İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii'ne (TUSAŞ) yapılan bölücü örgüt saldırısının faillerinden biriyle akrabalık ilişkisi bulunan bir personeli hakkında İzmir Valiliği'ne başvuruda bulundu. Valilik, belediyenin talebine "vicdani muhasebe" yapmayı gereksiz bulduğunu belirterek, yazıyı önce basına servis etti. Valilik, açıklamasında belediyenin daha önce işten çıkarılan yüzlerce çalışanla ilgili herhangi bir hukuki görüş talep etmediğini vurgulayarak, "Bir bölücü örgüt üyesinin kardeşi olunca vicdani muhasebe yapılması ve Valiliğimizden görüş istenmesi, abesle iştigaldir" ifadelerini kullandı. Belediye, Valilik'in üslubunu ve prosedürünü eleştirerek, güvenlik soruşturması talebinin hukuka uygun olduğunu savundu.
Büyükşehir'den İzmir Valiliği’ne başvuru
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) Anonim Şirketi'ne yönelik 23 Ekim 2024 tarihinde gerçekleştirilen bölücü örgüt saldırısının faillerinden biriyle akrabalık ilişkisi olduğu öne sürülen bir personelin durumu hakkında İzmir Valiliği'ne gönderdiği resmi yazı ve Valilik'ten gelen yanıta ilişkin açıklama yaptı. Belediyenin yaptığı yazılı açıklamada, İzmir Valiliği'nin verdiği yanıtın "hukuka uygun olmadığı" ve "kurumsal yazışma usullerine" aykırı olduğu vurgulandı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 23 Ekim 2024'te TUSAŞ'a düzenlenen bölücü örgüt saldırısının faillerinden biriyle akrabalık ilişkisi olduğu öğrenilen M.A. adlı personelinin durumu ile ilgili olarak İzmir Valiliği’ne başvuruda bulundu. Belediyeden yapılan açıklamada, söz konusu personelin işyerinde çalıştırılmasına engel herhangi bir sabıka kaydı veya güvenlik soruşturması şerhi bulunmadığı ifade edildi. Ancak, saldırıya karışan kişilerle ilişki tespiti sonrasında, durumun hassasiyetini dikkate alarak ve Güvenlik Soruşturması Kanunu çerçevesinde, personel hakkında yeni bir güvenlik soruşturması yapılması için İzmir Valiliği’nden bilgi talep edildiği belirtildi.
Belediyenin açıklamasında, M.A. personelinin izne çıkarıldığının ve bu doğrultuda İzmir Valiliği’nden 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması Kanunu kapsamında herhangi bir engel olup olmadığının sorgulandığına dikkat çekildi.
İzmir Valiliği'nin yanıtı sert oldu
İzmir Valiliği, 4 Kasım 2024’te, belediyeye yazılı bir yanıt gönderdi. Ancak, belediye açıklamasına göre, Valilik, yazısını önce saat 16.00’da basına servis etti, ardından saat 16.25’te belediyenin Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) adresine iletti. Valiliğin yazısında, belediyenin talebine dair şu ifadeler kullanıldı: "Belediyenizde yüzlerce insanın işine son verilirken Valiliğimizden görüş istenmemişken, eli kanlı bir teröristin kardeşi olunca, vicdani muhasebe yapılması ve Valiliğimizden hukuki görüş sorulması, abesle iştigaldir."
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Valiliğin üslubunun ve yazışma prosedürünün "resmi yazışma kurallarına uygun olmadığını" belirterek, bu yazıyı eleştirdi. Belediyenin açıklamasında, “Valilik makamınca resmi yazışma usulleri terk edilerek önce basına servis edilen yazıdaki üslubu eleştiriyoruz, fakat aynı üslupla cevap vermeyi de uygun bulmuyoruz” ifadelerine yer verildi.
Belediyenin hukuki savunması
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Valilik’ten gelen yazının hukukî açıdan yetersiz olduğunu savundu ve güvenlik soruşturması talebinin tamamen yasal bir zorunluluk olduğunu belirtti. Belediyeden yapılan açıklamada, M.A. adlı personelin işe alım sürecinde 2021 yılında İzmir Valiliği’ne güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması için başvurulduğu, personelin işyerinde çalışmasına engel bir durum bulunmadığı ifade edildi. Ancak, 23 Ekim 2024’te yaşanan terör saldırısının ardından, bu personelin saldırıya karışan bir kişiyle akrabalık ilişkisi olduğunun öğrenilmesi üzerine, yeni bir güvenlik soruşturması talebinin yapıldığı belirtildi.
Belediye açıklamasında, "TUSAŞ saldırısını yapan teröristlerden birinin akrabası olduğunun öğrenilmesi üzerine durumun hassasiyeti ve özelliği nazara alınarak, Güvenlik Soruşturması Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 11/6 no.lu bendine atıfta bulunularak ilgili personel hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması talep edilmiştir" denildi.
Hukukun üstünlüğü ve ceza sorumluluğu
İzmir Büyükşehir Belediyesi, açıklamasında Anayasa'nın 1. maddesine atıfta bulunarak, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu vurguladı. Belediyenin ifadesine göre, "Hukuk devletinde idarenin her türlü tasarrufunun hukuka uygun olması, kanun ve yargı denetimine tâbi olması asıldır." Belediye, güvenlik soruşturması talebinin, Anayasa'ya ve yasalara uygun olduğunu savundu.
Ayrıca, Anayasa'nın 38. maddesinde "ceza sorumluluğu şahsîdir" ilkesinin yer aldığına dikkat çekilen açıklamada, Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesinde "kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz" denildiği hatırlatıldı. Belediye, “Nitekim anılan kanun hükümlerinin uygulaması, geçmişte, ‘terör’ suçundan tutuklanan bir rektörün kardeşinin aynı günlerde ‘bakan’ olarak atanması işlemlerinde olduğu gibi pek çok örnekte görülmüştür” diyerek, hukukun işlemesine ve suçluluk ilkesine bağlı kaldığını belirtti.
Belediyeden hukuki bir adım daha
İzmir Büyükşehir Belediyesi, güvenlik soruşturması talebinin, yalnızca şüphe ya da suçla ilişkililik durumunda alınması gereken yasal bir adım olduğunu ve belediyenin bu talebinin kamu güvenliğini sağlamak amacıyla yapıldığını ifade etti. Belediye açıklamasında, "Bu kapsamda; Anayasa’ya, yasalara ve hukuk ilkelerine bağlılık gereği, suç şüphesi veya suçla ilişkililik konusunda en yetkili makamdan bilgi talep edilmesi ve bu anlamda kamu güvenliğinin sağlanmak istenmesi, mülkî makamın da bu talebi karşılıksız bırakmayıp sonucunu bildirmesi, kamu idaresinin bir görevidir" denildi.
Belediye, TUSAŞ saldırısının faillerinden biriyle akrabalık ilişkisi bulunan personel hakkında talep edilen güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının hukuki bir gereklilik olduğunun altını çizdi. İzmir Valiliği’nin, belediyenin güvenlik soruşturması talebine verdiği yanıtın hukuki temelden yoksun olduğunu savunan belediye, sürecin tamamen yasal çerçevede yürütüldüğünü belirtti.