Son Mühür - Osman Günden / 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle İzmir’de çeşitli sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler, suyun korunması ve su hakkı mücadelesine dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayınladı. Ege Kent Konseyleri Birliği, Konak Kent Konseyi, İzmir Tabip Odası, İzmir Barosu, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, DİSK, KESK, İzmir Yaşam Alanları, EGEÇEP ve Konak Belediyesi’nin imzasını taşıyan bildiride, su kaynaklarının hızla azaldığı ve tehditlerin arttığı vurgulandı.
Açıklamada, her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Su Günü'nün bu yıl yoğun gündem nedeniyle yalnızca bir metinle kutlandığı belirtilirken, birliklerin, etkinlik düzenlemek yerine açıklama yapmayı tercih ettikleri ifade edildi.
"Suyumuza, yaşamımıza sahip çıkıyoruz…"
İlk olarak, bildirinin girişinde şu ifadelere yer verildi:
"22 Mart Dünya Su Günü; tüm canlılar için suyun, sağlıklı yaşanabilir suya erişimin ve su hakkı için verilen kavganın yaşam mücadelesinin merkezinde olduğunun bir kez daha vurgulandığı gündür. Birleşmiş Milletler 22 Mart’ı, dünyada su kaynaklarındaki kısıtlılığa dikkat çekmek, su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve verimli kullanımı konusundaki çalışmaları duyurmak ve desteklemek amacıyla Dünya Su Günü olarak belirlemiştir. 2025 Yılının Teması ‘Buzulların Korunması’ olarak açıklanmıştır."
Bildiride ayrıca, buzulların hızla erimesinin küresel tatlı suyun yüzde 70’ini depolayan buzulların kaybı ile birlikte, milyonlarca insanı etkileyen bir su krizinin kapıda olduğunu belirten yetkililer, iklim değişikliğine bağlı afetlerin, su kaynakları üzerinde yarattığı tehditlere dikkat çekti.
Buzulların erimesi ve küresel su krizi
Bildiride, buzulların hızla erimesinin etkileri hakkında şu bilgiler paylaşıldı:
"Küresel tatlı suyun yaklaşık yüzde 70’ini depolayan buzulların hızla erimesi, milyarlarca insanın yaşadığı bölgelerde su akışını değiştirmekte, sellere, heyelanlara ve deniz seviyesinin yükselmesine neden olmakta, ekosistemlere zarar vermektedir. Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), bu yılın Ocak ayında 'Uluslararası Buzulların Korunması Yılı' girişimini başlatmıştır."
Bildiride, buzulların erimesi ile küresel iklim desenlerinin değişeceği ve daha sık, şiddetli hava olaylarının meydana geleceği öngörüldü. Ayrıca, iklim değişikliğine bağlı meteorolojik afetlerin sıklığının arttığı ve bunun kuraklık, susuzluk, çölleşme gibi tehditlere yol açtığı vurgulandı.
Su kaynaklarının azalması ve tehditler
Açıklamada, suyun yaşamsal önemi vurgulanarak, su varlıklarının hem miktar hem de nitelik olarak azaldığı ifade edildi. "Sulak alanlarımız kuruyor, yağmalanıyor ve yok oluyor. Su varlığına ilişkin risk ve tehditlerin nedenlerine yeterince değinilmiyor. Plansız kentleşmenin, sermayenin çıkarları doğrultusunda yapılan denetimsiz sanayileşme, enerji, madencilik, turizm gibi yatırımların, su kaynaklarımıza yönelik tehditlerin kaynağı olduğu çoğunlukla göz ardı ediliyor." denilerek, su kaynaklarının korunması adına yapılan plansız çalışmaların etkilerine dikkat çekildi.
Su varlıkları yok ediliyor
Bildiride, Türkiye genelinde su varlıklarının tehlikeye girdiği belirtilerek, şu ifadeler kullanıldı:
"Mevzuat değişiklikleri, koruma amaçlı planlar ve torbadan çıkan düzenlemeler ile sularımız gözden çıkartılıyor. Yüzey sularımız, yeraltı sularımız, denizlerimiz, kıyı alanlarımız, havzalarımız, suyumuzu koruyan ormanlarımız, sulak alanlarımız, korunan alanlarımız, biyolojik çeşitliliğimiz, doğal ve kültürel varlıklarımız, yaşam alanlarımız, rant uğruna yok ediliyor ya da aşırı kirletiliyor. Ülkemizde de 1960’lardan bu yana, sulak alanların yarısı ekosistem özelliklerini kaybetti."
Bildiride, imara ve ranta dayalı kentleşme ve çevre politikalarının, doğa olaylarını felaketlere dönüştürdüğü ve büyük yıkımlara yol açtığı ifade edildi. Ayrıca, enerji, madencilik, sanayi ve turizm gibi sektörlerin çevreye verdiği zararlar da dile getirildi.
İzmir’deki durum
İzmir’deki su kaynaklarının durumunun da oldukça kötü olduğu bildiride şöyle anlatıldı:
"İzmir’in de içinde bulunduğu Gediz, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Kuzey Ege Havzalarında yerüstü ve yeraltı su kütlerinin büyük kısmında nihai durumun kötü ve zayıf olduğu havza yönetim planlarında paylaşılmaktadır. Havzalarımızda yüzey ve yer altı sularına yönelik kirlilik baskısı artarak devam ederken, kontrolsüz yeraltı suyu çekimleri ile su varlıklarımız yok oluyor."
Ayrıca, İzmir’in içme suyunun yaklaşık yüzde 50’sini sağlayan Tahtalı ve Gördes barajlarının kirlenme baskısı altına girdiği ve bu durumun İzmir’in su kaynaklarına yönelik büyük riskler oluşturduğu belirtildi. İzmir Körfezi’nde zaman zaman görülen alg patlamaları ve 2024 yazında yaşanan balık ölümleri ile su kaynaklarının kirliliğine dikkat çekildi.
Su varlıklarının savunulması
Bildiride, İzmir'deki su kaynaklarını tehdit eden projeler de ele alındı. Çamlı Barajı'nın, Efemçukuru Altın Madeni gibi çevresel riski yüksek projelerle karşı karşıya kaldığı vurgulandı:
"İzmir’in su varlıklarını korumak adına yıllardır sürdürülen çabalarla hukuki kazanımlar elde edilse de, TÜPRAG altın şirketi kapasitesini 2,5 kat artırarak çalışmaya devam etmekte. Bu, su kaynaklarımıza yeni tehditler eklemekte ve bizler de mücadeleye devam ediyoruz."
Ayrıca, İzmir’deki su varlıklarını savunmak adına çeşitli projelere karşı çıkan sivil toplum kuruluşları, şu projelere karşı durduklarını ifade ettiler ve
"Bergama’da, Efemçukuru’nda, Turgutlu Çal Dağ’da, Gördes’te Madencilik Projelerine HAYIR diyoruz.
"Çamlı Barajı yapılsın, suyumuz korunsun diyoruz."
"Büyük Menderes ve Gediz havzalarında, vahşi bir şekilde işletilen jeotermal sondaj ve santrallere HAYIR diyoruz." dediler.
Suyun korunması için ortak mücadele
Açıklamanın sonunda, suyun korunması ve su hakkı için mücadeleye devam edeceklerinin altı çizildi ve kamuoyu bu mücadeleye destek olmaya çağırıldı. Bildiride, şunlar belirtildi:
"Suyumuza yönelik tehditleri, tüm canlılara ait olan su, toprak, doğal varlıkların özelleştirilmesi ve çok uluslu şirketlerin eline geçmesi süreçlerine karşı mücadeleyi birlikte sürdürmeye devam edeceğiz. Suyun en temel yaşam hakkı olduğu gerçeğinden yola çıkarak, suyun özelleştirilmesi, metalaştırılması ve ticarileştirilmesine karşıyız. Geleceğimizi koruma kararlılığımızı kamuoyu ile bir kez daha paylaşıyor ve yaşam mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz."