Cumhuriyet'in 101. yılı, Selçuk Yaşar Kampüsü'nde coşkuyla kutlandı. Saygı duruşunun ardından, Yaşar Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve çalışanları İstiklal Marşı'nı büyük bir heyecanla seslendirdi. Yaşar Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Huriye Toker, "Bir Asırlık Mücadele" başlıklı konuşmasında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte kadınlara sağlanan hakların, cinsiyet eşitliğine olan katkısını vurguladı.
"Kutsal mirası gelecek nesillere aktarmak bizim görevimiz"
Açılış konuşmasını yapan Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent Kandiller, "Biz Cumhuriyet mirasını tarihin en zorlu günlerinde, kurucu babalarımızın sayesinde elde ettik. Bu kutsal mirası, tüm kazanımlarıyla birlikte yeni nesillere aktarmak ve daha aydın bir gelecek yolunda çalışmaya devam etmek, Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk yıllarındaki temel görevimizdir. Bu vesileyle başta İstiklal Mücadelesi kahramanları olmak üzere tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Kurucumuz Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'e bir kez daha sonsuz şükranlarımızı sunuyoruz" dedi.
Öğrenci Konseyi Başkanı Mehmet Musab Vicir ise, "Bugün esareti kabul etmeyişimizin 101'inci yılını kutlamak üzere bir araya geldik. Cumhuriyet, anne babalarımızın birlikte okula gitmesi, kız çocuğunun sınıfta parmak kaldırıyor olmasıdır. Cumhuriyet bizim için bir yönetim biçiminden fazlası, bir varoluş biçimidir" diye konuştu.
"Atatürk'ün öngörüsü, üstün liderlik becerisini bize gösteriyor"
Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Huriye Toker, Cumhuriyet'in kadın erkek eşitliği konusunda sağladığı yenilikleri aktararak, "100 yıl önce henüz 'Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi' ya da 'Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi' gibi uluslararası sözleşmelerin dünya gündeminde bile olmadığı bir dönemde, Türkiye'de ilan edilen Cumhuriyet, kadınların eşit birey olma ve eşit siyasi katılım haklarına ulaşmasını sağladı. Cumhuriyet, 100 yıl önce Atatürk'ün öngörüsünü, üstün liderlik becerisini bize gösteriyor. Bugün üzerinde konuşmak istediğim demokratik hakların en temeli, kadın ve erkeklere eşit haklar verilmesi 1926-1934 yılları arasındaki reformların sonucudur ve bu laiklik ilkesinin kabulünün birçok alanda olduğu gibi toplumsal hayatta da yansıması olarak ele alınmalıdır. Cumhuriyetle birlikte kadın haklarının güçlendirilmesi konusunda oldukça önemli adımlar atıldı. Kadınların eğitime ve iş hayatına katılımı teşvik edildi. Bu adımlar, Türk toplumunda kadınların sosyal ve siyasal hayata daha fazla katılmasını sağladı. Böylece kadının toplumsal yaşamdaki ikincil durumu cumhuriyetle beraber pozitif yönde değişikliğe uğradı" ifadelerini kullandı.
1923’te 133 kadın öğrenci ile başladı
Cumhuriyetin kadın hakları mücadelesine zemin oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Toker, "Cumhuriyet bu nedenle bile bizim için vazgeçilmezdir. Kadınlar, mücadele verdikleri eğitim ve iş hayatına katılım gibi haklardan daha yaygın bir biçimde yararlandı. Yükseköğretimde 100 yıl öncesinde öğrenci olarak sadece yüzde 0,05 oranında temsil edilebilen Türk kadını, 2023 yılında toplam öğrenci sayısının yüzde 50'sini, akademisyenlerin ise yüzde 46'sını oluşturuyor. Bu artışın sağlanmasında en büyük pay onları toplumsal hayata kazandıran ve üniversite kapılarını açan Atatürk devrimlerinindir. 1923 yılında 133 kadın öğrenci ile başlayıp 2024 yılında 3 buçuk milyonu aşan bu yolculuğun başarıya ulaşmasında Türk toplumunda toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı konusunda yaşanan farkındalığın da altını çizebiliriz" dedi.
"Cumhuriyet, hak temelli sosyal adalet ve devlet anlayışını benimseyen bir sistemdir"
Prof. Dr. Toker, sözlerini şu şekilde tamamladı: "Cumhuriyet, bir kadını sadece ev işleri yapmaktan, çocuk bakmaktan çıkarıp onu sanatçı, doktor, siyasetçi, rektör yapan bir felsefedir. Cumhuriyet, hak temelli sosyal adalet ve devlet anlayışını benimseyen bir sistemdir. Bugünü 29 Ekim kutlamasının yanı sıra bir farkındalık ve bilinç yükseltme günü olarak görmeliyiz. Fakat tüm bunların yanında, kadınların neden ancak 3'te 1'i istihdamda kendine yer bulabiliyor? Üstelik erkeklerden daha az ücretle ve daha düşük statüde çalışıyorlar. Kadın erkek eşitliğinin kâğıt üzerinde kalmaması, zihniyet dönüşümü için her türlü tedbirin alınması gerekiyor." dedi.