Son Mühür Tv'de yayınlanan Sevinç Öztürk ile Beyin Sizsiniz programının bu haftaki konuğu 9 Eylül Üniversitesi Felsefe bölümü öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Göçmen oldu.
Yerel seçimlerde onur söz konusuydu
Onur konusunun tartışıldığı programda Yerel seçimlerde onur söz konusu muydu sorusuna ‘Kesinlikle bir onur meselesi söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Seçimler son zamanlarda aşırı ticarileşti. Bu bakımdan toplum bir tepki gösterdi. Toplum onuruna ve haysiyetine sahip çıktı diyebiliriz’ ifadelerini kullandı.
Son seçimden sonra yaygın bir şekilde şeriat söylemi oluşturulmaya ve meşrulaştırılmaya çalışıldı. 100. Yıl kutlamalarında halk sessiz bir tepki verdi. Burada bunu daha da işleri götürerek açık etti. Bu yüzden Cumhuriyete sahip çıkmak siyaset felsefesi açısından Cumhuriyetin ilkesi erdemdir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce hükümeti oluşturan kesim tüm kartlarını açık etmedi. Sonradan açık etti ve bu toplumu rahatsız etti. Yerel seçimlerde seçmen sosyal belediyeciliği tercih ediyoruz dedi. Bu kominal hayatın, yerel yönetimlerin sosyal dayanışmanın ahlak ve etiğin anlamına geliyor. Bu şekilde doğrudan kendi hayatlarına etki eden şeylere de sahip çıkmış oldu.
Toplum bu bakımdan özellikle İmamoğlu ve Soyer gibi CHP ile özdeşleşen sosyal bir yönelim içinde olanları kabul etti. Ülkemiz açısından önem içeriyor.
Onur nedir ?
Onur kavramı, son derece modern bir kavram. 18. Yüzyılda Kant’ın bize kazandırdığı bir kavram. Doğrudan Cumhuriyetle bağlantılı bir kavram. Modern toplumun inşaası ve modern toplumu idari biçimi olarak da Cumhuriyet’in kurulmasıyla alakalı bir kavram.
Modern toplum öncesi toplumun ilkesi şan, şeref gibi kavramlardır. Şeref kavramında bize dışarıdan verilen unvan önemlidir. Bizdeki onur kavramı, erdem kavramıyla alakalıdır. Onur, içimizde kendi şahsiyetimize ilişkin öz duyguyla alakalı. Dışardan verilmiyor bu kavram. Özdeğer, öz saygıyla alakalı bir durum. Ahlaki bir varlık olarak kendisindeki bilincin farkına varmasıdır onur.
Onursuz insana dönüşüm nasıl olur ?
Onur kavramının kökeni latince ve saygı şeref anlamına geliyor. Türkçeye Fransızcadan geldiği tahmin ediliyor. Bizde ayrıca haysiyet kelimesi de var. Bizdeki anlamları farklılar. Anlam bakımından eş anlama geliyor.
Kendimize ilişkin bir değer geliştiriyoruz. O öz saygı duygusu kendimize diğerlerinin karşısında farkımızı açıklıyor. Onurluluğun koşulu erdemli olmaktır. Ahlakın yasalarını ihlal ettiğimiz zaman, öz saygımızı yitiririz. Onursuz dediğimiz zaman aslında bir ahlaki varlık olarak kendi kendisinden haberdar olmayan, kendisini bir eşyaya indirgeyen ve araçsallaştıran kişiye diyoruz. Karaktersiz, niteliksiz anlamına çıkıyor.
Cumhuriyet ve onur ilişkisi
Cumhuriyet öncesi toplumda, bize biçilen bir statü belirleyici etkendi. Cumhuriyetle birlikte insan sadece başkaları tarafından onore edilmek istenmiyor, bir iç dünya geliştiriyor insan. Başkaları bizi yüceltebilir, alçaltabilir, her şeyi yapabilir. İnsan bu değerlerin ne kadar hak edilip edilmediğini tartıyor. Mustafa Kemal Atatürk bu kavramları çok net görenlerden biri Cumhuriyetin kuruluşunda.
Ahlak ve yönetim ilişkisi
Cumhuriyet zorunlu olarak Anadolu’da yetişen erdemle buluştu. Selçuklu ve Osmanlıda yitirilen erdem kavramı ile buluştu. Cumhuriyetin inşası için gidebileceği başka bir yer yoktu. Yunus Emre’ye Hacı Bektaş’a dönmek zorundaydı.
Cumhuriyet halkın kendi kendi yönetmesidir deriz ya, bu doğrudur. Fakat buradaki ilişkiye çok dikkat etmemiz gerekiyor. Birey bağlamında aldığımız zaman vicdan kavramı giriyor işin içine. İnsanın kendi kendine bakması söz konusu oluyor.
Halk yönetimini belirlerken kendi kendisi ile bütün olarak reflektif ilişki kuruyor. Nasıl bir kişi kendi kendine reflektif bir ilişki kuruyorsa halk da kuruyor.
Toplumsal onur
Başka halkların bizim için ne düşündüğü önemlidir. Kararlarını sadece araçsallaştırarak veriyorlarsa, başka halkların nezdinde ahlaki duygularınız yaralanmaya başlar. Suudi Arabistan’da oynanacak maç konusunda sergilenen tavır toplumsal bir tavırdır.