KÜLTÜR VE SANAT HABERLERİ

Felsefi düşüncenin yolculuğu| Stoacılık ve Antik Yunan felsefesi | Prof. Dr. Doğan Göçmen yorumladı

Son Mühür TV'de yayınlanan Sevinç Öztürk ile Beyin Sizsiniz programının bu haftaki konuğu 9 Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Göçmen oldu. Programda Stoacılığın tanımı, kökenleri, felsefi doğası, ahlaki boyutu ve modern bağlamdaki rolü gibi konular dikkat çekti.

Bu hafta Beyin Sizsiniz, Antik Yunan felsefesi ve stoacılık felsefesi üzerine derinlemesine bir sohbeti ekranlara getirerek, felsefi düşünce tarihine ışık tuttu. Program, Stoacılık ve Antik Yunan felsefesi gibi önemli konuları ele alarak izleyicilere felsefi düşüncenin derinliklerine doğru bir yolculuk sundu. Programda Stoacılığın tanımı ve kökenleri, felsefenin doğası ve sentetizmi, stoacılığın ahlaki ve felsefi boyutu üzerine tarihin sahneleri ve stoacılığın modern bağlamdaki rolü konuşuldu. 

Prof. Dr. Doğan Göçmen, Antik Yunan felsefesi, doğu-batı sentezi olarak değerlendirilirken, felsefi düşüncenin evrensel boyutları üzerinde açıklamalar gerçekleştirdi. Göçmen, felsefenin doğası ve sentezci yapısı, Stoacılık gibi felsefi akımların gelişiminde nasıl bir rol oynadığına dair önemli ipuçları sundu.

Stoacılık nedir ?

Stoacıların genel olarak ahlak felsefesine odaklandığını ve bu nedenle ahlak filozofları olarak kabul edildiğini ifade eden Göçmen stoacılığı, "Helenistik dönemin aslında felsefe tüm sisteminin amacı aslında ahlaklılığı temellendirmek. Bu bakımdan aslında Aristoteles, Platon, Sokrates ahlak filozofudur hatta Thales bile ahlak filozofu olarak kabul edilebilir. Bu bakımdan stoacılar genel olarak filozof olmaları gereği ahlak flozofları. Fakat Helenist dönemin öncelikli problemi ahlak olduğu için, site devletlerinin çözülüşü, çöküşü söz konusu, yeni bir insanlık çağı başlıyor diyelim. Büyük İskender o büyük uygarlık döneminin sembolik ismi, tüm değerlerin çürüdüğü bir dönemde zorunlu olarak ahlak problemi öne çıkıyor. En çok üzerinde düşünülen problem ahlak problemi olarak ortaya çıkıyor. Bu bakımdan stoacıları ve stoaları ahlak felsefesi olarak tanımlayabiliriz" ifadesi ile anlattı.

Göçmen, felsefe tarihinde çok ilginç bir figür olarak adlandırdığı ve Kıbrıslı Zenon diyoruz diye ifade ettiği Zenon'un (M.Ö. 334 - M.Ö. 262) Stoacılığın kurucusu olarak kabul edildiğini Antik Yunan'da Stoacılık okulunu kurarak ve öğretilerini yaydığını ve onun kurduğu Stoacı felsefeye doğu batı sentezi denilebileceğini belirtti.

Diyalektiğin yeniden kurulumu...

Yunan felsefesinin paradigmasını değiştirerek, materyalist bir yaklaşımı öne çıkardığını belirten Göçmen, "Zenon Antik Yunan felsefesine yeni bir materyalist bakış getiriyor. Yunan felsefesini idealist temellerden kurtaran materyalist bir bakış getiriyor. Dünyanın temelinde idea değil madde vardır bakış açısını getiriyor Antik Yunan felsefesine. Helenistik dönemde, bir bakıma Materyalist bir dönüşü sağlıyor diyebiliriz. Hali hazırda başka materyalistler var fakat Zenon o atomcu materyalizmin ötesinde, 'evrenin yapı taşı maddedir' olarak gören ama atomculuk kabul etmeyen bakış açısıyla yeni bir bakış açısı getiriyor" dedi. Göçmen, stoacıların her şeyi diyalektik temelli yeniden inşa ettiklerini ve bu durumun aynı zamanda diyalektiğin de yeniden kurulduğu anlamına geldiğinin de altını çizdi.

İnsanlık bir bütün olarak görülüyor

Göçmen," Hangi kültürden olursa olsun, ister Yunan olsun, tüm uygarlıkların, tüm insanlığın, tek bir akım olarak düşünüldüğü akımdır stoacılık. Stoacılılarda 'ırkçılık' diyebileceğimiz tabir kalkıyor ortadan. İnsanlık Helen veya Barbar olarak ikiye ayrılmıyor. İnsanlık bir bütün olarak görülüyor. Bu bakımdan anti-ırkçı bir felsefi bir yönelimdir aynı zamanda."

Ahlakımızı tesis edebilmemiz için doğanın yasalarını bilmemiz gerekiyor

Stoacılarda eşitlikçi bir doğa bakış açısı olduğunu vurgulayan Göçmen," Doğanın ölçü alınması gerektiğini söylüyorlar. Ahlakımızı tesis edebilmemiz için doğanın yasalarını bilmemiz gerekiyor. Çünkü bizim içinde yaşadığımız yer doğa. Hayatımızı inşa ettiğimiz yer doğa. Bizler de doğal, maddi varlıklarız her şeyden önce. Yer çekimini bilmeden bir yer çekimine uygun bir davranış gerçekleştiremeyiz. Doğanın yasalarının bir tanesi bu. Doğada ilerleme var mı? Doğada değişim nasıl oluyor? Doğada değişimin kaynakları neler? Aristotalese baktığımız zaman bu değişimi idea denilen bir şey sağlıyor. Ama Stoacılarda bu durum maddi ve maddenin kendi iç hareketi olarak kabul ediliyor. Doğanın yasaları.. Doğanın çekim, çürüme, değişme, oluşum, çekme yasası… İtme çekme atomculuk bunlar da var. Bu bakımdan var o dönemde. Fakat stoacılar sadece doğanın yasasından bizim dış doğamızın yasasını kastetmiyorlar. Bizim kendimizdeki doğaya uygun yaşamalıyız. Gözümüzü insanın teker teker organlarının nasıl işlediğini ,vücunun nasıl işlediğini, bunları bilmezseniz bu vücuda ilişkin ahlak teorsisi geliştiremezsiniz. İnsanın fizyolojik özelliklerini bilmeden siz insana özgü bir ahlak geliştirebilirsiniz ama bu insana yabancı olur"dedi.

Yunus Emre'nin felsefi ve kültürel bağlamını da tartışan Göçmen, ifadelerinde Yunus Emre'nin felsefi yaklaşımı Stoacılık ile ilişkilendirilebileceğini ve onun farklı düşünce akımlarını sentezlediği belirtiliyor. Ayrıca, İslam, Hristiyanlık ve Stoacılığın etkisinin Yunus Emre'nin düşüncelerinde gözlemlendiği ifade etti. Yunus Emre'nin şarap içilmesine karşı olmayışını da vurgulayan Göçmen, bu durumun Anadolu kültürünün bir parçası olduğu belirtti. 

Türkiye'de hangi taşı kaldırırsanız altından stoacılık çıkıyor

Türkiye'nin tarihinde Stoacılık ve Epikurosçuluk gibi felsefi akımların önemine dikkat çeken Göçmen, 13. yüzyılda Anadolu'da yaşayan Stoacılar hakkında bilgi verilmese de, Stoacılık geleneğinin hala canlı olduğu belirtti "Türkiye'de hangi taşı kaldırsanız altından ya stoacılık çıkıyor ya da Epikurosçuluk. 13. Yüzyıldan bahsediyoruz. 13.yüzyılda yaşayan stoacılar yok fakat öğretimin kendisi hala canlı 13. yüzyılda Anadolu’da yaşayan stoacı flozaflar var mı bilmiyoru. Fakat stoacı gelenek çok canlı o zamanlar Türkiye’nin her tarafında hangi taşı kaldırsanız altından stoacılık çıkıyor o gelenek hala daha var. Kim olursa olsun ne olursa olsun insan insandır fikri bizim Anadolu hümanizmasının temel çıkış noktasının düşüncesini oluşturur. Bu stoacı bir fikirdir. İnsan Helen olmadan önce Türk olmadan önce Müslüman olmadan önce, Hristiyan olmadan önce insan insandır. Bu fikir bizde çok canlıdır. Dedem bize sürekli bunu telkin ederdi" dedi.

Stoacılık birey üzerine kuruludur

Göçmen, "Antik Yunan felsefesinde sadece stoacılıkta değil özgürlüğe bir dönüş var. Mutluluk felsefesinden özgürlük felsefesine bir dönüş var. Stoacılığın felsefesinde bir kent devletinin özgürlüğü veya toplumun özgürlüğü değil de toplum içerisinde bireyin özgürlüğü mevcut. Atina felsefesinde Hegel diyor ki; 'Atina felsefesinde birey kavramı yoktur' diyor. Ama stoacılık birey üzerine kuruludur. İnsanlık içerisinde insan bireyinin özgürlüğü. Fakat burada iki boyutlu bir özgürlük var. Stoacılığın erken döneminde o Antik yunan dan gelen  felsefede de etkisini sürdüren  köleciğin savunuculuğunun reddi var Stoacılarda. Köleliğin reddi var. Bununla dış özgürlük, toplumsal ilişkilerde özgürlükten kastediliyor. Stoacılık gittikçe özellikle biz ona geç dönem stoacılık diyoruz. Geç dönem stoacılarda da hiç kimse doğuştan köle değildir. Bu toplumsal ilişkilerde özgürlük talep eden bir yaklaşım" dedi.

Dinler devlet ideolojilerine döndü

Göçmen, Antik Yunan felsefesinde Stoacılık ile özgürlük kavramının ön plana çıktığına ve Stoacılığın bireyin özgürlüğü üzerine odaklandığına vurgu yaptı. Stoacılığın erken döneminde, Antik Yunan'dan gelen köleliğin reddedildiği ve toplumsal ilişkilerde özgürlüğün savunulduğu ifade etti. Geç dönem Stoacılarında ise hiç kimsenin doğuştan köle olmadığı ve toplumsal ilişkilerde özgürlük talep eden bir yaklaşım olduğu belirterek," Kur'an öncelikli okunması gereken bir metin anlamına geliyor Kur'an. Bugün bizim İslamcı olarak kabul ettiğimiz hareketler artık bir ideolojiye dönüşmüş olan hareketler. O bizim ilk dönemlerden bildiğimiz gerçek anlamda dindarlığı temsil eden dindarlık değil. Gerçek anlamda dindar insan artık kalmadı derdi hocamız. Çünkü artık dinler devlet ideolojilerine döndü. Kurumsallaştı.

Modern anlamda stoacılığa dönüş kısır döngüden çıkış için bir çıkış sunabilir. Modern anlamda stoacılığa dönerek İslami düşüncenin içinde bulunmuş olduğu o kısır döngüden çıkış olduğu düşünülebilir diye düşünüyorum. İslami düşüncenin içinde bulunduğu kısır döngüden çıkışta klasik Alman felsefesine dönerek de bundan bir çıkış olduğu düşünülebilir" dedi.

Son olarak programda, antik felsefi düşüncenin modern dünyadaki yankılarını keşfederken, izleyicilere derinlemesine bir felsefi analiz ve düşünsel bir yolculuk sundu.  Stoacılık ve Antik Yunan felsefesi üzerine derinlemesine bir sohbet yapıldı. Ayrıca, Antik Yunan felsefesi genelinde diyalektiğin yeniden kuruluşu, doğa yasalarının önemi ve insanlık için eşitlikçi bir bakış açısı gibi temalar da işlendi.  Türkiye'nin tarihinde var olan Stoacılık ve diğer felsefi akımların önemine de vurgu yapıldı. Stoacılığın birey üzerine kurulduğu ve özgürlük felsefesi de özenle tartşılan konular arasındaydı. Program, antik felsefenin modern dünyadaki etkilerini de inceleyerek, izleyicilere derinlemesine bir felsefi analiz ve düşünsel bir yolculuk sundu.