Mayıs ayı bana kasvetli geliyor oldum olası. Hem de artan kasvetle… İzmir’in demokratik tercihine faşist kumpasın kurulduğu ay, 1919’un mayısında emperyalizmin kanlı ve kahpe işgali, sonra sanki annelerimizin değerini hiç bilmiyormuşuz gibi emperyal kapitalizmin dayattığı içi boş anneler günü, 1960’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı ilk “demokrasi” görünümlü kanlı askeri darbe ve açılan “yeni emperyalist yol”. Mayısta içeriği boşaltılsa da kutlu tek bir gün var o da 19 Mayıs. 

15 Mayıs 1919’da İzmir’in kahpe işgalinin ertesi, Mustafa Kemal’in irade-i milliye hissi ve hakimiyeti milliye hedefiyle Samsun’a doğru yola çıkması. 19 Mayıs içeriği ve anlamı itibariyle çok önemli bir gün ama, tıpkı 23 Nisan gibi, 1950 sonrası ülkemize yeniden çöreklenen emperyalist bakış açısı ve zorlamalarla sadece “gençlerin” gülüp eğlenmesi için işaretlenen gün haline dönüştürüldü. Oysa 19 Mayıs ve gençlik yan yana gelince akıllara sadece Mustafa Kemal’in “gençliğe hitabı” gelmeliydi.

Bugün ve yarın ile Perşembe ve Cuma televizyon yayınım yok. Önemli işlerim ve sonuçlandırmam gereken bir süreç var. Yorgun ve kızgınım. Mış gibi yapanlardan, sözünü yutanlardan, sahte dostlardan yıldım ama yıkılmadım ayaktayım. Daha söyleyecek sözüm, yazacak kelamım çok. Tek şiarım “kula minnet eylemem”.

Ne mutlu Türküm diyene 

Kaynak: Haber Merkezi