SİYASET HABERLERİ

İnfaz düzenlemesi yolda: "Tek başına çözüm olmayacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın duyurduğu yeni infaz düzenlemesiyle, bir aydan fazla hapis cezası alanlar cezaevine girecek. İzmir Barosu, mevcut yasaların etkin uygulanmadığını vurgularken, infaz sistemindeki değişikliklerin cezasızlık pratiğini çözmeyeceğini belirtti.

Kadınlara ve çocuklar dönük şiddetteki artış üzerine gelen tepkiler infaz düzenlemesi için adım attırdı. Netleşmeye başlayan infaz düzenlemesiyle bir ayın üstündeki tüm hapis cezalarında cezaevine girmenin önü açılacak. Ayrıca kamuoyunda “infial yaratan” suçları işleyen failler de tutuklu yargılanacak.
Düzenlemeye partisinin Meclis grup toplantısında değinen AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan da suç kaydı bulunanların tutuklu yargılanmasını ve 6 yıldan az ceza alanların da cezaevine girmesini hedefleyen düzenlemeler yapılacağını söyledi.


Erdoğan ayrıca “Belirli suçlarda infaz hükümlerinin, ancak, mesela alınan cezanın yüzde 10'u cezaevinde geçirildikten sonra işlemeye başlaması sağlanacaktır. Örneğin 3 yıl ceza almış bir kişi, yaklaşık üç buçuk ay cezaevinde kalmadan serbest kalmasıyla neticelenecek hükümlerden yararlanamayacaktır” dedi.
İnfaz düzenlemesine ilişki değerlendirmelerde bulunan İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Zögre Dlakıran kadınlara ve çocuklara yönelik suçlardaki artışın yalnızca infaz sisteminden kaynaklanmadığını, ancak caydırıcılığın şiddetin önlenmesi konusunda önemli bir etken olduğunu ifade etti.


İzmir Barosu'nun görüşünün paylaşıldığı açıklamada, infaz hukukuna yönelik yapılması planlanan değişikliklere dair görüşler paylaşıldı. Hangi suçların cezaevine girmesinin önününün açılacağına dair soruya yanıt olarak şu ifadeler kullanıldı: 


"İfade özgürlüğü sınırları içerisinde kalan düşünce açıklamaları nedeniyle hapis cezası ya da hapis cezası tehdidi ile karşı karşıya kalmak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinin ihlali niteliğindedir ve açıkça insan haklarına aykırıdır. Ancak ne yazık ki demokratik toplumların en önemli unsurlarından biri olan eleştiri kültürüne karşı siyasi iktidar çok uzun zamandır cezalandırma tehdidine ilişkin sopayı elinden bırakmamaktadır."


"Koruyucu tedbirler uygulanmıyor"


Mevcut yasaların kadın ve çocuklar için ne kadar uygulandığına dair yapılan açıklamada ise "Kadınlara ve çocuklara yönelik suçlardaki artışın temelinde elbette tek başına infaz sisteminin olduğunu söylemek mümkün değil. Fakat caydırıcılığın, şiddetin önlenmesi konusunda oldukça önemli bir etmen olduğunun da altının çizilmesi gerekir. Şiddetin önlenmesi için önleyici, koruyucu tedbirlerin alınması, alınan bu tedbirlerin uygulamasının denetlenmesi, şiddetin gerçekleşmesi halinde kovuşturulması ve cezalandırılması ile bu alanda bütüncül politikalar oluşturulması gerekir. 


2011 yılından bu yana tarafı olduğumuz “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” diğer adıyla “Lanzarote Sözleşmesi” nde devletin çocukların cinsel istismardan korunması için her düzeyde alması gereken önlemleri belirlemiştir. 


Sözleşmenin önleyici ve koruyucu yaklaşımına göre Devlet, belirlenen bu önlemleri almakla ve çocuklara yönelik riskleri tespit etmekle yani öncelikle önlemekle ve korumakla yükümlüdür. Korunma ihtiyacı bulunan çocukların hakkında verilen koruyucu ve önleyici tedbirlerin uygulanıp uygulanmadığını dahi takip edemeyen bir sistemle karşı karşıyayız. 


Mevcut yasaların ve uluslararası sözleşmelerin etkin bir şekilde uygulanmadığı çok açık. Biz bunu, kadınlar için verilen koruyucu ve önleyici kararlarının uygulanmaması nedeniyle yaşanan kadın cinayetlerinden ve çocuklar için verilmeyen, ihtiyaç değerlendirilmesi bile yapılmayan koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarından anlıyoruz."


"Denetim gerçekleştirilmeli"


Son olarak, sadece infaz sisteminde değişiklik yapmanın cezasızlık pratiğini çözmeyeceği uyarısında bulunan İzmir Barosu açıklamasında "Tek başına infaz sisteminde değişikliğe gitmek, yargının cezasızlık pratiğini elbette çözmeyecektir. Hatta toplumsal cinsiyet bağlamında, çocuk koruma bağlamında bütüncül bir bakış açısına sahip olmayan karar mercilerinin söz konusu suçların ciddi yaptırımları olduğunu düşünmeleri halinde cezasızlık kararlarına yönelmeleri riski dahi bulunmaktadır.


Bu nedenle söz konusu şiddet olgusunun kamusal alana ait olduğunun bilinci ile derhal mevzuat etkin bir şekilde uygulanmalı ve bu noktadaki denetim gerçekleştirilmelidir." ifadeleri kullanıldı.