Peker'den inciler...

İzlenme rekorları kırıyor. En çok izlenen filmden,  reyting rekorları kıran dizilerden bile daha sürükleyici, daha entrikalı, daha fazla... 

Fakat bu sefer izlediklerimiz kurgu değil maalesef gerçek...
Üstelik Devlet - Siyaset - Mafya ilişkisinin en güncel halini gözler önüne seren bir seri haline geldi. Öyle ki İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ekran karşısına çıkmak zorunda kaldı. 

Şu anda  ülke gündeminde Sedat Peker ve İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ilişkisi var. Bu ilişkinin bozulduğu ve içeride yaşanan çatışmanın sonucu olarak dışarıya yansıdığı kaçınılmaz bir gerçek olarak gözümüzün önünde yaşanıyor. Ama içeride neler oldu? İşte film burada kopuyor.

SUSURLUK... 
Şimdi biraz daha geçmişe gidelim... Bu olay ve bu ilişkiler,  bana Susurluk'u  anımsattı. Sadece başroldeki isimler değişiyor ama Türkiye'de birşeyler demek ki aynı... Şaşırdık mı, tabii ki hayır...
Demek ki Türkiye siyasetinde o günden bu yana hiçbir şey değişmemiş. Yol katedilememiş. 
O gün adı Lütfi Topal'dı.  Alaattin Çakıcı idi. Abdullah Çatlı'ydı. Bugünün adı Sedat Peker... 
O günün adı Mehmet Ağar'dı. Bugünün adı Süleyman Soylu... 
Verdiğim örneklerle bunu daha iyi anlayacağız... 
Yıl 1990… Ülke gündemi terör olayları ile çalkalanıyor... Beyaz Toroslar Dönemi... Bilen  bilir.. 
Tek bir örnek versem yeter... Susurluk denince akla gelen ilk isim olan Abdullah Çatlı... 
Çatlı, İnterpol tarafından tüm dünyada aranıyordu. Bir arkadaşı vasıtasıyla İstanbul Emniyeti'nde Özel Harekat Şube Müdürlüğü yapan İbrahim Şahin'le, onun vasıtasıyla da İstanbul Emniyet Müdürü Mehmet Ağar'la tanıştı.  
Abdullah Çatlı'nın bağlantıları çok genişti, ismi duyulduğunda akan sular duruyordu. Her yerde adamı vardı. Kolu Avrupa'ya kadar uzanıyordu. Mafya örgütleri üzerinde müthiş bir hakimiyeti vardı.  
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in özel örgütü, Mehmet Ağar ve Özel Harekatçı İbrahim Şahin liderliğinde kuruldu. Bu iki isim, Çatlı'yla kurulan özel ilişkilerini daha da ileriye taşıyıp,  Çatlı sayesinde ülkücülerin ve mafyanın gücünden faydalanmak istediler. 
Daha sonra ne mi oldu? Youtube'da yayınlanan ve doğruluğu kanıtlanamayan kayıtlar ortaya çıktı...
Yani bu adamlar devlet kimlikleriyle her türlü hukuksuzluğu hiç çekinmeden ve bizzat devletin güvencesi altında gerçekleştirmişlerdi.

 TANIDIK GELDİ Mİ?
Taaa ki Susurluk Kazası'na kadar mı?
O izlediğimiz aynı film, aynı senaryo, aynı hikaye , başroller de aynı... Sonu benzemesin...