SON MÜHÜR - ALPER TEMİZ / DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, iktidarın muhalefete yönelik baskıcı politikalarının sadece Zafer Partisi ile sınırlı olmadığını, benzer uygulamaların yıllardır tüm muhalefet partilerine yönelik olarak da sürdüğünü belirtti. Özellikle belediyelere kayyum atanması ve muhalif siyasilere yönelik operasyonların giderek sistematik hale geldiğini ifade eden Akın, açıklamasında önemli detaylar paylaştı.

Ekim ayından bu yana Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri devam eden ama adı henüz netleşmeyen süreç tartışmaları. Bir çözüm süreci var mı? Bir süreç varsa bu sürecin neresindeyiz? Süreç nasıl gelişecek?

İbrahim Akın, “Evet, son üç aydır siyasetin önemli bir gündemi haline gelen bu sürece ilişkin şunları söyleyebiliriz; bir çözüm sürecinin olmasını isterdik ama aslında şu an ortada adı konulmuş, çerçevesi belirlenmiş, yol haritası netleşmiş bir süreç yok. Bir adlandırma yapmamız gerekiyorsa, şu an bir tartışma süreci var ve kimi kamuoyuna açıklanan kimini de henüz bilmediğimiz çeşitli niyetler var. Şu ana kadar gördüğümüz şey, barış ve demokratikleşme olasılığının dahi kamuoyunda geniş bir heyecan yarattığıdır. Bu durum, barışın ve demokratikleşmenin ne kadar önemli bir toplumsal ihtiyaç haline geldiğinin göstergesidir. Her şeyden önce, ortada çözülmesi gereken bir sorun olduğunun kabulüdür ve bu, başlı başına önemli bir durumdur.

Diğer önemli durum da bu sorunun siyaset mekanizması üzerinden barışçıl yollarla çözülmesine yönelik iyimser beklentilerdir. Fakat iktidarın dili ve uygulamaları bu süreci sürekli sabote eden niteliktedir. İktidar bir yandan toplumda iyimser bir beklentiye yol açan söylem geliştirirken bir yandan kayyum uygulamasına, göz altılara ve zehirli diliyle süreci sabote etmeye devam ediyor. Tartışma sürecinin umut edilen olumlu hedefe ulaşması isteniyorsa tüm siyasal ve toplumsal muhalefet güçlerinin sürece dâhil olması gerekiyor. Bu konu iktidarın keyfine ve niyetine terk edilemeyecek kadar önemlidir”

İktidarın yanlış bulduğunuz bu uygulamalarına gelmişken, muhalefet partilerinin önemli isimlerine yönelik gözaltılar ve açılan soruşturmalar konusundaki tutumunuz nedir? Örneğin dün de Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ gözaltına alındı. Neler söylersiniz bu konuda?

İbrahim Akın, “Yıllardır AKP-MHP iktidarının siyasi muhalefete karşı yürüttüğü baskı ve sindirme politikalarının hedefinde çoğunlukla HDP ve DEM Parti vardı. Doğrusu iktidarın partimize yönelik bu baskı politikaları karşısında birçok siyasal muhalefet kesimi, tutarlı bir demokratik tutum ortaya koyamadı. Fakat buna karşın biz gerçek anlamda demokratik tutuma sahibiz; mağdurun kimliğine bakmadan gücü elinde bulunduranların baskılarına, yargıyı araçsallaştırmasına, siyaset alanını kapatmasına karşı çıkıyoruz.

Ümit Özdağ konusunda da aynı şeyi düşünüyorum. Özdağ’ın siyasi düşüncesi ile ortak hiçbir yanımız yok. Ümit Özdağ bir bakıma Türkiye’de mücadele ettiğimiz zihniyetin en belirgin temsilcisi. Ancak yargıyı kendinden olmayan herkes için bir sopa haline getiren iktidarın Özdağ’ı gözaltına aldırması kabul edebileceğimiz ya da görmezden geleceğimiz bir durum değil. Normal koşullarda her an göz önünde olan, adresi belli ve çağrıldığı takdirde ifade vermeye gidebilecek birinin böyle apar topar gözaltına alınması, tüm muhalefete bir gözdağıdır. İktidar, süreci sürekli olarak geriyor ve gerginlik politikası üzerinden tabanını konsolide etmeye çalışıyor.”

İktidar, DEM Partili belediyelerin yanı sıra, şimdi CHP’li belediyelere kayyum atamaya başladı. CHP’ye karşı giderek artan bu yönelimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

İbrahim Akın, “Az önce de söylediğim gibi iktidar bloku gerginlikten ve kaostan besleniyor. Ortada sistematik bir şekilde başta DEM Parti ve CHP olmak üzere muhalefete karşı bir yıldırma operasyonu var. Erdoğan ve AKP, kendisine engel olarak gördüğü siyasileri adım adım devre dışına çıkarmak istiyor. Esenyurt ve Beşiktaş Belediyelerine el konulmasını ve başkanların tutuklanmasını bu çerçeveden görmek gerekiyor. Yürüttükleri baskı ve sindirme sürecinin hiçbir yerinde hukuk yok. Sadece iktidar tarafından sopa haline getirilmiş yargı var. Geçmişte 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki sürecin başka bir örneğini şimdi yaşıyoruz. İktidar siyasal iklimi sürekli ve sistematik bir şekilde geriyor. Üstelik bunu yaparken de, hukuk zemininden ayrılmaktan çekinmiyor.

Ortada adeta, muhalefete karşı ilan edilmiş bir savaş var. Dolayısıyla karşımızda istediği zaman hukuk dışına çıkan, kendini siyasetin hiçbir kuralına bağlı hissetmeyen, bütün devlet mekanizmalarını muhalefete karşı sonuna kadar kullanan baskıcı ve otoriter bir iktidar var. Böyle bir iktidara karşı yürütülecek mücadele örgütlü, sistematik ve sürekli olmalıdır. Siyasal muhalefet, siyasi gündemi şekillendirebilmeli; halkın, iktidarın değil muhalefetin gösterdiği yere bakmasını sağlamalıdır. İktidar blokunun uygulamalarına karşı günü birlik tepkisel çıkışlarda bulunmak yeterli bir muhalefet şekli değildir. Çünkü iktidar her seferinde baskının dozunu artırmaktadır. Daha önce kimsenin ‘bu kadarını yapamazlar’ dediği şeyleri yapar hale gelmiştir. Baskının dozuna uygun, artan bir güçle iktidarın politikalarına karşı mücadele edilmedikçe, ortaya çıkacak durum, totaliter tek adam rejimine daha geniş bir alan açacaktır.”

Muhabir: Alper Temiz