Hem akademik alanda hem siyaset alanında Türk Tarımı'nın daha iyi olması için çalıştığını söyleyen Sındır, iktidarın yıllardır sürdürdüğü yanlış politikaları sonucunda tarımın dar boğazda, çifçinin ise borç batağında olduğunu söyledi.

EKİLEBİLİR ARAZİLER BOŞ DURUYOR

Türkiye'nin kendi kendine yetebilen bir tarım ülkesiyken, şu anda hemen hemen her şeyi ithal eden bir ülke haline geldiğini belirten Sındır, ''Zaman içerisinde bir sürü yanlış yapıldı. Meclis'te görev yaparken tarım politikasında doğru şeylerin yapılması için çok çaba sarf ettim. Ancak sonuç olarak iktidar yine bildiğini okudu. Şu anda çiftçi üretiminin, alın terinin karşılığını alamıyor. Girdiler pahalı, ürünün satış fiyatı maliyeti karşılamıyor. Somut bir örnek vereyim. Geçtiğimiz haftalarda domatesin tarladaki fiyatı bir lira 30 kuruştu. Sudan ucuz derler ya işte öyle. Bunun tohumu, gübresi, mazotu, yevmiye üzerine alın teri külliyen zarar. Ama aynı domates pazarda 15 liradan aşağı inmedi. Çiftçi kazanmasa da aracı yine bir şekilde kazanıyor'' dedi.

ÜRETİCİ DÜNYANIN HER YERİNDE DESTEKLENİR

Çiftçinin doğru kalemlerle desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Sındır; ''Hükümet çiftçiyi desteklemek zorunda. Zaten dünyanın her yerinde böyledir. Üretimi artırmak, daha kaliteli hale getirmek ve fiyat istikrarını sağlamak için bu bir zorunluluktur. Bizde ise sanki çiftçiye bir lütuf veriliyormuş gibi davranılıyor. Aslında kanunen de Gayri Milli Hasıla'nın yüzde 1'inin çiftçiye destek olarak verilmesi gerek. Ama o bile yapılmıyor. Örneğin 2023'te bu 400 milyar lira civarında olması gerekirken, 91 milyar konulmuş bütçeye dörtte birinden az. Sözde çiftçiye mazot desteği veriyorsun. Ama KDV ve ÖTV alarak 45 milyar TL topluyorsun. Madem destek vereceksin mazottan KDV, ÖTV alma. Çiftçi şu anda borç kıskacında geçen senenin rakamlarıyla çiftçinin 1 trilyon liraya yakın kredi borcu var. Bunun yüzde 80'i kamu bankalarına, kalanı özel bankalara, sen çiftçinin yaşamasına, üretmesini istiyorsan bu borçların faizini sil, ana parayı al sadece. Yoksa borç sarmalı sadece çiftçiyi değil, herkesi etkileyecek'' diye konuştu.

BU ŞEKİLDE TAĞŞİŞ ÜRÜNÜN ÖNÜNE GEÇİLEMEZBU ŞEKİLDE TAĞŞİŞ ÜRÜNÜN ÖNÜNE GEÇİLEMEZ

Geçtiğimiz hafta Köfteci Yusuf üzerinden gündemi meşgul eden tağşiş ürün listesinin de çok sağlıklı olmadığını düşündüğünü Sındır; sözlerini şöyle sürdürdü; ''Ülkemizde Bakanlığı denetim yapması gereken 700 bin işletme, şirket var. Bakanlığı bunları denetleyen numune toplayan eleman sayısı ise 7 bin civarında. Her yere yetişmeleri, denetlemeleri mümkün değil. Son olayda bende ilk liste yayınlandığında Köfteci Yusuf için 'Vay canına'' demiştim. Ama işin arka planı ortaya çıkınca bu kadar süre sonra açıklanması sadece iki şubede olması, binde birlik oran derken işin içinde başka şeyler olabileceğini düşündürüyor. Ortada bir güvensizlik var ve vatandaşta şu anda böyle davranıyor. Basbayağı Bakanlığa karşı şirkete sahip çıkıyor. Bu durum olayın kendisi kadar vahim esasında vatandaş kendi bakanlığına inanıyor, inanmak istemiyor. Bakanlık, bu denetimleri yapsa da hem cezaların azlığı hem sonucunda hürriyeti bağlayıcı bir ceza olmaması yüksek kar amacıyla hareket edenleri engelleyemiyor. Denetimden öte bunda da düzenlemeler lazım. Özellikle bal, zeytinyağ, süt ürünlerinde denetim zinciri ve kontrol ilk üreticiden nihai tüketiciye kadar her noktada zincir takip edilerek yapılmalı. Aslında bunlar çok zor şeyler değil, mevzuatı düzenleyecek, kadroyu genişletecek, uygulayı şaibesiz yapacaksın, olay çözülür.''
Tarım'ında, ekonominin de ülkenin tüm sorunlarının da doğru politikalar ile kısa sürede çözülebileceğine inandığını vurgulayan Sındır, İzmir Körfezi'nde ki balık ölümlerinde de ilginç bir durumun olduğunu ve bunun araştırılması gerektiğini ekleyerek, ''Tatlı suda yaşayan ve tuzlu suda 6-8 saatte ölen bakterilerin, bu balıklara nereden bulaştığını ve nasıl onları öldürdüğünün araştırılması gerekir'' diyerek sözlerini noktaladı.

Muhabir: Ayşegül Koç