Son Mühür- Berivan Kaya/ İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına yönelik protestolarda 300'den fazla öğrenci tutuklandı. Tutuklu öğrencilere, “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarının yöneltildiği ortaya çıktı.
Cezaevlerinde ve ev hapsinde olan öğrencilerin başlayan vize sınavlarına girememesine eğitimcilerden ve hukukçulardan tepkiler yükselmeye devam ediyor. CHP İzmir Hukuk Komisyonu Başkanı Murat Aydın, eğitim hakkının engellenmesinin hukuka aykırı olduğuna dikkat çekerken, Eğitim-İş İzmir 4 No'lu Yükseköğretim Şube Başkanı Elbey Kale ve Eğitim -İş İzmir 3 Nolu Şube Başkanı Barış Düdü öğrencilerin serbest bırakılması için çağrıda bulundu.
Eğitim hakkı engellenemez!
İzmir'de tutuklu bulunan öğrencileri ziyaret ettiğini belirten CHP İzmir Hukuk Komisyonu Başkanı Murat Aydın, " Biz dün İzmir'de tutuklanan arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Öğrenciler iyiydi, moralleri yüksekti. Suç sayılacak bir eylemleri yok. Öğrencilerin tutuklu olmamaları eğitim haklarını kullanmalarını engelleyemez. Hem okulun hem cezaevi idaresinin tutukluların eğitimini sürdürmesini sağlayacak önlemler alması lazım. Bu önlemler eğitim materyallerine, ders notlarına erişmelerini sağlamak ve cezaevi idaresi gözetiminde sınavlarına girmeleri gerekir. Uygulama sınavı ise tutuklu öğrencilerin okuluna götürülmesi gerekiyor. Yazılı sınav ise cezaevi görevlilerinin gözetiminde sınav yapılması gerekiyor. Kişinin tutuklanmasıyla sadece kişi özgürlüğü sınırlanmış olur, ancak diğer hakları kaldırılamaz veya sınırlandırılamaz. Hükümlüler için de bu durum böyledir. Eğitimin devam etmesini sağlayacak önlemler almak idarenin, devletin sorumluluğundadır. Öğrenciler sınavlarına giremediklerini belirttiler. İdareye dilekçelerini vermişler ancak geri dönüş alamamışlar. Eğitim haklarını kullandırmazlarsa bu hukuka aykırı bir durum olur. Kişi kötü bir suç işlemiş olsa da eğitim hakkı başka bir şeydir. Cezaevlerinde bir sürü kişi eğitimine devam ediyor" dedi.
Siyasi yasak güvenlik yaptırımıdır...
Siyasi yasak istemi kamuoyunda yanlış anlaşıldığını dile getiren Murat Aydın, "Bir yıldan fazla hapis cezasını gerektiren tüm suçlar bakımından seçme ve seçilme hakkı kısıtlanır. Bu ayrıca istenen bir şey değildir. Bir kişi 1 yıldan fazla ceza aldığında kamu hizmetlerinden ve seçilme hakkından yasaklanır. Hükümlü olarak cezaevinde olduğu sürece de oy kullanamaz. Tutuklular oy kullanabilir. Siyasi yasak istendi sözünün pratiği yok. Zaten mahkumiyetin doğal sonucudur. Doğru ya da benimsediğimiz bir sonuç değildir ancak 1 yıldan fazla ceza alan herkes için uygulanan bir güvenlik yaptırımıdır" ifadelerine yer verdi.
Hukuk garabeti
Öğrencilerin Anayasal protesto haklarını kullandıklarına dikkat çeken Aydın, " Kimseye zarar vermediler. Hem Yargıtay hem Anayasa Mahkemesi pek çok kararında bu tür eylemlerin suç teşkil etmeyeceğini açıkça söyledi. Bir ceza alacaklarını da düşünmüyorum. Asıl hukuksuz olan da bu zaten. Sonunda bir ceza almayacaklar, alsalar da kapalı infaz kurumunda geçirecekleri süre olmayan halk arasında deyimiyle yatarı olmayan suçtan dolayı kişiler tutuklanamaz. Bu çocuklar bugün ceza alsalar cezaevinden çıkacaklar. Çünkü yatarı yok. 5-6 yıl ceza alanlar kapalı infaz kurumunda kalmıyorlar. Şöyle bir garabet var. Suç işlediği sabit olan kişiler cezaevine girmiyor çünkü infaz sistemi engelliyor. Ama suç işlediği iddia edilen sanıklar cezaevine gidiyor. Bu bir garabet. Hukuk eliyle topluma baskı oluşturmaya çalışıyorlar. Hukukun araç haline getirilmesi. Henüz şüpheli iken tutuklanıyor, ancak mahkum olduğunda cezaevinde değilsin" diye konuştu.
YÖK benzin döküyor!
Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK) üniversitelerden, protestolara katılan personel ve öğrenciler hakkında adli ve idari işlem yapılmasını istemesine tepki gösteren Eğitim-İş İzmir 4 No'lu Yükseköğretim Şube Başkanı Elbey Kale , "Çocuklar hala içeride. Sınavlarına giremiyorlar. Eğitim hakları engelleniyor. İddianame hazırlanıyor. Böyle bir şey olma ihtimali bile dehşet verici. Çocukların yargılanması ülkemizin demokrasisi, insan hakları, üniversite gençliği açısından dehşet verici. YÖK'ün de üniversitelere gönderdiği yazısı var. Üniversitelerde eylemlere katılanların haklarında işlem yapılması gerektiğini söylüyor. YÖK de ateşin üzerine benzinle gidiyor. Cadı avı durumu söz konusu. Bir an önce çocuklarımızın serbest bırakılması, eğitim haklarını devam ettirmelerini, sınavlarına girmeleri gerekiyor. Hak arayan gençlerin cezaevinde olması Türkiye açısından bir ayıptır" dedi.
Düşman hukuku!
Tutuklu öğrencilere düşman hukuku uygulandığını dile getiren Eğitim -İş İzmir 3 Nolu Şube Başkanı Barış Düdü ise açıklamasında, "Cezaevinde günlerdir sadece tek öğün yemek verildiği, aynı kıyafetlerle yaşamaya zorlandıkları ifade ediliyor. Ne sağlık, ne hijyen, ne de insanlık… Hiçbiri yok. Peki biz sessiz mi kalacağız? Buradan açıkça soruyoruz, bu çocukların suçu nedir? Demokratik bir ülkede, demokratik bir şekilde düşünce beyan etmek mi suç? Ailesine, okuluna, arkadaşlarına kavuşmak isteyen bu gençlere uygulanan düşman hukuku kabul edilemez. Onlar bizim çocuklarımız, onlar bu ülkenin evlatları... Bu ülkenin çocuklarını düşman gibi görmek, onları düşman gibi yargılamak, halkı bölmek, toplumsal ayrışmaları derinleştirmektir. Adaletin terazisi şaşmamalı! Bu ülkenin gençlerine yapılan bu zulmün hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır. Biz buradan bir kez daha haykırıyoruz: Bu adaletsizlik bir an önce sona ermeli! Gençler derhal serbest bırakılmalı, eğitimlerine kaldıkları yerden devam edebilmelidir. İşkence ve kötü muamele iddiaları derhal bağımsız bir şekilde soruşturulmalı ve sorumlular yargı önüne çıkarılmalıdır. Bu ülke, adaletsizlik üzerine kurulamaz! Gençliğini cezaevlerinde çürütmeye çalışan hiçbir iktidar, tarihin vicdanında aklanamaz! Unutmayın, bugün susturulan her ses, yarın hepimizin boğazında bir düğüm olur. Bugün çalınan her gelecek, yarın ülkemizin karanlığa mahkûm edilmesidir. Onların özgürlüğü, bizim özgürlüğümüzdür. Bu mücadele, hepimizin mücadelesidir" diye konuştu.