Çalışanların esenlik düzeyini etkileyen faktörleri ortaya koymak amacıyla yapılan ‘Esenlik Araştırması’ sonuçlarına göre, çalışanların genel esenlik düzeyini en fazla etkileyen unsurlar, çalışma hayatındaki özerklik, sosyal ilişkilerden memnuniyet ve mevcut sosyo-ekonomik statü oldu.
Araştırma, iş yerindeki rol belirsizliğinin arttıkça tükenmişlik hissinin de yükseldiğini, ancak çalışma özerkliği ve sosyal ilişkilerdeki memnuniyetin bu hissi azalttığını gösterdi. Y kuşağı, en düşük esenlik düzeyine sahip ve tükenmişlik hissi en yüksek olan kuşak olarak dikkat çekerken, Z kuşağı da benzer bir tablo ortaya koydu.
Esenlik araştırması
Kurumsal esenlik çözümü sağlayan Wellbees ve Kariyer.net tarafından gerçekleştirilen bu araştırma, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi akademisyenlerinin danışmanlığında, 26 sektörden 1.000 çalışan ile yapıldı. Araştırma, çalışanların genel esenlik, tükenmişlik ve işten duyulan duygusal memnuniyet gibi üç boyutunu inceledi.
Çalışma özerkliği ve sosyal ilişkiler, esenliği artırıyor
Araştırmanın bulgularına göre, genel esenliği en fazla etkileyen faktörler arasında, çalışanların işyerinde kendi kararlarını alma ve fikirlerinin sorulması anlamına gelen çalışma özerkliği, sosyal ilişkilerdeki hoşnutluk ve mevcut sosyo-ekonomik durum yer aldı. Bu unsurlar, çalışanların hem fiziksel hem de psikolojik esenliklerini artırıyor.
Rol belirsizliği tükenmişlik hissini artırıyor
Esenlik Araştırması’nda, iş dünyasında giderek artan tükenmişlik hissi de önemli bir yer tuttu. Rol belirsizliği, yani çalışanların görev tanımlarının belirsiz olması ve kendilerinden ne beklendiğinin net olmaması, tükenmişliği artıran bir faktör olarak öne çıkarken; sosyal ilişkilerden memnuniyet ve çalışma özerkliği tükenmişlik hissini azaltmaya yardımcı oldu. Bu bulgu, genel esenlik ve tükenmişlik hissi arasında bir etkileşim olduğunu ortaya koyuyor.
Eko-anksiyete: İş dünyasında yeni bir tehdit
Araştırmanın dikkat çeken bir diğer bulgusu, iklim değişikliğinin iş dünyasındaki çalışanlar üzerinde yarattığı kaygı, yani "eko-anksiyete" oldu. Eko-anksiyete, hem genel esenliği hem de tükenmişliği orta düzeyde etkileyen bir faktör olarak tespit edildi. Ayrıca, makroekonomik ortama duyulan güvenin düşük olması da hem genel esenliği hem de tükenmişliği olumsuz etkileyen bir diğer unsur oldu.
Y ve Z kuşağı: Düşük esenlik ve yüksek tükenmişlik
Araştırmaya katılan Y ve Z kuşağı, genel esenlik açısından en düşük puanları alırken, tükenmişlik düzeyleri de en yüksek olan gruplar arasında yer aldı. Y kuşağı, hem genel esenlik hem de tükenmişlik konusunda en kötü sonuçları elde ederken, Z kuşağı ise Y kuşağına oldukça yakın bir tablo çizdi.
Ofisten çalışma, işten ayrılma niyetini artırıyor
Araştırma, ofisten çalışanların işten ayrılma niyetlerinin hibrit veya uzaktan çalışanlara göre daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Ayrıca, uzun çalışma saatleri, çalışanların firmalarına daha fazla bağlılık hissettiklerini gösteriyor.
Yan haklar ve esneklik beklentisi öne çıkıyor
Araştırma, çalışanların en yüksek beklentilerinin yan haklar, işin anlamlı olması ve esnek çalışma olanakları olduğunu gösterdi. Çalışanların eğitim beklentileri ise daha düşük seviyelerde kaldı. Z kuşağı, işte anlam bulma, esneklik ve özel izinler gibi faktörlere daha fazla önem verirken, gelişim ve sertifika gibi eğitim fırsatlarını daha düşük öncelikli sıraladı.
Esenlik uygulamalarında esnek çalışma zirvede
Çalışanların esenlik uygulamalarına verdiği en yüksek değerin esnek çalışma olanakları olduğu belirtildi. Esenlik ve stres yönetimi eğitimleri ile uzman destekleri de çalışanlar tarafından önemli bulunan diğer uygulamalar arasında yer aldı. Araştırma, çalışanların yaklaşık yüzde 90’ının esenlik uygulamalarının zihinsel ve bedensel sağlıklarını iyileştireceğine ve stresle başa çıkmalarına yardımcı olacağına inandığını gösterdi.