İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Uluslararası Ticaret ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, mevcut ekonomik politikaların sürdürülemez olduğunu ve enflasyonun kontrol altına alınmasının bu yaklaşımla mümkün olmayacağını belirtti.
“Ekonomiyi anlamak için insan davranışını anlamak gerekir”
Ekonomi ve insan davranışları arasındaki bağlantıya dikkat çeken Prof. Dr. Küçüközmen; ekonominin yalnızca rakamlar ve istatistikler üzerinden anlaşılamayacağını belirterek, karar vericilerin ve şirketlerin insan davranışlarına odaklanmalarının önemini vurguladı. Prof. Dr. Küçüközmen; “Bizim ekonomiyi anlamamızla insanı anlamamız arasında çok büyük bağlantı var. İnsan davranışı anlamadan sadece rakamlara ve istatistiklere bakarak ekonomiyi anlamak ya da sorunları çözmek mümkün değil. İnsanların yönetimin aldığı kararlara, şirketlerin aldığı kararlara karşı vermiş olduğu tepkilere bakacaksınız. Burada iki türlü bakış açısı var. Şirketler ve yönetim yani hükümetler, devletler insanları nasıl görüyor, vatandaşları nasıl görüyor? Vatandaşlar devleti ve şirketleri nasıl görüyor? Bu çok önemli. Çünkü siz ömrünüzü zamanınızı bir şirkete, bir kuruma, bir devlete adıyorsunuz, belli bir ücret karşılığında. Hayal bile edemeyeceğiniz bir karı sizin çalışmalarınız üzerinden elde ediyorlar ve giderek daha da zenginleşiyorlar. Neticede sizin çalışmış olduğunuz şirkete, kuruma her neyse bağımlı hale getiriyor ve onun dışında bir iş yapamaz, bir iş göremez hale geliyorsunuz ve ondan sonra başlıyor fakirleşme dönemi. Şimdi insanların bu noktada bir şeyin farkına varmaları gerekiyor. Ben birey olarak neler yapabilirim? Bugün üniversite mezunlarına bakıyorsunuz yüzlerce kariyer programı yüzlerce şirketlerden kurumlardan, finans kurumlarından konuşmacılar var. ‘İşte bizde çalışmak isterseniz bu yazılımı bilmek zorundasınız, Bu dersleri almak zorundasınız, yapay zekada şöyle olmak zorundasınız. Yani hep bana uymalısınız.’ Peki siz bana ne kadar uyuyorsunuz? ‘Niye uyalım gelmezseniz gelmeyin’ diyorlar. Çünkü ciddi bir insan ya da işgücü arz fazlası var. O zaman demek ki ekonomiyi yönetenler bunu yönetemiyor. Yani bugün fabrika kalkıp ben yüz bin araç üretecektim, yanlışlıkla iki milyon araç üretim, bir milyon dokuz yüz bin fazla kaldı elimde diyor mu? Demiyor. Diğer tarafta uluslararası birtakım kriterler var, endeksler var, siz o kriterlerde ve endekslerde neredesiniz? Buna bakmanız gerekiyor. Mesela ülkelerin teknoloji hazırlık endeksi var, ülkelerin hukuka saygı, hukukun üstünlüğüne saygı endeksi var. Ülkelerin insani yaşam endeksi var. Ülkelerin özellikle PISA’ya geleceğim. PISA, öğrencilerin öğrenme ve anlama kapasitelerine ilişkin istatistikleri sunuyor. Yanılmıyorsam ki inşallah yanılıyorumdur, 32 ülke arasında okuduğunu anlama konusunda 31. sıradayız. Atatürk'ün bu şehirde, İzmir'deki İktisat Kongresi’nde yapmış olduğu açılış konuşma metnini bir defa müfredata koymak gerekiyor. Çünkü ben bunu bir kere okumuştum demekle olmuyor” diye konuştu.
“Parayı anlamazsanız yönetemezsiniz”
Dijital para ve küresel ekonomik gerçeklere de değinen Prof. Dr. Küçüközmen; “Arkasında bir şey olmalı ki insanlar ona iman etsin. Bakın inanmak değil, iman etmek kelimesini kullanıyorum. Şimdi Bitcoin’in arkasında güç olmalı ki ben buna bir değer atfetmeliyim paraya benzer tarafları var mı? Yoksa bu bir varlık ya da tasarruf aracı mı? Çok iniş çıkışları olmasına rağmen sınırlı sayıda mı? 2140 yılında tam 21 milyona ulaşmış olacağız. Ama ilginç bir şey var. Bizde para basıldıkça büyüyor. Paraya ihtiyacımız olduğunu söyleyeyim. 200 Lira çıktığı zaman yaklaşık 136 dolar olabiliyorduk. Bunu otuz beşle çarptığımız zaman 4.500 liradan fazla bir rakam çıkıyor. Yani o zaman 5 binlik bir banknota ihtiyacımız var. O zaman satın alma gücüyle korkunç değil mi? 4 binlik 3 binlik zaten alışık olduğumuz rakam değil. O zaman 500’lük, 1.000’likler mi çıkmalı? Yani bu konuda yapılan çalışmalar da var. Ekonominin damarlarında dolaşan şey para. Siz parayı anlamadığınız zaman yönetemiyorsunuz gayet basit. Şimdi bu sözü Amerika'dan söylemek kolay ama işin realitesine baktığınız zaman Türkiye altı sıfır attı, Arjantin kaç defa kaç sıfır attı bilmiyorum. Brezilya, Meksika aynı problemlerle karşılaştı. Aynı şekilde bunların hepsi Amerika'nın komşusu. Yani Amerika Birleşik Devletleri’ne yakın olmanın ya da coğrafi anlamda yakın olmanın ne demek olduğunu onlara sorup öğrenmek lazım. Anlatabiliyor muyum? Yani bugün Trump 2.0 dediğimiz döneme geçiyoruz ama Amerikan doları hala güçlü bir para. O dönem için kurulan Dünya Bankası ve IMF bir nevi dünyanın merkez bankası fonksiyonunu belli likidite sağlama ve kriz çözme fonksiyonunu biz üstlendik diyor, o damarlarda dolar dolaşacak diyor. O dönem dünyadaki rezerv paraların yaklaşık yüzde 80’i Amerikan Doları idi, bakın kaç sene geçti. seksen sene içerisinde hala Amerikan parası, dünya rezervi. Şimdi kendi paramız ile dijital ticaret yapalım deniliyor. Buradan Merkez Bankası dijital paralarını bir geçiş var. Yani Merkez Bankası tamamen kaldıracak parayı, tek nakitsiz toplum olacak. Şimdi böyle bir noktaya geçiş çok kolay mı? Şu an için geçebilmiş ülke yok. Çin bir dijital hafıza oluşturmuş durumda ama o kadar. Biz ekonomiyi ele alırken makro ekonomiyle micro ekonomiyi ayrı ayrı ele alıp arasındaki bağlantıyı görmeliyiz. Uluslararası ekonomiyi ticari olarak ele alıp görmeliyiz. Uluslararası finans sistemini ayrı ele alıp görmeliyiz. Ama bunların hepsinin üzerine teknoloji, yapay zeka ve mobil bankacılık indi” ifadelerini kullandı.
“Felç olmuşuz, zombi gibi yaşıyoruz”
Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, Türkiye’nin ekonomik durumu hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. Küçüközmen, Türkiye'ye büyük miktarda fon girişi olduğunun söylendiğini, ancak bu fonların çoğunun kısa vadeli ve faizle geri çıkabilecek sıcak paralar olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Küçüközmen; “Türkiye’ye müthiş fon girişi var deniyor, Allah aşkına sadaka mı, bağış mı? Ne bu fon? Dünya kadar faiz alıp çıkabilecek bu giren fonların hepsi. Yani niye sıcak para diyoruz? Durmuyor ki para koşuyor yani koşmadığı zaman da olduğu yerde koşma hareketleri yapıyor. En ufak bir şey sinyal aldığı zaman hop gidiyor yani giderken yıkıp gidiyor. Anlatabiliyor muyum? Şimdi bu noktada sizin ekonomi okuryazarlığı bilmeniz çok önemli. Yani ekonomi yönetenler nasıl yönetiyor? Ekonomi nasıl yönetiliyor? Bugün Amerika Türkiye'den korkuyor, Türk Lirası, Amerikan Doları’nın en büyük rakibi deniliyor. 34 kat fark var aramızda şu an. Bu nasıl bir varsayım, nasıl bir öngörüdür? Bunu bana birisi söylesin. O zaman ekonomik göstergelere bakıyoruz. Şöyle 20 yıllık, 30 yıllık, 40 yıllık tablolara, bizim tansiyon ellilere çıkmış hala ölmemişiz, biz felç olmuşuz hala zombi gibi yaşıyoruz. Yani biraz gerçekçi olmamız gerekiyor. Yani bir defa rakamların gerçeklerini ortaya koymanız gerekiyor. İkincisi devlet görevini rolünü üstlenmeli” dedi.
“Mevcut politikalarla kurtuluş mümkün değil”
Mevcut politikalarla devam edilmesi halinde enflasyonun gerilemesinin mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Küçüközmen; “Bütün sorumluluğu bir merkez bankasına, para politikasına, faiz oranlarına bağlarsanız böyle olur, devam edeceğiz. Buradan kurtuluş yok ama sürekli artık konuşmaktan bıkkınlık verilen yapısal reformlara baktığınız zaman olay farklı tarafa evrilecek. Burada tehlikeli düzenlemeler çıkıyor ortaya. Yani bunlarla sürekli kafa karışıklığı yaratıldığı takdirde enflasyon kalıcı bir halde olacak. Bunu söyleyeyim net olarak. Yani siz sadece faizlerle fiyat kontrolleriyle oynadığınız zaman enflasyonu düşüremeyeceğiniz gibi o üreticilerin yerine ithal ürünlerde gelecek” diye konuştu.