ALPEREN ÖZDEMİR - Gıda Mühendisleri Odası TMMOB İzmir Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nın da yer aldığı ortak açıklama yapıldı. Dünya Gıda Günü kapsamında yapılan bu değerlendirmeler, Türkiye'de gıdaya erişimde yaşanan büyük sorunları bir kez daha gündeme getirdi. Açıklamada, Türkiye nüfusunun %22’sinin yeterli gıdaya erişemediği, %8,5’inin ise açlık sınırında yaşadığı belirtildi. 

'2024 yılı, gıdaya erişim krizinde 2023'ü aratıyor'

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir 2. Şube Başkanı Hande Toz, Dünya Gıda Günü vesilesiyle yaptığı basın açıklamasında, Türkiye ve dünyada gıdaya erişimin giderek zorlaştığını vurguladı. Geçen yıl yaşanan zorlukları hatırlatan Toz, 2024'ün bu sıkıntıları daha da derinleştirdiğini belirtti: "Geçen yıl Dünya Gıda Günü'nde, '2023 yılını gıdaya ulaşmanın en zor yılı olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Pandemi döneminde bile bu kadar sıkıntılı günler yaşamamıştık. Yanlış ekonomi politikaları, tarım üretiminin hızla azalması, işçi ve emekli ücretlerinin açlık sınırının altında kalması, bırakın sağlıklı beslenmeyi, karnımızı doyurmayı bile lüks haline getirmiştir.' demiştik. Maalesef, 2024 yılı tüm dünyada ve ülkemizde 2023 yılını aratmaktadır. Bu gidişle ne yazık ki, 2025 yılının daha da zor geçeceği açıktır."

'Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için gıda kakkı'

Toz, bu yılın Dünya Gıda Günü temasının "Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için Gıda Hakkı!" olduğunu belirtti ve gıdaya erişimin temel bir hak olarak tanımlandığını vurguladı: "Yaşamı sağlıklı sürdürebilmek için gereken gıdadan mahrumiyet, temel bir hak olarak tanımlanabilecek Gıda Hakkı; 1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi'nden beri en temel insan haklarından biridir. Birleşmiş Milletler, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme'ye göre; yeterli gıdaya erişim hakkı, herkesin yeterli beslenme ve başka ayrıcalıklı hakları, bireylerin ve gelecek nesillerin hakları olarak tanımlamaktadır. Yetersiz ve kötü beslenme, sosyoekonomik olarak geri kalmış ve yoksul bireyler ile toplumları derinden etkilemekte, onlara telafisi mümkün olmayan sağlık sorunlarına neden olmaktadır."

Gıda hakkının uluslararası hukukun sağladığı temel bir hak olarak kabul edildiğini ancak milyonlarca insan için erişilmez kaldığını ifade eden Toz, toplumlar ve ülkeler arasındaki gıda adaletsizliğine dikkat çekti: "Oysa, özellikle Covid-19 pandemisi gibi krizler, dünyaya tarımın ve gıdanın stratejik önemini bir kez daha ispatlamıştır. Tedarik kanallarında yaşanan aksamalar, 'Kendi Kendine Besleyebilen Ülke' olmanın yaşamsal önemini gözler önüne sermiştir. Dünyada pandemi, savaş, deprem, iklim değişimi, ekonomik kriz gibi olağanüstü ortamlarda ülkelerin gıdada kendi yeterliliğini sağlamaya yönelik korumacı tarım politikaları yeniden gündeme gelmiştir. Ülkemizde ise alanı tümüyle yerli ve yabancı sermayenin insafına bırakan, dışarıya bağımlılığı artıran yanlış ve yanlış politikalarda ısrar edilmesi, tarım ve gıdada yaşadığımız sorunları büyütmektedir."

"Türkiye yüzde 22 yetersiz besleniyor"

Hande Toz, Türkiye'deki yoksulluk ve gıdaya erişim sorununa dair çarpıcı veriler paylaştı: "Bugün ülkemizde insanlarımızın %22’si yeterli gıdaya ulaşamamakta, %8,5’i ise açlık sınırında yaşamaktadır. Dünyada gıda fiyatları düşüş gösterirken Türkiye’de artmaya devam etmektedir. Tarımsal temel girdiler ve ürünlerde dışarıya bağımlılık büyük sorundur. Her sıkışılan anda ithalata sarılmakla gıda enflasyonunu düşmez, çözüme ülkemizdeki üreticiyi ve üretimi koruyan somut politikalarla sağlanabilir. Bugün dünyada ve ülkemizde gıda egemenliğini yaşama geçirmek bir yana, tarım ve gıda sistemi tekelci çok uluslu şirketlerin ve yerli ortaklarının kontrolü altındadır. Dünyada tüm insanları doyurabilecek tarım ürünleri ve gıda üretimi yapılmasına karşın, yoksulluk ve açlık sorunu büyümektedir. FAO'nun 'Dünya Gıda Güvenliği' raporuna göre; 2023 yılında yaklaşık 733 milyon insan, yani dünya genelinde 11 kişiden biri ve Afrika'da her 5 kişiden biri açlıkla karşı karşıya ve dünyada 2030 yılına kadar 'sıfır açlık' hedefinden çok uzaktadır. Raporda ayrıca, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin, gıda enflasyonu, çatışmalar, iklim değişikliği ve ekonomik gerilmeler gibi faktörlerin bir araya gelmesi nedeniyle daha da kötüleştiği belirtilmektedir. Eğer bugün dünyada açlık varsa, bu sadece kötüleşen iklim krizinin sonucu ya da pestisitlerin bitkisel-hayvansal gıdaların yok edilmesinden değil, uygulanan küresel neoliberal ekonomi ve tarım politikaları ile adaletsiz gelir dağılımından kaynaklanmaktadır. İnsanlık için kâbus olan bu yoksulluk ve yoksulluğu yenen mücadele için sorumluluk almak hepimizin ortak toplumsal görevidir."

'Köftede domuz eti' tartışması ve gıda denetimi

Son dönemde Türkiye'de bir köftecide domuz eti kullanımıyla ilgili tartışmalara da değinen Toz, bunun yalnızca bir gıda güvenliği sorunu olmadığını, aynı zamanda tarımsal üretimle ilgili köklü problemlerin bir yansıması olduğunu ifade etti. "Üretici kooperatiflerinin eksikliği, zincir marketlerin tekelleşmiş yapısı ve alım gücünün düşüklüğü gibi sorunlar, tüketicilerin sağlıklı ve uygun fiyatlı gıdaya erişimini engelliyor" diyen Toz, gıda işletmelerine yönelik denetimlerin artırılması gerektiğini belirtti. "Halkımızın gıda güvenliği için Bakanlığın yıllardır uyguladığı beyana dayalı üretim izni modelini bırakıp, tüm gıda işletmeleri için Bakanlık denetimi ve kontrolü sonucu onay verildikten sonra üretimin yapılabildiği sisteme geçilmelidir. Küçük işletmelerde de gıda güvenliği koşullarını sağlayacak şekilde çalışmalar yapılmalı, Çalıştırılması Zorunlu Personel (CZP) zorunluluğu buralarda da uygulanmaya başlanmalıdır. Yetersiz olan Bakanlık denetçi sayısı arttırılmalı, Tasarruf Genelgesi gerekçesine sığınmadan bir an önce bu konuda eğitim almış teknik personelin kamuya atanması yapılmalıdır" diye ekledi.

"Çocukların gıdaya ulaşması sosyal devletin ana görevi"

Toz, sağlıklı gıdaya erişimin özellikle çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekti: "Gıda hakkının temel öznesi olan çocukların okul yemeğine ve içilebilir suya ulaşması sosyal devletin yerine getirmesi gereken ana görevlerdendir. Çocukların kamusal eğitim hakkına ulaşabilmesi, eğitime yeterli bütçe ayrılması ve gerekli ödeneklerin alınması ile mümkündür. Yeterli ve dengeli beslenmeyen çocuklarda bedensel ve bilişsel yeteneklerde gerileme gibi olumsuzluklar yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Oysa, en az bir öğün yemek verilen okullarda çocukların başarısının arttığı, devamsızlıkların ve okul terklerinin azaldığı gözlenmiştir. Dünya genelinde uygulanan okul yemeği programları bize gösteriyor ki; okul yemeği için çocukların eğitime erişiminde, okul terkinin önlenmesinde, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesinde en etkili kamusal önlemdir."

Hande Toz, hükümetin 2025 ve sonrası için tarım ve gıda alanlarında tasarruf yapmaması gerektiğini belirterek, gıda hakkının temel bir insan hakkı olduğunun altını çizdi. Toz, "Bu yıl 70. Kuruluş yılını kutlayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, bilimin ve tekniğin gücünü halktan yana kullanmaya devam etme kararlılığındadır. Bizler, TMMOB’ye bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları aynı anlayışla; açlığın, yoksulluğun ve yoksulluğun son bulduğu, hakça ve adil paylaşımın olduğu bir ülke ve dünya özlemiyle bilimden, üretimden, insandan, emekten, doğadan, kamu yararı ve toplum çıkarından yana tutumumuzu sürdüreceğiz" diye konuştu

Muhabir: ALPEREN ÖZDEMİR