Dr. Enver Yaser Küçükgül, İzmir Körfezi’ndeki balık ölümlerinin sadece bir doğal olay değil, yılların birikimi olan çevresel sorunların bir sonucu olduğunu vurguladı. İzmir’de 1961 yılından beri yaşayan ve çevresindeki değişiklikleri yakından takip eden Küçükgül, körfezdeki kirliliğin kökenine dair kapsamlı bir analiz sundu.
Küçükgül, İzmir Körfezi’nin yapısının sığ ve düşük su sirkülasyonuna sahip olduğunu belirtti ve "Körfezde su derinliği genellikle 1-1.5 metre arasında değişiyor ve dış körfezden giren bir damla suyun körfezi dolaşıp çıkması aylar sürebiliyor. Bu durum, körfezin doğal su akışını ve temizlenme kapasitesini büyük ölçüde sınırlıyor." dedi.
Küçükgül, kirliliğin kaynağının şehrin legal ve illegal evsel, endüstriyel ve tehlikeli atıklarının körfeze taşınması olduğunu belirtti. Yağmur sularının kanalizasyona verilmesi yerine, yağmur hasadı gibi uygulamaların körfeze taze su girişini engellediğini ifade etti. Ayrıca, 1965 yılından beri iç körfezin özellikle Bayraklı sahillerinin evsel ve endüstriyel atık çamurları ile dolduğunu ve bu çamurların yer yer 35 metreye kadar ulaştığını söyledi.
Plankton patlamaları ve çevresel etkiler
Küçükgül, bazı yöneticilerin balık ölümlerini aşırı sıcaklar ve plankton patlamaları ile ilişkilendirdiğine dikkat çekti. Planktonların deniz ekosisteminde doğal bir rol oynadığını, ancak aşırı yüklenmelerin zararlı etkiler yaratabileceğini belirtti. Özellikle dinoflagellat türlerinin bazı toksinler üretebileceğini ve bu toksinlerin balıklara zarar verebileceğini vurguladı. Plankton patlamalarının, çevresel kirlilikten kaynaklanan bir problem olduğunu ve bu durumun kirliliğin bir sonucu olarak ortaya çıktığını ifade etti.
Alsancak Limanı ve Askeri Tersane
Alsancak Limanı ve askeri tersanenin kirliliğe katkıda bulunduğunu belirten Küçükgül, gemilerin denge sularının toksik algleri taşımadığını garantilemek için önlemler alınması gerektiğini söyledi. Liman ve tersanelerde sıkı denetimlerin ve atık yönetimi prosedürlerinin uygulanması gerektiğini ifade etti.
Dr. Küçükgül, Körfez’de acil durum ilan edilmesini ve balık ölülerinin tehlikeli atık bertaraf tesislerine gönderilmesini önerdi. Ayrıca, deniz suyu analizlerinin düzenli olarak yapılması gerektiğini ve deniz suyunda bulunan mikroorganizmaların taksonomik sınıflamalarının yapılmasını vurguladı. Deniz suyunda yaşanan değişikliklerin erken uyarı sistemleri ile izlenmesi ve müdahale edilmesi gerektiğini belirtti.
Küçükgül, Türkiye'de ve dünyada ölçülen deniz suyu sıcaklıklarının İzmir Körfezi’nden yüksek olduğunu, ancak kirlilik olmayan bölgelerde bu tür sorunların yaşanmadığını ifade etti. Sıcaklık artışının tek başına bir etken olmadığını, asıl sorunun kirlilik olduğunu öne sürdü.
Yapılabilecekleri de sıraladı
Küçükgül, denizlerin korunması için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı’na büyük görev düştüğünü belirtti. Küçükgül'e göre Çevre Bakanlığı, su kalitesi ve toksik gazların analizlerini yapmalı; Tarım ve Orman Bakanlığı su ürünleri açısından sorumluluğunu yerine getirmeli; Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı ise liman yönetimleri ve gemi atıklarının düzenlenmesi konusunda hassas uygulamalar yapmalı.