Son Mühür/Gamze Eskiköy-Karaburun Sivil İnisiyatifi tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin 2021 yılında onayladığı Paris İklim Anlaşması’nın ardından başlayan İklim Kanunu hazırlıklarının, 5 yıldır Dünya Bankası finansmanıyla sürdürüldüğü ve bu sürecin toplumsal katılımdan uzak şekilde yürütüldüğü ifade edildi. 20 maddelik teklifin 20 Şubat 2025’te TBMM’ye sunulduğu hatırlatılırken, teklifin içeriğinin doğayı ve toplumu dışlayan, bilimsellikten uzak bir yapı taşıdığı öne sürüldü.

"İçinde bilim olmayan bir teklif iklim kanunu olabilir mi?"

Karaburun Sivil İnisiyatifi açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

İçinde bilim olmayan, toplum olmayan, doğa olmayan bir teklif iklim kanunu olabilir mi? Kömür, petrol ve gaz tüketimine kısıtlama getirmeyen, hatta teşvik eden, asfalt ve beton politikalara ömür katan bir teklif iklim kanunu olabilir mi? Asıl amacının Avrupa’ya yapılacak olan ihracatta olası engelleri kağıt üzerinde aşmak için karbon piyasasını düzenlemeyi hedef alan bir teklifle iklim korunabilir mi?  Bilimsel gerçekliği yok sayarak iklimi değiştirenlerin maddi çıkarını sürdüren, iklim değişikliğinden kâr etmesini amaçlayan bir kanun, iklim kanunu olabilir mi?

“TBMM iklim suçuna ortak olmamalı”

Açıklamanın devamında milletvekillerine çağrı yapıldı:

"İklim Kanunu teklifi TBMM’den geçmemeli.. Millet vekilleri iklim değiştirme suçuna ortak olmamalı. TBMM boykot etmek, meclis salonunu terk etmek çözüme katkı sağlamayacaktır. İklim Kanunu teklifine karşı; Meclis genel kuruluna siyasi parti milletvekillerinin eksiksiz katılarak oy kullanmaları, seçmenlerini örgütlemeleri, itirazları toplumsallaştırmaları esas olmalı.. Bu kanun ile nelerin amaçlandığı ve bizleri neleri beklediğinin ayırdına varmak çok önemli. Bu maddelere karşı duranları, kanuna hayır diyenleri ötekileştirerek, anlamayarak, susturarak, bilim dışı göstererek ya da oynanan oyunu algılamadan taraf olmak kaygı verici. Kanun içeriğine bilim, çevre, yaşam adına katkı koyarak yön vermeğe çalışmak da olası değil. Paris İklim Anlaşması ve buradan hareketle gündeme gelen İklim Kanunu küresel sermayenin kurallarını ve hedeflerini belirleyen bir metin olarak dizayn edilecek. Konuyu başından beri takip eden ve karşı duranlarca, eldeki tüm belgelerle içeriğinin net olarak bilindiği bu anlaşma için bir kölelik anlaşması deniliyor"

“Bu bir doğa talanı, eko-kırım gerçeğiyle karşı karşıyayız”

Karaburun Sivil İnisiyatifi açıklamasında, iklim kanunu gibi gösterilen bu düzenlemeyle doğayı ve insanı sömüren yatırımların önü açıldığı, yaşam hakkı gözetilmeden eko-kırım suçlarının işlendiği vurgulandı. Sulak alanlardan zeytinliklere, ormanlardan sağlıklı gıdaya kadar tüm doğal değerlerin tehlike altında olduğu belirtildi.

“Toplu tavuk ölümleri artış gösterdi"

Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasının ardından, toplu kuş, tavuk, inek, arı ölümleri ile buğday ve orman yangınlarında artış gözlendiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Tarım ve hayvancılıkta yasaklar başladı”

Açıklamanın devamında, "Paris İklim Anlaşmasının onaylanması sonrası toplu kuş, tavuk, inek, arı ölümleri, buğday ve orman yangınları artış gösterdi. Sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü olarak karşımıza çıkarılmak istenen Karbon Ayak İzinin hedefi, tüm insanların ve canlıların hareketini kontrol altına almak. Oysa ki karbon olmadan yaşam olmaz.. Karbon Ayak İzi, birçok canlı ölümlerini de beraberinde getirecek küresel bir tuzak olarak önümüzde duruyor... İklim Kanunu için, küresel sermaye ve oyun kurucularının gücüyle dikte ettirilen nice sorunların yaşatılacağı bir pranga benzetmesi yapılıyor. Küresel ısınmanın sonucunda meydana gelen sorunları kılıf olarak kullanarak, bunun üzerine sermaye ve "insan" eliyle, planlarıyla doğa üzerinde uyguladıkları ve uygulayacakları oyuna verdikleri "iklim değişikliği" adı ile yine bir korku ortamı oluşturulmaya çalışılıyor. Yaşatılacak sorunlara da sözde ''çözüm önerileri' ile yine karşımızdalar" denildi.

"Şimdiden yasaklar başladı"

Son olarak şu ifadelere yer verildi:

"İklim Kanunu ile hayvancılık ve tarım da olumsuz bir süreç başlayacak. Daha şimdiden Konya Karaman'da 4 merkezde büyükbaş hayvancılığın yasaklandığı, Burdur Kızılkaya Belediyesince çiftçi, köylü ve halkın sebze, meyve dikmesi ve su kullanmasının yasaklandığı haberlerini alıyoruz. Avrupa ve Türkiye' de yapay gıda, böcek ve et faaliyetlerinin devam ettiğini ve bu çalışmaların halkın sağlıklı gıdaya erişimini etkilediğini ve bu piyasanın genişletilmeye çalışıldığını biliyoruz.
Bu kanunla seyahatten, alışverişe, su kullanımı kısıtlamalarına ve karbon vergisine kadar pek çok sorunun bizleri beklediği belirtiliyor.
İnsan, hayvan ,tarım, yaşam, doğa ve ekoloji adına pek çok sorunun yaşanacağı dahası bundan sonra ortaya çıkabilecek hastalıklara toptan "iklim değişikliği" hastalığı denileceği ve yeni bir aşılama biçiminin hastalıkları önleme adına gündeme geleceği de belirtiliyor. Geçmişten ne öğrendik, bu gün ne yapıyoruz, neyi ne kadar algıladık ve ileride bizlerin karşısına çıkarılacaklar ne olacak, ne kadar ilgili ve bilgiliyiz?
Bize süreç her şeyi öğretecek...” 

Muhabir: GAMZE ESKİKÖY