesi ayrı bir mesele. Bir kere önce şunu sormak lazım, bu adam aday olduğunda, eğer yasal bir engel varsa YSK adaylığı neden kabul etti?  Eğer adaylığa engel bir hali yok ise, o zaman belediye başkanı seçildikten 2 ay sonra yerine neden kayyım atandı?

"AK Parti, demokrasiyle kazanamadığı belediyelere kayyım atama yöntemiyle çökmeyi tercih etti"

15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra çıkarılan 674 sayılı KHK ile değişik Belediye Kanunu’nun 45. Maddesi’nden önce;  belediye başkanı şayet tutuklanır ve fiilen görevini yerine getiremez ise veya görevden uzaklaştırılırsa yerine belediye meclis üyeleri içerisinden bir belediye başkan vekili seçilirdi.  Ancak AK Parti iktidarı ne yaptı; Belediye Kanunu’nun 45. maddesini OHAL döneminde değiştirerek, kendine konforlu bir alan açtı ve seçimle, sandıkla, demokrasiyle kazanamadığı belediyelere kayyım atama yöntemiyle çökmeyi tercih etti.

Bakın buradan ilan ediyoruz: Kayyım atamaları, kayyım uygulamaları AKP'nin belediyelere çökme projesidir. Kayyım uygulaması Anayasa’ya aykırıdır. Demokrasiye aykırıdır. Anayasanın 38. Maddesi'ne göre, “Hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan herkes masumdur, suçsuzdur.” Burada cezalandırılan Hakkârili hemşerilerimizdir.

"Kayyımlar atandıkları günden bu yana yolsuzluklarıyla gündeme geldi"

Geçmişte 2019'dan 2024'e kadar 48 belediyeye kayyım uygulaması yapıldı. Kayyımlar atandıkları günden bu yana yolsuzluklarıyla gündeme gelmektedir.  Bu yolsuzluklar Sayıştay raporlarına kadar yansıdı. Şimdi birkaç örnekle neden 'Kayyım uygulamaları AKP'nin belediyelere çökme projesidir' diyoruz, bunu somut hale getirelim:

Silopi Belediyesi'ne 2016 tarihinde atanan kayyım, belediyeye ait değerli arsaları farklı tarihlerde piyasa değerinin çok altında AKP ilçe yöneticileri ve akrabalarına peşkeş çekti. Belgeleriyle ispat edildi. Gelelim bir başka örneğe, AKP’li bir Belediye Meclis Üyesi, Halfeti Belediyesi’ne kayyım olarak atanan kişinin borçsuz belediyeyi 2 yıl içerisinde 20 milyon TL borçlandırdığını ifade etti. Bir başka örnek; AKP Artuklu İlçe Başkanı, Artuklu Belediye’sine kayyım olarak atanan kişi için 'Artuklu Belediyesi’ne 600 milyon TL harcandı. Bu para nereye harcandı? İçim acıyor' diyerek kayyım politikalarını eleştirdi.

 

"Darbe döneminin ürünü olan Belediye Kanunu'nun 45. maddesini değiştirelim"

Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Bu çağdışı, anti demokratik uygulamadan vazgeçin. Gelin, TBMM’de temsil edilen tüm partilerin uzlaşısıyla, darbe döneminin ürünü olan Belediye Kanununun 45. maddesini değiştirelim ve demokrasiye aykırı, Anayasa’ya aykırı, halkın iradesini gasp eden ve kayyım uygulamasına son verelim.

 "Demokrasinin işler halde olduğu bir ülkede 'Cumhurbaşkanına Hakaret' diye bir suç olmaz"

Biz normalleşelim, demokratikleşelim dedikçe ülkede tuhaf şeyler oluyor.  Tatvan Cumhuriyet Başsavcılığı, Tatvan Belediye Başkanı Mümin Erol hakkında Cumhurbaşkanı'na hakaret suçundan soruşturma başlattı. Ortada hakaret yok, herhangi bir söylem yok. Neymiş, belediye başkanı Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafını indirmiş. Güler misin ağlar mısın?

Cumhurbaşkanının duvarda asılı portresini indirdi diye bir belediye başkanı hakkında soruşturma açan savcının ya aklından zoru vardır ya da hukuk bilmiyordur. Cumhurbaşkanının böyle abuk subuk soruşturmalardan oluşan bir koruma kalkanına ihtiyacı olmadığı gibi, hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu, demokrasinin tüm kurullarıyla, kurallarıyla ve gelenekleriyle işler halde olduğu bir ülkede 'Cumhurbaşkanına Hakaret' diye bir suç olmaz.  

Çin’den ithal edilen tüm otomobillere ek yüzde 40 vergi

AKP iktidarı dış politikada tutarsız ve günü birlik siyasetini sürdürüyor.

Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaretinde yaptığı basın toplantısında Çin ile siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda Çinli mevkîdaşıyla mutabık kaldıklarını söylüyor, Türkiye’ye geliyor, Çin’den ithal edilen tüm yakıt tipindeki otomobillere ek yüzde 40 vergi konuluyor.