İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın Yücel Erten'le yolları ayırıp İzBŞT Genel Sanat Yönetmenliği koltuğunu Levent Üzümcü'ye teslim etmesi sanat dünyasında tartışılmaya devam ediyor. Yücel Erten'in 'darbe' olarak nitelendirdiği süreçte yaşananları tiyatronun özerkliğine zarar verecek bir gelişme olarak değerlendiren isimler arasına ünlü sanatçı Yıldırım Fikret Urağ da katıldı.

Marquez'in Kırmızı Pazartesi'ne gönderme...

Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez'in işleneceğini herkesin bildiği bir cinayeti anlattığı ünlü eseri Kırmızı Pazartesi'ye göndermede bulunan Urağ, İzBŞT'te yaşananlarla ilgili 'Tiyatromuzun üzerine serilmeye çalışılan bu “Kırmızı Pazartesi” sessizliği nedir?' sorusuyla gündeme taşıdı.
Yıldırım Fikret Urağ'ın Tiyatro Dergisi'nde konuyla ilgili kaleme aldığı yazıdan öne çıkan detaylar şöyle...

İzBBŞT ile ilgili soruyoruz:
– Yönetmeliği neden değiştirdiniz?
Cevap:
– Ama Yücel Erten de şöyle de böyle de…
Soruyoruz:
– Yeni yönetmeliği kim hazırladı?
Cevap:
– Ama siz de mürit de tarafgirlik de…
Bu 7 satırı üst üste 6-7 kere tekrarlamam gerek aslında. Böyle bir şey yapsam bu yazıyı kimse okumaz herhalde.
Ama gerçekte olan bu! Bu iki çok basit soruyu defalarca sorduk; aldığımız cevaplar hep bu minvalde.
Bir süredir tam bir sağırlar diyaloğudur gidiyor.
Biz bu soruları sordukça, aldığımız cevaplar sorduğumuz sorularla ilgili olamadı bir türlü. Aldığımız cevaplar sorularla değil, soruları soranlarla, hatta kişilikleriyle ilgili:
“Siz şöylesiniz, böylesiniz, şusunuz, busunuz.”
Ne müritliğimiz kaldı, ne paranoyaklığımız, ne mitomanlığımız.
Tamam, kabul; diyelim ki öyleyiz. Hatta söylediğinizden bile fazlasıyız belki. Kim bilir bir araya gelip, topluca şizofreni belirtileri gösteriyoruzdur belki de…
Alacakaranlıkta karşı dağın ardından dumanlar yükseliyor göğe. Ortalığı kesif bir yanık kokusu sarmış. Dumanların yükseldiği yerde gökyüzü kızıla boyanmış. Ruhsal sorunları olduğunu bildiğiniz biri kan ter içinde gelip, “karşı dağın ardında yangın çıktı, şehre doğru ilerliyor” dese, aynısını mı yapacaksınız?


“Sen problemlisin, git tedavi ol” deyip dönüp arkanızı gidecek misiz?
Yaptığınız tam olarak böyle bir şey işte.
Geriye düşünecek bir tek şey bırakıyorsunuz:
Gözle görülen, kokusu burnumuzun direğini sızlatan bu yangını kim görmezden gelir, yok sayar? O yangını çıkaranlar elbette.
Hangi hukuk ülkesinde, bir yönetmeliği hazırlayanlar, suçlu gibi saklanıp, ortaya çıkmazlar?
Bu garabet değil midir?
Bu durumu savunur davranmak, normalleştirmeye kalkmak ayıp değil midir?
“Siz şöylesiniz, böylesiniz…”
Bu sizi rahatlatıyorsa sorun yok, devam edin. Ama cevap verin:
1- İzBBŞT’nin yönetiminde sanatçıların söz hakkının ağırlıkta olduğu bir yönetmeliği neden kaldırdınız?
2- Yerine belediye bürokrasisinin söz hakkının ağırlıkta olduğu, Genel Sanat Yönetmenini vesayet altına alan bir yönetmeliği neden yürürlüğe koydunuz?
3- Yeni yönetmeliği kim/kimler hazırladı? Bu kişilerin isimleri neden saklanıyor? Kendilerini suçlu mu hissediyorlar?
4- Bugüne kadar verilen “Özgür ve Özerk Tiyatro” mücadelelerinde öne çıkan aktörlerden biri olan yeni Genel Sanat Yönetmeni, geriye düştüğü çok açık olan böyle bir yönetmelik altında bu görevi neden kabul etti?
Niye susuyorsunuz?
Ya da niye adamakıllı susmuyorsunuz?
Muhatabı olduğunuz soruları cevaplamak yerine, kişilere saldırmak suçunuzu ele veriyor. Bunu gerçekten göremiyor musunuz? Niye kendi elinizle, kendi zekanızı bu kadar küçümsüyorsunuz? Bunu biz bile yapmıyoruz. Zekisiniz, biliyoruz!
Hadi gelin zekanızı kurnazca değil, akıllıca kullanın. Bu sorulara cevap verin.
Suçlu gibi saklanmanın yükü çok ağır olsa gerek. Kurtarın kendinizi bu yükten. Bizi de size yüklenmekten…
Okuru sıkma ihtimalini göze alarak, içimden bir daha yazmak geliyor bu soruları.
Ama bu hakkı görmüyorum kendimde.
Sizin de böyle bir hakkınız yok.
Cevap vermek zorundasınız.
Tiyatromuzun üzerine serilmeye çalışılan bu “Kırmızı Pazartesi” sessizliği nedir?
İzBBŞT, yıllardır mücadelesini verdiğimiz “Özgür ve Özerk Tiyatro” davamızın ileri bir adımı, güçlü bir örneği olarak kurulmuş ve henüz daha ilk adımlarını atmaktayken, tiyatroyu belediye bürokrasisinin sultasına hapsedecek şekilde yönetmeliği değiştirilerek yok edilmiştir.
Tüm kamuoyunun şunu bilmesi gerekiyor:
Kurulan İzBBŞT ile şu an kaldığı yerden devam ediyor süsü verilen İzBBŞT aynı tiyatrolar değildir. Yapısal ve yönetim şeması ve “sanatsal ruh” anlamında ilki yıkılmış, yerine yenisi kurulmuştur.
“Orta yerde bir ölü yatıyor” dediğimiz tam da budur.
Bu ölünün üzerine basarak konuşanların, dedikoduya dayalı dezenformasyondan uzak durmaları tarihi bir sorumluluktur.

Muhabir: Bünyamin Dobrucalı