ÜNİVERSİTELERİMİZ VE DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ

Üniversiteler ülkeleri hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Gelişmiş ülkelerde üniversiteler bulundukları ülkenin sosyokültürel, sosyoekonomik yaşamlarına yön veren kuruluşlardır. Hatta büyük devletlerde üniversiteler devletlerin, o ulusun geleceğini planlamalarında çok önemli görevler üstlenen bilimsel araştırma kurumlarıdır.

Esas görevleri öğrencilerine yükseköğrenim vermelerinin yanında bilim de üretmekle yükümlü üniversiteler aynı zamanda örneğin ABD’de, İngiltere’de kendilerine bağlı bağlı araştırma kuruluşları ile devlet için projeler üretirler ve o ülke insanlarının gelecekte daha müreffeh bir hayat yaşamaları için yol haritaları belirlerler.

Yani kısacası üniversiteler dünyanın bütün toplumlarında çok önemli kurumlardır. Türkiye’de üniversitelerimiz son yıllarda dünya ölçeğinde bir sıkıntı yaşıyor olsa da bazı üniversitelerimizin çok ciddi ataklar gerçekleştirdiğini görmek gelecek için umutlanmamıza olanak veriyor.

Bunlardan biri de İzmir’in köklü üniversitelerinden biri olan Dokuz Eylül Üniversitemizdir. Dokuz Eylül Üniversitemiz bu gün başarılı birçok çalışmaya ve başarıya imza atmaktadır. Örneğin; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlenen “Aklıma Bir Fikir Geldi” Üniversiteliler Arası İletişim Fikirleri Yarışması’nda, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri büyük bir başarıya imza attı.

Fakülteden Leila Temirova birincilik, Ahmad Alfathi Zahyawie Zubinof ise üçüncülük ödülünü kazandı. Temirova’nın eseri, uluslararası alanda da takdir görerek WIPO’nun “National Award for Creativity” ödülüne layık görüldü.  Yapılan bilimsel toplantılarda ülke yararına birçok konu gündeme getirilmekte.

Örneğin; Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü’nden Prof. Dr. Günay Çifçi, İzmir’de düzenlenen ‘Oyun Değiştirici Enerji Kaynağı: Gaz Hidratlar’ konferansında Türkiye’nin enerji politikaları için stratejik önem taşıyan gaz hidratların yakın geleceğin enerji kaynağı olacağını belirtti.

Çifçi, Ege Denizi’nde de rezerv tespit çalışmalarının başlatılmasının bölge için hayati önem taşıdığını vurguladı. Örneğin; Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölümü, Yükseköğretim Kalite Kurulunca yetkilendirilen TURAK tarafından 6 yıllığına tam akredite edildi.

İlk başvuruda elde edilen bu başarı, DEÜ’nün turizm alanındaki eğitim kalitesini ve uluslararası standartlara uyumunu bir kez daha tescilledi. Örneğin; Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), 21. Uluslararası İstanbul Mutfak Günleri’nde 9’u altın, 2’si bronz olmak üzere toplam 11 madalya kazanarak İzmir’i gururla temsil etti.

DEÜ’lü öğrenciler, yaratıcı sunumları ve üstün performanslarıyla festivalde büyük beğeni topladı. Bu örnekleri kolayca çoğaltabiliriz. Peki, bunlar nasıl oldu? Her başarının temelinde insan faktörü vardır. Kurumların topyekün başarısı da kurumların tepe yöneticilerinin yetenekleri, bilgileri, stratejik öngörüleri, yaşamdaki deneyim birikimleri ile doğru orantılı olarak ortaya çıkar.

Dokuz Eylül Üniversitesinin bu başarılarının altında yatan ise üniversite için büyük bir şans olan Rektör Prof. Dr. Bayram Yılmaz’dır. Bayram Hoca öncelikle tıp alanında çok önemli bir bilim insanıdır. Kendisi Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Başkanlığından Dokuz Eylül Üniversitesine geçiş yaptı.

D.E.Ü. GENOM Başkanlığı görevini sürdürürken D.E.Ü. Rektörlüğüne atandı. Prof. Dr. Bayram Yılmaz’ın Araştırma Alanları ise Nöroendokrinoloji,  Nörobilim (Beyin Nörotransmitterleri),  Üreme Endokrinolojisi ve Fertilite  Endokrin Bozucular (Disrupters) olarak biliniyor.

Bayram Hocamızın o kadar çok aldığı ödüller, yaptığı araştırmalar var ki on sayfalık bir başarı listesini buraya taşımak olanaksız. Kısacası çok başarılı bir bilim insanı demek isabetli olur. Ama tanıdığımız Bayram Hocanın öyle bir yönü var ki bütün bunların üstüne çıkıyor; o da fevkalade iyi bir insan olması. Tüm Fakülte ve Yüksekokullarda öğrenciden akademisyene, yöneticilerden teknik personele, doktorundan yardımcı sağlık personeline, mühendisinden sanatçısına kadar tüm D.E.Ü camiasının her bir insanına dokunabiliyor.

İşte bu özelliği de onu başarılı kılıyor kanaatimizce. Kamuoyunun D.E.Ü. ile ilgili en çok konuştuğu ve muhatap olduğu konu tabii ki sağlık ve D.E.Ü Tıp Fakültesi Hastanesi. Zira ülkemizde sağlık en önde gelen sorunlardan birisi. Daha önce özellikle Hastanenin acil servisi konusunda hastaların medyaya yansıyan şikâyetleri çok ciddi boyutlarda idi.

Prof. Dr. Bayram Yılmaz Rektör olduğunda bu konuya önemle eğildi ve özellikle D.E.Ü. Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Sefa Kurt ile birlikte acil servisin en önemli sorunu olan “hekim açığını” çözmeyi başardı. Şimdi hastaneye gelen hastalar ilgiyle karşılanıyor ve şifa bulmaları için herkes ellerinden geleni yapıyorlar. Bu konuda İzmir İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Burak Öztop’un da katkıları büyük oldu.

Yeri gelmişken Hastane Başhekimi Sefa Hoca’dan bahsetmeden geçmek olmaz. Sefa Hoca da tıpkı Bayram Hoca gibi herşeyden önce insan sevgisi ile dolu bir yüreğe sahip. Zaten hekim olmak için belki de en temel şart bu. Prof. Dr. Sefa Kurt da bir bilim insanı, jinekoloji uzmanı. Hayata gelmesini sağladığı her bebek belki de Sefa Hocanın en mutlu olduğu anı yaşatıyordur Hocaya.

Sefa Hoca insanlara yardım etmekten mutluluk duyan bir kişiliğe sahip. Hangi hasta olursa olsun bulunduğu makamı düşünmeksizin yardım etmeyi görev addetmiş kendisine. Dedik ya bu işin temelinde insan sevgisi yatıyor. Bu bize göre erdemli bir insan olmanın da en temel unsurlarından birisidir. Öte yandan Sefa Hocanın idarecilik başarılarını da öğrendik ama Hocanın izni olmadan burada yazmak doğru olmaz.

Gördüğümüz kadarı ile Rektör Prof. Dr. Bayram Yılmaz Hoca çok iyi bir ekip kurmayı başarmış. Başarılı bir liderin kurmay kadrosunun çok seçkin olması en gerekli esaslardan birisidir. Altını çizmemiz gereken bir husus da hem Bayram Hoca hem de Sefa hoca öylesine mütevazı kimseler ki insan kendilerine içtenlikle saygı duyuyor.

Çok değer verdiğim bir hocamız vardı, onun bir sözü beni çok etkilemişti. Derdi ki; “İnsanlar başaklara benzerler, doldukça eğilirler.” Bu kadar dolu iki insanın mütevazılığı, karşısındaki kişinin yüreğini de kendisine bağlamakta son derece etkin olmuyor mudur sizce?

Böylesi koşullarda Bayram Hocanın liderliğinde Dokuz Eylül Üniversitemizin yakın gelecekte akademik çıtayı çok yükselteceğine hiç kuşku yoktur.  Ülkemizin böylesi kıymetli insanlara çok ihtiyacı var ve dileriz sayıları da giderek artar. Yolları ve bahtları açık olsun.