Son Mühür- ABD'nin başlattığı ticaret savaşları küresel piyasaların dengesini allak bullak etmeyi başardı.
Yüzde 10'luk vergi tarifesiyle yaptırımlardan nisbeten az zarar gören ülkeler arasında yer alan Türkiye için önümüzdeki dönemde nasıl bir tablo oluşabilir sorusu ise düşünce kuruluşlarını harekete geçirmiş durumda.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi'nin (EDAM) yönetim kurulu başkanı Sinan Ulgen,
''Trump'ın açıkladığı ve dünyayı bir ticaret savaşına sürükleyecek gümrük vergilerinin amacı, küresel sonuçları ve Türkiye'ye etkileri hakkında bir bilgisel paylaşmak isterim.'' notuyla, kısa ve uzun vadede Türkiye'yi nelerine beklediğini mercek altına aldı.
Sinan Ulgen paylaşımında şunları söyledi.

Kısa ve uzun vadeli strateji şart...
Bu durumda Türkiye ne yapmalı sorusuna da yanıt aramak lazım. Açıkçası kısa dönem ve uzun dönemde strateji farklı olması lazım.
Kısa dönemde, ABD'ye misilleme yapılması yüksek olasılık. Yani ABD'nin Türkiye'ye ihracat yaptığı bazı ürün gruplarına telafi edici ilave vergiler getirilecektir. Geçmişte ABD'nin demir çelik ihracatımıza getirdiği ilave vergilerde, bu yöntem uygulandı.
Öte yandan AB ile koordinasyon da önemli. Zira AB tarafı da misilleme yapmadan önce ABD ile bir müzakere arayışında olacak. Başarılı olur olmaz bilinmez. Ama olursa, çok muhtemelen bazı sektörlerde ortak gümrük tarifesinde -OGT- indirime gider. Mesela otomotivde.
AB'nin yapacağı indirim bizi de etkiler...
AB'nin OGT'de yapacağı indirim, Gümrük Birliği nedeniyle Türkiye'yi de bağlar. Mesela otomotiv sektöründe MFN tarifelerini (yani tercihli ticaret anlaşması olmadığı her ülkeye uyguladığı ithalat vergilerini) % 10 seviyesinden % 2'ye düşürürse, Türkiye'nin de bunu yapması lazım.
Öte yandan Türkiye'nin ikinci dalgaya da hazırlanması lazım. İkinci dalga ile kastım, ABD'nin bu kararının ikincil etkileri. Nedir bunlar? Mesela ABD pazarına erişimi azalan Çin'in ihracatını Türkiye dahil diğer ülkelere yönlendirmesi.

İç pazarımızı korumalıyız...
Bu nedenle Türkiye'nin korumacılığının arttığı bir ortamda kendi iç pazarını korumaya yönelik daha atik davranması gerekecek. Bu alandaki kurumsal kapasitenin, ki Ticaret Bakanlığı bu alanda oldukça tecrübeli, daha da geliştirilmesi elzem.
Uzun vadede ise bu yeni konjonktürün, uluslararası ticaret ve yatırım haritasında kalıcı bir değişiklik yaratacağı varsayımından hareket etmek lazım.
Yani küreselleşeme tarafından taşınan yerleşik tedarik ve yatırım ilişkileri yön değiştirecek.
Ticaret ve yatırım artan oranlarda ekonomik bağlantı ve hatta siyasi normlar açısından birbirine yakın ülkeler arasında yapılacak. Evrim bu yönde olacak.
Avrupa ile yakınlaşmamız gerekebilir...
O nedenle uzun vadede Türkiye bu yeni konjonktürün kazananı olabilir mi sorusuna bu açıdan bakmak lazım. Yanıtı kanaatimce Evet olabilir. Ama bunun şartı Türkiye'yi yatırım ve ticaret ilişkisini yoğunlaştırabileceği blok (yani Avrupa) ile yakınlaşmasını sağlamak.
Daha da açık anlatımla, bu yakınlaşmayı sağlayacak adımları atabiliyor olmamız lazım bu dönemin kazananı olmak için.
Bu adımlar da yalnızca ekonomik yönetişim ile alakalı değil. Daha da önemli olanlar demokrasi ve hukuk normları. Yapabilecek miyiz ?
Yetişmiş insan kaynağı güçlü olan ABD kurumsal sisteminin, ortaokul terk öğrenci seviyesinde formül geliştirip, bunu da dünyaya empoze etme çabası gerçekten acıklı. Tepeden inme siyasi baskının şiddetini gösteriyor kanaatimce.