GAMZE ESKİKÖY- İzmir Ticaret Odası (İzTO) Ekim ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz’ın başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıda, İzTO Başkanı Mahmut Özgener, IMF’nin yayımladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’na atıfta bulunarak, küresel ekonomik riskler ve Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yapısal reformlar üzerine açıklamalarda bulundu. Özgener, asgari ücret artışlarının enflasyon üzerindeki etkilerini değerlendirerek, vergi adaletinin sağlanması ve iş gücü piyasasında reformlar yapılması gerektiğinin altını çizdi. Ayrıca, asgari ücretin toplumun ekonomik dengeleri üzerindeki rolüne dikkat çekerek, yalnızca salt ücret artışları ile kalıcı bir refah sağlanamayacağını ifade etti.
"Vergide adalet güçlenmeli"
Özgener, “Yapısal alanda geçen seneden bu yana, özellikle vergi özelinde çalışmalar yapılıyor olmasının önem taşıdığı fikrindeyiz. Bir an önce toplumda vergide adalet algısını güçlendirecek adımların hızlandırılması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele konusundaki çalışmaların devamı sağlanırken, diğer yandan da vergi politikasının gelirde adaleti desteklemesi gerektiğini değerlendiriyoruz. Bu alandaki katılık uzun zamandır birçok uluslararası kurumun karşılaştırmalı raporlarında yansımasını buluyor. Bu doğrultuda; yapısal hale gelen iş gücü mevzuatındaki katılığı ve kadın iş gücünün diğer ülkelere göre oldukça geri kalmış durumunu da düzeltmek durumundayız. Maliye, para ve gelirler politikasında koordinasyonun sağlanması gereğine bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Çünkü hiçbir ekonomik karar, sadece doğrudan yarattığı fayda ve zarar ile ölçülemez" ifadelerine yer verdi.
"Türkiye tahminlerden daha kötü"
Dünya ekonomisi, enflasyonist politikalardan çıkarken, hem gelişmiş ekonomiler, hem de gelişmekte olan ülkelerde faiz indirimleri yaşanıyor" diyen Özgener, "Amerikan Merkez Bankası FED ve Avrupa Merkez Bankası(ECB)’nın faiz indirim kararlarına Endonezya, Güney Afrika, Macaristan ve Meksika gibi ülkeler eşlik ederken, BRICS’e dahil iki ülke olan Rusya ve Brezilya’nın ise faiz arttırdığını görüyoruz. Türkiye’de ise tahminlerden daha kötü gelen Eylül ayı verileri sonrasında, faiz indirim süreci ile ilgili belirsizliklerin arttığını görüyoruz. Merkez Bankamızın en son Para Politika Kurulu notunda da, enflasyondaki iyileşmenin hızına dair belirsizliğin son dönemdeki veri akışıyla arttığına dikkat çekiliyor" diye konuştu.
"Hizmet sektörü fiyatları mal fiyatlarına göre yüksek"
Özgener, “Enflasyonla ilgili belirsizlikler artarken, sanayi üretiminde yavaşlama olduğunu görüyoruz. PMI (İmalat sanayi yöneticilerinin beklentisi), pandemiden beri en sert daralmayı yaşadığını söyleyen Özgener, yavaşlamanın bir kısmının yurt içi, bir kısmının ise yurt dışı taleple alakalı olabileceğini düşündüğünü belirtti. "Üretim yerine tüketici tarafında bu yavaşlamayı görmek istiyoruz ama enflasyon beklentilerini aşağı çekecek bir yavaşlamayı henüz tüketici tarafında gözlemleyemiyoruz. Eylül 2024 itibariyle çekirdek enflasyonun %2,96’ya geldiğini; Merkez Bankası’nın faiz indirim süreci için gerekli olduğunu vurguladığı %1,5’un altında olan kalemlerin ise sadece enerji, ekmek ve tahıllar olduğunu izliyoruz. Diğer hizmetler kaleminin ise Eylül 2024 itibariyle %4,28 olduğunu, hizmet sektörü fiyatlarının, mal fiyatlarına göre oldukça yüksek ve katı seyrettiğini gözlemliyoruz. Bu bağlamda, halihazırda katı olan ve enflasyonu yukarı çeken hizmet enflasyonun 2025 yılı asgari ücretine göre yön bulacağını öngörüyoruz" dedi.
"Salt asgari ücretle refah sağlanmıyor"
Toplam ücretlerin %43’ünün asgari ücret olduğu bir ortamda, asgari ücret artış oranı hem doğrudan, hem de dolaylı olarak enflasyonu etkilendiğini söyleyen Özgener, “IMF Türkiye raporundan öğrendiğimize göre; Merkez Bankası asgari ücret artışlarının 2023 enflasyonuna doğrudan artırıcı etkisini 20 puan, 2024 enflasyonuna ise %10 olarak hesaplıyor. Buna diğer ücretlendirme ve fiyatlama davranışları üzerindeki etkisini de eklersek, asgari ücret artış oranının oldukça önemli olduğunu anlayabiliyoruz. Bugüne kadar deneyimlediğimiz gibi, salt asgari ücret artışıyla, toplumsal refah artışı sağlanamıyor. Çünkü enflasyonist ortamda, asgari ücret artışı kalıcı bir rahatlama sağlayamıyor. Bu bağlamda, ekonomik ve sosyal dengeleri hassas bir şekilde gözetecek bir kararın alınmasını ve dengeler gözetilirken, iş gücü piyasasında özellikle kadın iş gücü katılımını artıracak ve dar gelirli kesimlere vergi avantajı yaratacak yapısal kararların bir an önce uygulanmasını desteklediğimizi de ayrıca paylaşmak istiyorum" dedi.
İZTO Başkanı Mahmut Özgener ayrıca Yenidoğan Çetesi ve 30 Ekim İzmir Depremi hakkında önemli mesajlar paylaştı.
"İzmir deprem riskine karşı hazır olmalı"
Özgener, kentsel dönüşümün hızlandırılması gerektiğini vurgularken, Depreme hazırlık, afet yönetimi ve afet sonrası toparlanma konularında iş dünyası olarak üzerimize düşeni yapmaya kararlıyız,” dedi. İzmir’in deprem riskine karşı dirençli hale gelmesi için kapsamlı bir risk analizi, altyapı güçlendirme, acil durum planlaması ve toplum bilinci programları gibi çeşitli çalışmalara ihtiyaç olduğunu belirtti.
"Hastanelerde denetim sıkılaştırılmalı"
Özgener, Yenidoğan Çetesi hakkında eleştirilerde bulundu. “Sırf para için bebeklerin ölüme terkedildi. Hepimiz, toplumda, “kötü” olanın bu cesaretinin, büyük bir kaosu tetikleyeceğinden endişeliyiz. Konuyu ‘bir grup ahlak ve vicdan yoksunu kişinin işleri’ demeden, bunun arkasındaki tüm suçluların gereken cezaları alana dek, konunun takipçisi olmalıyız ve olacağız. Bu noktada, denetimlerin daha sıklaştırılması ve yaptırım mekanizmalarının caydırıcı gücünün artırılmasıyla, bu ve benzeri ahlaksızlıkların önüne geçilmesi gerektiğine inanıyor, yenidoğan çetesinin bağlantılarını tespit eden ve olayı ortaya çıkartan Cumhuriyet Savcısı Sayın Yavuz Engin’e de ayrıca teşekkür etmek istiyorum” diyerek sözlerini noktaladı.