GAMZE ESKİKÖY- Tasarruf vaadiyle 2016’da başlatılan kalıcı yaz saati uygulaması, aradan geçen 8 yılda ne bilimsel bir temele dayandırıldı ne de somut bir fayda sağladı. Enerji tüketimini azaltma hedefiyle başlatılan bu düzenleme, aksine tüketimi artırırken, özellikle İzmir gibi batı illerinde vatandaşları karanlık sabahlara ve yüksek faturalarla yaşamaya mahkûm etti. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İzmir Şube Başkanı Gülhan Gürler, “Hükümet, bilimsel gerçekleri yok sayarak halkın sırtına ek bir yük bindiriyor” dedi.
2016-2017 yıllarında 7 milyar kwh artış yaşandı!
2016 yılında enerji tasarrufu sağlanacağı öngörüsüyle kalıcı yaz saati uygulamasına geçilmişti, ancak aradan geçen 8 yılda, hem bu uygulamanın ne kadar verimli olduğu sorgulandı, hem de bilimsel bir dayanak ya da somut veriler ortaya konmadı. Özellikle 2016-2017 yıllarında uygulamanın etkisiyle enerji tüketiminde 7 milyar kilowatt saatlik bir artış yaşandığı tespit edilmişti. Kışın da yaz saati kullanılması anlamına gelen “kalıcı yaz saati” uygulamasına, mühendislerin ve bilim insanlarının itirazlarına rağmen; enerji tasarrufu sağlanacağı öngörüsüyle ilk kez 2016 sonunda geçilmişti. Aradan geçen 8 yıla rağmen, ne dayanak olarak gösterilen İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) hazırlanan rapor, ne de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından tasarrufa ilişkin bir istatistik, kamuoyuna açıklanmıştır.
Hükümet sözde tasarruf sağlıyor demişti
Elektrik Mühendisi Odası (EMO) İzmir Şube Başkanı Gülhan Gürler, “Odamızın o dönemki hesaplamalarına göre; söz konusu dönemlerde bir önceki yılın aynı aylarına göre, elektrik tüketiminde 7 milyar kilowatt saat (kWh) düzeyinde artış yaşandığı tespit edilmişti. Aradan gecen 8 yılda uygulamanın tasarruf sağladığına ilişkin hükümet yetkililerin söylemleri dışında herhangi bir tespit yapılamamıştır. Başta çocuklar, yaşlılar ve engelliler olmak üzere yurttaşların hayatını zorlaştırdığı açık olan bu uygulamaya tasarruf sağlasa dahi son verilmelidir” ifadelerine yer verdi
En çok İzmir etkileniyor
“Nüfusun yoğun olduğu ülkenin batısında yer alan İstanbul, İzmir gibi büyük kentler uygulamadan ciddi anlamda olumsuz etkilenmektedir. En çok gece karanlığında uyanmak zorunda kalan hane halkı mağduriyet yaşamaktadır” diyen Gürler, “Ülkenin en batısında yer aldığı için saat dilimi değişikliğinden en çok etkilenen illerden biri İzmir olduğunu ifade etti. Gürler, “Uygulamayla birlikte ülke genelinde olduğu gibi İzmir'de de Iğdır yakınlarında geçen zaman dilimi kullanılmaya başlandı. Bu durum, İzmir'in yerel saati ile uygulanan saat arasında 72 dakikalık bir fark oluşmasına neden olmaktadır. Bu büyüklükteki zaman farkının günlük hayatı etkilemesi kaçınılmazdır. İzmir'de kış aylarında işyerleri ve okullar çoğunlukla gün doğumundan önce başlamaktadır. Sabah 08:00'de mesailerine ve okullarına başlayan yurttaşlar, özellikle Aralık ve Ocak aylarında yarım saat sonra gün doğumuna şahit olmaktadır. Gün ışığı olmadığı için konutlarda aydınlatma ve ısıtma için fazladan enerji tüketimi söz konusudur. Kışın daha uzun karanlık bir sabaha uyanan yurttaşların evlerinde tükettikleri elektrik enerjisinde de artış yaşanması kaçınılmazdır. Saat dilimlerinin kaydırılmasıyla; zaten geçim sorunları yaşayan hanelerin elektrik tüketimi arttırmıştır” diye belirtti.
Çocukların kaybettiği 1 saati iade ediyoruz
Gürler, “Başta İzmir olmak üzere ülkemizi, kelimenin tam anlamıyla “gece karanlığında” bırakan bu uygulamanın kaldırılması çağrısını dile getiriyoruz. Uygulamaya yönelik eleştirilere karşı Hükümet yetkilileri, Valiliklerin gerekli görmesi durumunda mesai ve okul giriş çıkış saatlerini düzenleyebileceğini ifade ederek yanıt vermekteler. Ülkenin en batısında 72 dakikalık farka rağmen Iğdır’ın yerel saatine göre mesai saatlerinin düzenlemesine artık son verilmelidir. Çocuklarımız, 8 yılın sonunda güneşin ısıtmaya başladığı saatlerde uyanıp, umutla yeni bir güne başlayabilsinler diye kaybettikleri 1 saati kendilerine iade edelim”
Yurttaşlar itiraz ettikçe hükümet de inat etti
Nüfusun yoğun olduğu illerde yaşamı olumsuz etkileyen uygulamaya karşı 2017 yılında açılan davada, Danıştay yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Danıştay kararına rağmen Resmi Gazete’de 2 Ekim 2018 tarihinde yayımlanan 139 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile uygulamaya devam edildi. Yurttaşların itirazına ve yargı kararlarına rağmen, ısrarla uygulamaya devam edilmek isteniyor. “Gürler, toplumsal desteği sıfır olan ve israfa yol açan bu uygulamada neden ısrar edildiği mutlaka aydınlatılmalıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bir an önce 6 yıldır açıklama gereği duymadığı İTÜ raporunu ve ayrıca uygulamanın sonuçları ile ekonomiye etkilerini içeren sağlıklı ve doyurucu bir çalışmayı kamuoyuna açıklamalıdır. Daha karanlık ve soğuk bir sabaha uyanan yurttaşların daha fazla enerji tüketeceği gerçeği, hangi bilimsel dayanakla göz ardı edilebilmiştir? “ diyerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na soru yöneltti.
Uygulamadan vazgeçilmelidir!
Aradan geçen zaman diliminde güneş enerjisine dayalı elektrik üretimi önemli bir düzeyde artmıştır diyen Gürler, “Önümüzdeki yıllarda artmaya devam edecektir. Enerji talebinin henüz güneşin ışımadığı saatlere çekilmesine yol açan uygulamadan vazgeçilmelidir. Enerji maliyetlerinin arttığı, derinleşen bir ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde, konut faturalarının üzerindeki bu yükün kaldırılması her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.