Dünyanın bir ucunda yıldız kayarken, başka bir yerde yeni bir yıldız parlar. Doğum ve ölüm her zaman içiçedir. Sönen yıldız, yeni doğan yıldıza enerjisinden bir miktar verir...

Birbirine benzer iki yıldız...

İki yıldızdan bahsedeceğiz bugün... Biri gönlümüzün, Türkçe Popun Kraliçesi, Minik Serçemiz 13 Temmuz 1954 Salı Denizli Sarayköy’de doğarken, Resmin Kraliçesi Frida Kahlo ise aynı gün ve saatte Meksika’da son nefesini veriyor. İki kraliçe de birbirine benziyor. Fridamania sayesinde onun figürleri her yerde... Minik Serçe denince, bir kuş değil muhteşem şarkılar gelir bu ülkede... İki ünlü ismi yakından tanıyalım. Sezen Aksu kimdir? Frida Kahlo kimdir? sorularına cevap bulalım.

Sezen Aksu kimdir?

Sezen Aksu kimdir?

O bir kraliçe, yardımsever, kendi bildiği doğrulardan şaşmayan, her konuda şarkıları ile bize yön veren, hayatımızı renklendiren, siyasetin hep içinde olan bir sanatçı... İşte hataları, sevapları ile Minik Serçe...

Denizli’de doğdu. 3 yaşında İzmir’e yerleşti. Öğretmen bir anne babanın çocuğu olması nedeniyle her konuda eğitim aldı. Resim, dans, tiyatro, spor.... Hatta dansöz olmayı bile istedi. Ancak müzik ağır bastı.

İzmir’de okudu. İzmir Kız Lisesi’ni bititrdikten sonra Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni kazandı. Ağaçlara şarkı söyleyen kadın olmamak için üniversiteyi terk etti. İstanbul’a yerleşti. Kalbi Ege’de Kaldı... İzmir’in Kızlarının idolü oldu...

Tarihi Akköy Yukarı Camii yeniden ayağa kalkacak Tarihi Akköy Yukarı Camii yeniden ayağa kalkacak

Ajda Pekkan’a hayrandı. Onun jüri üyesi olduğu yarışmaya katıldı. Onun gibi şarkı söyledi. Maalesef 6. oldu. Yarışmanın birincisi olan Nilüfer’e albüm yapıldı. Sezen yılmadı ve başarıya ulaştı. İlk albümde merhaba demek yerine Allahaısmarladık dedi. Yaşamı boyunca da en son söylemesi gerekeni ilk söyledi.

1974’de İlk 45’liği Haydi Şansım çıktı. Çok fazla satmadı. 1977 yılında ilk stüdyo albümü Allahısmarladık ile şansını tekrar denedi. Sonra Serçe, Ağlamak Güzeldir ve Firuze geldi. Artık tüm Türkiye’nin sevdiği Minik Serçe oldu. Şarkıları yüreğimizi sardı. Üzülürken onunla hayata tekrar bağlandık. Sevinçlerimizi onun şarkılarıyla paylaştık. Ağlarken Sen Ağlama dedik. Ama Ağlamak Güzeldir sakın utanma demeyi de ihmal etmedik. “Git” dedi ama “gitme kal yalan söyledim. “ diye ekledi. Sonra “Gidiyorum bütün aşklar yüreğimde” diye terk etti. Hadi Bakalım... Gülümse... Bir kedim bile yok diyerek herkesin evinde kedi beslemesini kedinin gülümsemeyi sağladığını öğrendik. Ne kavgası bitti ne de sevdası... Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk... Deli kızın Türküsü albümü ile bir miktar deli olduğunu tescil etti. Her üreten insan bir parça deli değil midir zaten? Masum Değiliz hiçbirimiz... Adem olan anlar, Küçüğüm, Homidi gırtlak, pufidi kandil tumba yatak, Sude... Tamamı onun şarkılarından oluşan bir aşk filmi bile çekilmiştir. Şarkıları yaşam biçimidir. Diğer şarkıcılarda eserlerinde ona itafta bulunmuştur. Sezen söylüyor... Sezenler olmuş... Yeni şarkıcıların yolunu açmıştır. Yıldıuz Tilbe, Sertap Erener, Levent Yüksel, Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak, Işın Karaca ilk aklımıza gelenler... Ona vokalist olanlar sırası gelince yıldız olmaktadır. Hatta Aşkın Nur Yengi biraz sitem dolu 3. albümünün ismi “Sıramı Bekliyorum” olmuştur. Herkese el uzattı, kahkahanın hiç eksilmediği gecelerde, dostlarıyla eserler üretti. Bazen gece uyanıp başucunda yer alan teybe aklına gelen melodi ve sözleri kaydettiği söylenir. Onno Tunç ve Uzay Hepari müzik yolculuğunda önemli yer tutar. Ürettiği her şarkı ruhumuzda farklı yerler edinir. Demlenir ve kıvama gelir. Her duruma uygun bir Sezen şarkısı vardır. Her renkte söyler çünkü... Onu sahnede seyretmekte bir keyiftir. Sadece şarkı söylemez yaşar, oynar, esprileriyle şov yapar kısaca...

Siyasetin içinde...

Siyasetin içinde...

Duruşu hep Karşıyız karşı her şeye karşı kınamındadır. Bazen hedef gösterilir ama yılmaz doğru bildiğini söylemeye devam eder. Vermeseydi o elmayı ademe her şey farklı olabilirdi... “Son Bakış” şarkısı 12 Eylül sonrası yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’e selam duruşudur. Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda, amman amman yandım aman kurşun gibi izler...

Işık Doğudan Yükselir...

Işık Doğudan Yükselir...

Düğünlerde de şarkılarının yeri vardır; onun şarkısı ile çıkar gelin ile damat... İlerleyen dakikalarda mutlaka Rakkas çalınır... Gür memeler çağlar... Düğün ve Cenaze albümü ile her yerde olacağını belirtir. Adı Bende Saklı... Ben sende tutuklu kaldım. Gözlerini kapar sevdiğini hayal edersin. Gözlerinde birkaç damla yaş ile... Deliveren... Keskin Bıçak, Sarı odalar...  Şarkı Söylemek Lazım... Düş Bahçeleri... Yaz Bitmeden... Başka şarkıcılara verdiği şarkıları bir de ondan dinlemek büyük keyiftir.Bu albümde daha önce Hülya Avşar’a verdiği Yarası Saklım şarkısının ne kadar güzel bir şarkı olduğunu, nasıl söylenmesi gerektiğini gördük... Şarkıcılar Sezen’den şarkı kapabilmek için evinin önünde kamp kurar. Türlü yöntemler dener. Sadece para değildir. Şarkıcını o şarkıyı yaşaması gerekir alabilmesi için... Bazen Sezen coşar. Arar al bu şarkı sana der. İşte İrem Derici böyle doğmuştur. Yarışmada çok sevdiği İrem’i arayıp ilk çıkış parçasını ona verir...

Bahane... Deniz Yıldızı... Yürüyorum Düş Bahçelerinde... Öptüm... Biraz Pop Biraz Sezen...

Bahane... Deniz Yıldızı... Yürüyorum Düş Bahçelerinde... Öptüm... Biraz Pop Biraz Sezen...

2016 artık konser vermeyeceğini açıkladı. Ancak üretmeyi hep sürdürdü. Dinleyicilerine notlar ile daha önce başka şarkıcılara verdiği şarkıları ilk halleriyle YouTube sayfasında seslendirdi. Demo ve Demo 2 oldukça ilgi çekti. Eksik Şiir ve Eksik Şiir İkinci Kitap adıyla şiirleri yayımlandı.

Beyaz Perdede Sezen...

Beyaz Perdede Sezen...

1979 yılında “Minik Serçe” filmi ile Yeşilçam’da da yer aldı. “Bir Yıldız Doğuyor” filminin Atıf Yılmaz bakışı ile yeniden çevrimi o yıl çok fazla izlenmese de sonrada demlenerek izlenmiş başucu filmlerinden olmuştur. 8 Kasım 1981 hayatının dönüm noktası oğlu Mithatcan Özer dünyaya geliyor. 1999 yılında da Ferhan Şensoy ile Büyük Yalnızlık filminde oynamıştır. Yavuz Özkan’ın yönettiği film ödül almıştır.

Ne şahane bir şey yaşamak diyerek şarkıları ile umut verdi. Seni dinledik her bahar aşık olduk, tutuklu kaldık, adı bende saklı kişi ile dört günlük bir şey yaşandı. Dilimin ucunda kelimeler kaldı... Aklımız takılan bir konuda “Acaba Sezen ne demiştir” diye şarkılar arandı. Yolumuza renk kattı. İyi ki varsın Kraliçem... İyi ki doğdun... Daima gülümse...

Resimle hayata tutunan kadın Frida Kahlo kimdir?    

Resimle hayata tutunan kadın Frida Kahlo kimdir?  

Yüzünü hemen hemen her yerde gördüğümüz bir ikon... Sürrealist bir ressam... Anarşist bir sanatçı... Acılarla yoğurulmuş bir hayat... Çalkantılı bir yaşam, kendine has fiziksel özellikleri ve muhalif bir politik bakış... Frida Kahlo... 6 Temmuz 1907’de Meksika’nın güneyinde Coyoacan’da dünyaya geldi. Şanssız bir hayatı oldu. 6 yaşında çocuk felçi geçirdi. Tahta bacak Frida diye tanındı. Özgür ruhlu, kendiyle barışık, hiçbir şeyi kafasına takmayan biriydi. Ülkenin en iyi okullarında eğitim alıp, sanata, edebiyata, felsefeye merak sardı. Resim ve felsefe alanında dönemin en iyi isimleri ile arkadaş oldu. Şansızlık bir türlü yakasını bırakmadı. 18 yaşında geçirdiği trafik kazası sonrasında uzun ve zorlu bir tedavi süreci başlar. Sağ bacğı ve omurgasında şiddetli ağrılarla yaşamak zorunda kalır. Sıkıntılarını unutmak acılarına son vermek için resim yapmaya başlar. Yattığı yerden tavana yerleştirdiği aynaya bakarak yaptığı oto pprtreleri oldukça ilgi çeker. Yaklaşık bir sene yatağa bağlı ve bol bol resim yaparak geçer. 1927’de yeniden ayağa kalkar... 1929’da Meksika Kominist Partisi’ne üye olur. Resim yapmayı çok seven Frida, dönemin ünlü ressamı Diego Rivera ile tanışır. İlk görüşte aşk başlar.21 Ağustos 1929’da evlenirler. Frida ilk kez evlenirken Diego’nun 3. evliliğidir. Davet üzerine ABD’ye giderler. Diego duvar resimleri yaparken Frida ünlü eseri Frida ve Diego Rivera resmini yapar. Sağlık nedeni ile bebeğini aldırmak zorunda kalır. Birkaç kez de düşük yapar. 1939’da Diego’nun aldatmalarına dayanamayan Frida eşinden ayrılıyor. Ancak ayrılığa bir yıl dayanabiliyorlar. Fil ile güvercinin birlikteliği diye tanımlanan evlilik yenileniyor. Çocukluğunu geçirdiği mavi eve yerleştiler. Gel gitler yaşanan karmaşık bir ilişki... Artık Frida da eşini aldatmaya başlıyor. Aşk kadını, herkese aşık oluyor. Acılarını aşk ve resimle gidermeye çalışıyor. Minik Fridalar yetiştirmeye başlıyor. Bildiklerini öğreterek, önlerini açıyor. ABD ve Fransa’da sergiler açıyor. Ünü dünyaya yayılıyor. Siyasetle ilgilenmeye devam ediyor. Sağlık sorunları artıyor. Acıları dayanılmaz hale geliyor. Geçirdiği ameliyatlar nedeni ile nefret ettiği hastaneye yatıyor. 1953 Temmuz ayında kangren olan bacağı kesiliyor. Acılarla dolu hayatı ayağı kesildikten bir yıl sonra bitiyor. 13 Temmuz 1954 Salı günü son nefesini vermeden “Yaşasın Hayat” tablosunu bitiriyor. Külleri Mavi Ev’de sergilenmektedir. Mavi Ev 1955’de devlete verilmiş ve müze haline getirilmiştir. Hayranları akın akın evi ziyaret etmeye gitmektedir.

2002’de Frida isimli filmde yaşamı beyaz perdeye aktarıldı.

2002’de Frida isimli filmde yaşamı beyaz perdeye aktarıldı. Salma Hayek unutulmaz bir Frida portresi çizdi. Film sonrası gençlerin sanatçıya hayranlığı arttı. Her yerde onun figürlerini görmek mümkün hale geldi. Tablolarına ilgi arttı.

Her yerde onun figürlerini görmek mümkün

Birbirine çok benzeyen iki kraliçeyi anlattık bugün... Eserleriyle hayatımızı renklendiren iki güçlü kadın... Hayatın tüm zorluklarına rağmen yaşanması gerektiğini vurgulayıp, umut aşılayan iki sanatçının öyküsü...

Daima gülümseyin...

Muhabir: Ayşegül Koç