Tarihçi/Yazar Prof. Dr. Kemal Arı Son Mühür TV’de yayınlanan Hayatın Nabzı programında Uluslararası Güvenlik ve Strateji Uzmanı Kemal Kamburoğlu'nun sorularını yanıtladı. Program Kamburoğlu'nun, 101. yılı vesilesiyle Cumhuriyet'in önemine vurgu yaparak yaptığı konuşma ile izleyenlerle buluştu. Program konuğu Prof. Dr. Kemal Arı, Cumhuriyet'in zor koşullar altında kurulduğunu ve ulusun azimle, kararlılıkla büyük zaferler kazandığını belirtti. Programda Cumhuriyet'in sürekliliği için eğitimin ve milli kültürün gerekliliği üzerinde durulurken Arı, Atatürk'ün Cumhuriyet'e dair vizyonunu ve bağımsızlık mücadelesindeki rolünü detaylandırdı. Kamburoğlu, Cumhuriyet'in geleceği için birlik ve beraberlik içinde olmanın önemini anlattı.

Kamburoğlu, programın açılış konuşmasında Cumhuriyet'in gözbebeğimiz olduğunun altını çizerek, “Cumhuriyetimizin kuruluşunun 101. yıldönümü. Nice 101 yıllara diyoruz. Bu vesile ile Cumhuriyetimizi kuran başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bugüne kadar bu ülke için bu millet için bu devlet için canını feda etmiş tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Aziz hatıraları önünde saygıyla, minnetle eğiliyoruz. Yine gazilerimize de sağlıklı, uzun ömürler diliyoruz, onlara da şükranlarımızı sunuyoruz” dedi. Kamburoğlu, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak kayıplarının ardından, küçülen bir alanda sıkışan Türk milletinin büyük bir çaba ile Atatürk'ün önderliğinde, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğunu belirterek, Cumhuriyetin kuruluşunun zor şartlar altında kazanılan, ulusal bir bağımsızlık mücadelesi sonucu olduğunu vurguladı.

Whatsapp Image 2024 10 31 At 13.27.49

"Mustafa Kemal Atatürk dünya lideridir"

Prof. Dr. Kemal Arı, Cumhuriyetimizin çok zor şartlar altında ve büyük bir zaferin ardından kurulduğunu ifade etti. Türk Kurtuluş Savaşı'nın yalnızca Yunanistan’a değil, emperyalist güçlere karşı da verildiğini vurguladı. Ulusun, varını yoğunu ortaya koyarak bu savaşı kazandığını ve bağımsız bir yurda kavuştuğunu belirtti. Milli Mücadele'nin Türk varlığının ulusal kimliğe bürünüşünü sağladığını ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ulus için büyük bir kahraman ve dünya lideri olduğunun altını çizdi.

"Cumhuriyetimiz çok zor şartlarda kuruldu. Cumhuriyetimiz kurulurken tam o kurulduğu yıllarda arkasında muhteşem bir zafer vardı. Neydi o zafer Türk bağımsızlık savaşı. Türk Kurtuluş Savaşı. Sadece Yunanistan’a karşı değil, emperyalist güçlere, yedi düvele karşı verilmiş bir mücadeleydi bu. Bu mücadeleyi verirken ulus bütün varını, yoğunu ortaya koydu. Ölüm kalım mücadelesini ulusun nasıl bir coşkuyla kabul ettiğini ve bu mücadeleyi kazanmak için nasıl bir azimle çabaladığını, canı ve kanı pahasına her şeyi ortaya koyduğunu açıkça görürüz. Ulusal birlik ve bütünlük içinde bir ulusun neleri başarabileceğinin en mümtaz örneğidir. İşgal altına uğrayan yurt bunun sonucunda düşmandan kurtarılmıştır. Sonunda ülke bağımsız bir yurda kavuşmuştur.  Bu zaferin getirdiği büyük bir sevinç ve coşku var. Ulus büyük zorluklara karşı ortak mücadele edildiğinde nelerin başarılabileceğine karşı artık kendine de kanıtlamıştır. Bu mücadele aynı zamanda uluslaşma sürecidir. İmparatorluktan arda kalan bir bakiyenin üzerinde Türk varlığının bir ulusal kimliğe bürünüşüdür Millî Mücadele. Ortak bir ülkü birliğine yönelmedir.  Millî mücadele emperyalizme karşı, yedi düvele karşı bir mücadele boyutu ile gelişirken aynı zamanda ulusal varlığa bir ulus olduğunu anımsattı. Milli mücadele bir ideoloji yarattı. Bu bir ulusçuluk ideolojisiydi. Türk tarihi bir Mustafa Kemal Atatürk yarattı. Bu binlerce yılın yarattığı büyük bir kahramandı. Bu sadece Türk tarihi için değil bütün ezilen uluslar için büyük bir kahramandı. Bir dahi ortaya koydu. Daha da önemlisi Türk ulusu Mustafa Kemal Atatürk’e büyük bir güven duygusuyla bağlıydı. Mustafa Kemal Atatürk dünya lideridir."

"Yeni bir devlet gelecek o devlette Cumhuriyet olacak"

Prof. Dr. Kemal Arı, Mustafa Kemal Atatürk'ün açıkça 'Bu aldatmaca ve oyundur' denilen bu olgunun neyi amaçladığını daha iyi görmemiz gerekiyor ki bugünü daha iyi kavrayalım diyerek, Wilson ilkeleri ve manda yönetimine karşı olduğunu ifade etti. Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışının yalnızca işgali sona erdirmek amacı taşımadığını, aynı zamanda Cumhuriyet'i kurmayı hedeflediğini vurguladı. Amasya Genelgesi ile milli hakimiyet ve Cumhuriyet'in nasıl ortaya çıkacağının yol haritasını belirlediğini anlattı. Atatürk'ün Türklük duygusu ve milli devlet ideali ile hareket ettiğini, Cumhuriyet'in kuruluşunun bu ideallerle şekillendiğini açıkladı.

"Anadolu’da milli mücadeleyi başlatmak için 19 Mayıs 1919’da Samsun’da Anadolu topraklarına ayak bastığında Mustafa Kemal’in kafasında sadece işgal altındaki bir ülkeyi işgalden kurtarmak için Milli Mücadele’yi başlatmak gibi bir hedef yoktu, aynı zamanda Cumhuriyet’i getirmek de vardı. Yeni bir devlet getirmek ama o devlette Cumhuriyet olacak. 19 Mayıs 1919’dan sonra Mustafa Kemal’in sarf ettiği sözlere ve yaptığı işlerin derinliğine, ayrıntılarına baktığınızda bunları o kadar net görürsünüz ki. “Millet Türklük duygusunu ve hakimiyet esasını hedef almıştır” diyor. Türklük duygusu dediğiniz şey Milliyet, Milli Devlet. Hakimiyet asası dediğiniz şey Cumhuriyet. 22 Haziran 1919 dönemine geldiğimizde Amasya Genelgesinde o milli hakimiyetin, Cumhuriyet’in nasıl ortaya çıkacağının yol haritasını veriyor."

"İhtilal hareketinin en belirgin özelliği"

Prof. Dr. Kemal Arı, Atatürk'ün vatanın birliği ve milletin bütünlüğünün tehlikede olduğunu bildiğini ve strateji geliştirdiğini  belirtti. Osmanlı Hükümeti'nin görevini yapamadığını ve bu nedenle bir milli kurulun oluşturulması gerektiğini ifade ettiğini aktardı. Atatürk'ün, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararıyla kurtaracağını vurguladığını ve bunun Cumhuriyetçi ayaklanmanın en belirgin özelliği olduğunu söyledi.

"Atatürk önce bir durum saptaması yapıyor. Vatanın birliği milletin bütünlüğü tehlikededir. Bu durum ulusu emperyalist ülkeler karşısında yok durumda bırakıyor ve Osmanlı Hükümeti üzerine düşen görevi yapamıyor. Bakın durum tespiti. Ardından eylemi ortaya koyuyor. Bu nedenle diyor bu işleri yürütmek üzere bir milli kurulun oluşturulması kaçınılmazdır. Bu milli kurul ne bir komite. Bu komite hükümetin yapamadığı işleri yapacak. Osmanlı’nın hükümeti aracılığıyla kullandığı yönetme hakkını, egemenlik hakkını millete verecek, millet adına karar verWhatsapp Image 2024 10 31 At 13.27.50ecek. Sonrasında o cümle! ‘Milletin istiklalini, bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.’ Bu şu demek, o zamana kadar milletin kararına kim karar veriyordu sultan ve halife şimdi ise millet karar verecek. Milletin kendisi bu kararı verdiğine göre sultan ve halifenin meşruiyeti ne hale gelir. Bir hiç durumuna düşmez mi? İşte bu Cumhuriyetçi ayaklanmanın başkaldırının ihtilal hareketinin en belirgin özelliğidir."

Milli Egemenliğe geçiş: Osmanlı’dan millete

Prof. Dr. Kemal Arı, Atatürk'ün ülkenin işgal altında olduğunu ve Osmanlı Hükümeti'nin bu duruma karşı harekete geçemediğini belirttiğini ifade ederek, "Hükümetler nasıl kurulacak, bunlar nasıl yürütülecek, nasıl işleyecek, neye göre hareket edileceğe dair bir belgeye ihtiyaç var. O nedenle 24 Nisan 1920’de meclis açıldıktan bir gün sonra Mustafa Kemal Paşa bu işlerin nasıl yönetileceğine ilişkin meclisten olağanüstü bir yasa çıkarttırır. Bir tezkeresi, gerekçesi vardır bu yasanın. O gerekçe de bunu söyler: Ülkemiz haksızca işgal edilmektedir. Neye göre Mondros mütarekesine göre. Onlar aslında istismar ediliyor. Millet büyük bir tehlike altındadır. Bakın durum tespiti yapıyor. Padişahımız efendimiz olan bitenden tam haberdar edilmiyor. Çevresindekiler engelliyor, halbuki o haberdar edilse olan bitenden milletin yanında yer alır diyor. Bir strateji kuruyor. Bizim bütün mesaimiz padişah efendimizi baskı altından kurtarmaktır diyor. Sonra kademe kademe hükümetin nasıl kurulacağını anlatıyor. Seçimlerin nasıl olacağını, vekillerin nasıl belirleneceğini, en sonunda başa gönderme yaparak şunu söylüyor,” Yarın padişah efendimiz baskı ve tazyikten kurtulduğunda, büyük millet meclisinin belirleyeceği dairenin içerisinde yerini alır” diyor. Yani Büyük Millet Meclisi padişahın yetki ve sorumluluk alanının ne olduğunu belirleyecekmiş, o öylesine bir egemenlik ki, yarın sultan ve halife de o egemenlik gücünü, meclis ona nasıl bir daire çizecekse onun içinde yerini alır. Bu 24 Nisan 1920’de meclisten geçmiştir. Geleceğe dönük nasıl bir strateji oyunu kurguluyor" ifadesini kullandı.

Cumhuriyet nasıl yaşatılır?

Kemal Kamburoğlu’nun, “Cumhuriyet bizim gözbebeğimiz, sonsuza kadar yaşayacağına yürekten inanıyoruz. Başka türlüsü düşünülemez” ifadesinin ardından Cumhuriyet nasıl yaşatılır sorusu üzerine Arı,” Cumhuriyet’in temeli kültürdür. Kültürleneceğiz. Cumhuriyet’i yaşatmanın yolu kültürdür. Çocuklarımıza her şeyden evvel ana kucağından itibaren milli ve çağdaş kültürü vereceğiz. Eğitimin en insansı, en çağdaş olanı, en kalitelisini, evrensel değerler açısından bakıldığında en ahlaki olanı vereceğiz. Çalmayacağız, işimizi en iyi şekilde yapacağız. Liyakata değer vereceğiz. Üreten insanları önemli göreceğiz. Lafla peynir gemisi yürütenlere itimat etmeyeceğiz. Dolayısıyla herkes işini en iyi şekilde yapacak. Gerçek yurtseverlik bu olacak. Biz böylesine bir kültürlenmeyi ana kucağından, eğitimin diğer aşamalarında bunu yapabilecek olgunluğa millet olarak geldiğimizde işte o zaman Cumhuriyetimize güvenle bakabiliriz. İlk yapılması gereken şey, eğitim, eğitim, eğitim. Nitelikli bir kültür toplumu yarattığımız zaman zaten Cumhuriyeti bir değer olarak görecek ve demokrasi içinde yürüme azmini gösterecektir.” dedi.

“Kültür kaybolduğu zaman yok olursunuz”

Kamburoğlu, son elli yılda Türkiye'de kültürel yozlaşma yaşandığını ve medyanın bunda büyük etkisi olduğunu belirterek, "Ne yazık ki Türkiye’de son elli yılda bir kültürel yozlaşmayı hep birlikte yaşıyoruz ve bunda biraz da özeleştiri yapalım medyanın da çok büyük etkileri var. Bizim toplumumuz okuyarak değil, duyarak, görerek öğrenmeyi seven bir toplum. Okumaya da çok fazla yanaşmıyoruz bu resmi kayıtlarda da görülüyor. Emperyal yapılar her fırsatı değerlendiriyor. Aziz Türk milletinin bu emperyal yapıların tuzaklarına düşmemesi lazım. Diziler bile o büyük resmin, o puzzle'ın bir parçası. Topluma değerleri aşındıracak fikirleri empoze ettiği için. Dizilerde gösterilen kötü örnekler kültürel yozlaşmayı sağlayacak bir enjeksiyon. Aziz Türk milleti bu tür enjeksiyonları yememeli. Bu tür tuzaklara düşmemeli. Ekonominiz bozulabilir, düzeltebilirsiniz, sanayiniz bozuk olabilir düzeltebilirsiniz, kültür kaybolduğu zaman yüzlerce yıl lazım. Yok olursunuz. Ziya Gökalp’in de tanımıyla hars giderse toplumda, millet de yok olur gider" açıklamasında bulundu.

“Cumhuriyet bizim her şeyimiz”

Kamburoğlu, Cumhuriyet'in Türkiye için önemini ve herkesin Cumhuriyet'e sahip çıkması gerektiğini belirterek, "Cumhuriyet bizim her şeyimiz. Hepimiz Cumhuriyetimize, vatanımıza sahip çıkmalıyız, 86 milyonun boynunun borcu, gidecek başka yerimiz yok. Bu vatan bizim. Sonsuza kadar da bizim olarak kalacak. Hiç kuşkumuz yok. Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i güçlüdür, büyük Devlettir. Beş bin yıllık geçmişi vardır. Her zorluğun üstesinden gelir. Yeter ki Cumhuriyette herkes buluşsun ve dört elle Cumhuriyet’e sarılsın. O zaman Türkiye’yi, Türk milletini, Türk Devleti’ni dünya üzerinde yıkacak, ona zarar verecek hiçbir güç bence yok. Yeter ki 85 milyon tek bir yumruk halinde, tek bir ülkü de birleşmiş olsun. O da vatan. Sonsuza kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türk milletinin varlığı. Cumhuriyetimizin 101. Yılı tekrar kutlu olsun” dedi.

Muhabir: Ayşegül Koç