ALPER TEMİZ - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50'nci yıl dönümü nedeniyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gitti. Özel'e CHP'nin önceki Genel Başkanlarından Altan Öymen, Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın’ın, Barış Harekatı’nı gerçekleştiren kabinenin Çalışma Bakanı Önder Sav eşlik etti. Önder Sav ile birlikte yaşayan iki bakandan biri olan eski Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erol Çevikçe sağlık problemleri nedeniyle Özel tarafından gerçekleştirilen davete katılım gösteremedi.

Bakanlığı döneminde Kıbrıs ile ilgili yaşanan sorunları, o dönemin penceresinden anlatan Çevikçe, "Aynı hafta içerisinde o dönem, Elazığ’ın Yedisu Vadisinde yol çalışmalarındayım. O günlerde beni Ankara'dan Başbakanımız Bülent Ecevit aradı ve bana 'Kıbrıs'ta çok ciddi bir problem var, hemen Ankara'ya dönünüz' dedi" diyerek ankattı.

Images(5)-4

EOKA'cılar kimdir?

Çevikçe, "Kıbrıslı Rumlar arasında EOKA'cı diye adlandırılan ve Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasını isteyen silahlı bir örgüt vardı. Açılımı yine 'Kıbrıs'ın Yunanistan’a Bağlanmasını İsteyen Silahlı Örgüt'tür. Bu örgüt o dönem Kıbrıs'ın Cumhurbaşkanı olan ve Rusya ile yakın ilişkilerde bulunan Başpiskopos Makarios’u darbeyle devirerek yönetime el koydu. Yunanistan'daki faşist cunta ise bu girişimi destekkemiş, Rusya temasları nedeniyle de zaten Makarios'tan kurtulmak istemiştir" diye aktardı.

Images(3)-3

"Ankara'da tartışmalar, garantör devletlere ilişkindi"

Otomobil ile hızla Ankara'ya döndüğünü anlatan Çevikçe, "Gittiğimde Başbanlıkta bakanlar sürekli toplantı yapıyor ve garantör devletler İngiltere, Yunanistan ve Türkiye'nin pozisyonları ele alınıyordu. Ben ise Başbakanın yanına gittiğimde, sayın Ecevit'in yanında Savunma Bakanı Hasan Esat Işık ve büyükelçi Haluk Bayülken vardı. Dişileri Bakanımız Turan Güneş ise biz gezi dolayısıyla yurt dışındaydı. Garantör devletlerden Yunanistan, darbeyi desteklediği için muhatap alınmadı. Zaten darbe, Makarios'a karşı yapılıyor gibi görünse de, aslında adanın Yunanistan'a bağlanmasına dönük bir tabiatı da vardı. Bu da, orada yaşayan soydaşlarımızın kıyımına yol açacağı netti. Bu tablo karşısında Bakanlar Kurulu Başbakan Ecevit'e yetki verdi. Ecevit İngiltere'ye gitti ve ortak müdahale teklifinde bulundu. Ancak İngiltere buna yanaşmadı. Anlaşılan oydu ki biz, hızla ve tek başımıza bir müdahalede bulunacaktık" dedi.

Images(4)-3

"1963 ve 1967 Kıbrıs katliamlarında, müdahale olacaktı ama..."

"Ordunun donanım eksikliği söz konusuydu" diyen Çevikçe, "1963 ve 1967 Kıbrıs katliamlarında müdahale edilecekti ancak yapılamadı. Aradan geçen yıllarda planlamasını yapan Genel Kurmay Başkanlığı'na Bakanlar Kurulu gerekli talimatı verdi. O dönem soğuk savaş yıllarıydı ve ABD'nin tutumu çok önemliydi. Dönemin Dışişleri Bakanı Henry Kissenger, Yunanistan'a bağlı bir Rum yönetimine adada sıcak bakmıyor, ancak stratejik nedenlerle de Türkiye'yi direkt olarak desteklemiyordu. 20 Temmuz 1974 gününün ilk sabahı ise operasyon başladı. Zaten Başbakan Ecevit 20 Temmuz'da Cenevre'deki görüşmeler çıkmaza girince Dışişleri Bakanı Turan Güneş'e çıkartmanın ikinci aşaması için o ünlü 'Ayşe tatile çıksın' parolasını verdi" dedi.

"Batı 'İşgalci' dedi ancak Türklerin canı böyle kurtuldu"

Batı dünyası tarafından ortaya konulan çelişkili tavra da değinen Çevikçe, "Birçok ülke Türk askerine 'işgalci' dedi ancak Türklerin can güvenliği, Türk askerinin adaya yerleşmesi sonucu sağlandı. Kıbrıs sorunu süregelen zaman boyunca hep katlanarak arttı. Ekonomik sorunlar şiddetlendi, çünkü Batı KKTC'yi dış dünyadan soyutlamaya başlamıştı. Ancak Türkiye o dönem, bu dönemlere de ışık tutan müdahale ile; en zorlu koşullarda bile güçlü devlet refleksini gösterebildiğini tüm dünyaya göstermiş oldu. Bu nokta çok önemlidir. Ancak Bülent Ecevit'in ulusal kahraman ilan edilmesi ve her şeyi kendi başına yapabileceği inancını enjekte etmesi, MSP ile yolların ayrılmasına dek giden bir süreci başlattı" ifadelerini kullandı.

Images(6)-4

"Başbakan Ecevit'in harekâttan sonraki değişimi, bir kavşaktır"

"60 senedir gördüklerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim" diyen Çevikçe, son olarak şunları söyledi, "O dönemlerde Ecevit'in duygusal ve içe dönük bir tavra doğru çekilmesi, en önemlisi de Kıbrıs Barış Harekâtı'nın büyük başarısının tek başına iktidar olma hayalini düşündürtmesi, önemli bir kavşak oldu. Erken seçim yapılamadığı gibi ülkede ciddi bir sağ-sol çatışması başladı. Bunun önlenmesi amacıyla Başbakan Ecevit başka partilerden kattığı 11 Milletvekili ile bir hükümet kurdu. Ancak bu politika ara seçimde 5 ilde de seçim kaybettirdi. Bunların sonucundaysa Ecevit Başbakanlıktan istifa etti. Daha sonra 1979 yılında kurulan 2. MC koalisyon hükümeti ise gergin ortamı yatıştırmak yerine daha da tırmandırdı. Süreç bizleri maalesef, 12 Eylül 1980 darbesine dek götürdü. Demokratik, ekonomik, sosyal ve hukuki yapımız, küresel sermayenin ve din merkezli siyasetin avucuna düştü. 1974 CHP-MSP koalisyonu, ekonomik ve sosyal haklar konusunda çok başarılıydı. Ancak Kıbrıs Barış Harekâtı başarısı ve tek başına iktidar hayali nedeniyle CHP ve MSP koalisyonu bozulmasaydı, akıl ve sağ duyu dışına çıkıldığı şu günleri asla görmeyecektik. Buna yürekten inanıyorum"

Muhabir: Alper Temiz