İranlı gazeteci Fereshteh Sadeghi 24 yıllık iktidarı yerle bir olan Beşşar Esad'a İran'ın bu kez neden yardım etmediğini mercek altına aldı. Al Jazeera English muhabiri Sadeghi'ye göre İran yönetimi Esad konusunda ikiye ayrılmış durumda. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın da aralarında bulunduğu kesim son bir yılda Golan tepelerinde İsrail'e karşı cephe açmalarına izin vermeyen Esad'a tepkili olduğuna dikkat çeken Sadeghi, HTŞ'yla yapılan görüşmelerde Şii topluluklara ve türbelere saldırı olmama sözü alındığı için Esad'ı sahada yalnız bıraktı.
İşte Fereshteh Sadeghi'nin kaleminden İran'ın Esad'ı sahada çaresiz bıraktığı süreçte yaşananlar...
Birçok kişi İran'ın politika yapıcılarının olayların hızlı temposundan dolayı kafalarının karışık olduğunu düşünüyor ancak ben şahsen İran'ın isteksizliğinin kafa karışıklığından değil, iç bölünmelerden ve ne yapılacağı konusundaki anlaşmazlıklardan kaynaklandığını düşünüyorum.
Görünen o ki, siyaset yapıcılar, danışmanlar ve hatta Devrim Muhafızları subayları bile iki kampa ayrılmış durumda:
- Bir grup, Esad'ı korumanın ve ona bir şekilde yardım etmenin İran'ın görevi olduğunu düşünüyordu.


- Diğer grup (Pezeşkian ve adamları dahil) İran'ın Suriye'ye müdahaleden kaçınması gerektiğine inanıyordu.
İran'ın Esad'a yardım konusunda aceleci davranmamasının bir diğer nedeni de İranlıların (veya karar vericilerin bir kesiminin) onunla işbirliği yapmasının, Tahran'ın Ekim 2023'ten bu yana Filistinlilerin ve davalarının destekçisi ve savunucusu olarak edindiği imajı zedeleyeceğini düşünmeleriydi.
Beşşar Esad'ın İran'a karşı kendi kendine koyduğu mesafe, son bir yıldır Golan Cephesi'nin Siyonist rejime karşı açılmasına izin vermemesi, BAE ve Rusya'ya yakınlaşması İran'ı da rahatsız etmiş görünüyor.
İranlılar onun bizden yardım istemesi gerektiğini varsaydılar ve Beşşar istemedi!
Ayrıca İran'ın Beşşar Esad için bazı ön koşullar koyduğu söyleniyor. Ali Laricani bu koşulları 2 hafta önce Şam'da kendisine sunmuştu.
Beşşar bunlarla aynı fikirde değildi ve hatta Laricani 6 Aralık Cuma günü Şam'a döndüğünde kendisiyle görüşmeyi bile reddetti.
İranlılar son bir yıldır zaman zaman Esad yönetimi ve Suriye ordusunun, Suriye'deki Şiilerin dini faaliyetlerini ve hareketlerini Devrim Muhafızları'na (IRGCQF)şikâyet ediyorlardı.
Vaka ne olursa olsun, memnuniyetsizlik ve güvensizlik karşılıklı bir mesele haline gelmişti.
Eski bir IRGCQF subayı, 2 ay önce İdlib'deki silahlı grupların bir şeyler pişirdiğini ve askeri bir saldırı için hazırlık yaptığını bildiklerini İDDİA EDİYOR. İranlıların endişelerini Türkiye ile paylaştıklarını, ancak "Türklerin onları kandırdığını ve İranlılara korkulacak bir şey olmadığına dair güvence verdiğini" iddia ediyor.
İranlı siyasetçiler son günlerde Esad'ın müdahale talebinde bulunmayı reddetmesiyle birlikte onun gitmesinin zaman meselesi olduğunu anladılar.


Şii türbelerine saldırı olmayacak sözü aldılar...

Silahlı gruplara İran'ın müdahale etmeyeceğini söylediler ve karşılığında Suriye'deki Şii topluluklarının ve türbelerinin korunacağına dair güvence aldılar.
Şimdi Esad'ın gidişiyle birlikte İran İslam Cumhuriyeti'nin önünde ikilem belirdi: Suriye'de "türbe savunucuları" adı altında şehit düşen binlerce yakınının ailesini ikna etmek zorunda.
Eğer İran “meşru muhalefetle” görüşmeleri teşvik ediyorsa neden şimdi, 2011’de değil?
Devletin resmi söylemi şimdilik tüm suçu Beşşar Esad'a yüklemek yönünde: O, Hamaney'in ve Devrim Muhafızları'nın tavsiyelerini dinlemedi ve ABD ile İsrail'in komplolarının tehlikesini görmezden geldi.
Peki ya İslam Cumhuriyeti? O asla hata yapmaz çünkü her zaman doğrudur!
 

Muhabir: Bünyamin Dobrucalı