Psikolog Özlem Sena Depecik Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Depecik, Avrupa'nın uygulamalarının referans alınmasının büyük bir hata olduğunu belirterek, hayvanların doğal yaşam alanlarına müdahale edilmemesi gerektiğini ve sorunların insancıl yöntemlerle çözülmesi gerektiğini savundu.
“En son ve en zor yönteme başvuruyoruz”
Sokak hayvanları ile ilgili düzenlemeler içeren ve kamuoyunda tepkilere neden olan Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin TBMM’den geçerek yasalaşması üzerine değerlendirmelerde bulunan Depecik; “Veteriner hekimler tarafından olacak boyutu bambaşka bir psikoloji. Bunu yönetecek yerel yönetimler kısmı olayın bambaşka bir boyutu. Bir de toplumsal olarak hem bu tartışmalara hem bu kargaşalara hem de bu ölümlere şahit olacağız. Kimimiz sosyal medyadan, kimimiz televizyonlardan ya da kimimiz canlı olarak. Bunun toplumda yaratacağı da ağır bir psikoloji oluşacaktır diye düşünüyorum ilerleyen günlerde. İnanın ki her açıdan kötüye gidiyor. Yani bu yasanın sizle konuşurken daha tasarıydı yasa tasarısı diyorduk üstüne basa basa. Olmamasını umut ediyorduk ama yasalaştı. Bu toplum için de çok kötü olacak. Veteriner hekimler için özellikle. Çünkü veteriner hekimlerin bir kendi çalışma yasalarında hayvanları yaşatmak, onları iyileştirmek, onları rehabilite etmek vardır. Ama şimdi biz veteriner hekimlere uyutun diyeceğiz. Uyutun, öldürün. Bu hangi kalıba sığdırabilirlerse, hangi kalıpla söylenirse söylensin bunun sonucu ölümdür. Sebepler araştırıldı denildi. Saldırgan olanlar dendi. Yasaklı ırklar dendi. Bir takım bulaşıcı hastalıkları taşıyanlar dendi. Hatta özellikle yeni yasada sahipli ve sahipsiz köpek diye üstüne basarak ayırdılar. Toplum sürekli bu algıyla bu görüntülerle ilerlemeye devam ettiğinde ve önümüzdeki jenerasyonların psikolojisini de gerçekten öngöremiyorum. Bir canlıyı yaşatmak varken, bir canlıyı yaşatabilmenin yollarını konuşmak varken ki bunun yolları daha kolay ve daha sürdürülebilirken. En son ve en zor yöneteme başvuruyoruz. İzmir'de genç bir veteriner hekimin bu yasadan dolayı intihar ettiğini duydum. Gerçekten yakınlarına da sabır diliyorum. Allah rahmet eylesin. Bunlar henüz başlangıç gerçekten. Biz şu anda yeter diyoruz ama bunlar gerçekten henüz hiçbir şey. Yeni başlıyor” diye konuştu.
Yaşatmak varken, neden öldürmeyi seçiyoruz?
Depecik, yasada yapılan değişikliklerin barınaklar üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, barınakların hayvanların sahiplenilinceye kadar rehabilite edileceği yerler olarak tanımlandığını belirtti. Depecik; “Barınaklar Hayvanların sahiplenilinceye kadar rehabilite edileceği yerler olarak geçti. Ve bu önümüzdeki dört yılda bütün belediyeler ve büyükşehirler gelirlerinin belirli bir kısmını, ki hatırladığım kadarıyla belediyeler binde beş, büyükşehir belediyeleri de binde üç kadar, gayet yetersiz ve cüzi bir miktarda bakım evlerine ayırmak zorunda dendi. Bu dört yılda rehabilite merkezleri arttırılacak, sokaktaki sahipsiz köpekler toplanacak, ki buradaki toplama aşamasında da görüntüleri hayal edemiyorum gerçekten. Nasıl toplanacak, o hayvanları tutma aşaması, yakalama aşaması… Çünkü geçen hafta bile görüntülerde gördük, insanlar o kadar yanlış şekilde hayvanları toplayıp taşıyorlar ki, burada bile aslında bir katliama başlangıç görebiliyoruz. Bu bakım evleri inanın ki yeterli olmayacak, ne kadar yapılsa da yeterli olmayacak. Çünkü her köpek başına ya da sayı başına gereken bir metrekare vardır. Her köpeği küçük bir alana sokarsak zaten orada katliam başlar. Ve uyutmaya gerek kalmadan zaten orada köpekler işkence görerek birbirlerini katletmiş olurlar. O sokaktaki hangi köpekleri, ne kadarını bakım evlerine alabileceğiz? Bakım evlerinde ne kadar kalabilecekler? Ne kadarı sahiplendirilebilecek? Bu zamana kadar bizim yasamızda da sahiplendirme teşvikleri vardı önceki yasamızda. Ya da hayvan refahını gözetiyorduk. Hatta diyorduk ki sahipli hayvanlar kadar sahipsizlerin de bakımı ve refahı önemlidir gibi maddeler konuşuyorduk. Her ne kadar uygulanmasa da. Kötünün iyisi bir yerden vicdanımızı rahatlatabiliyorduk. Ama şu anda bu bakım evlerine nasıl yettirebileceğiz? O bakım evlerinde doldukça mı veteriner hekimler uyutma kararı alacaklar? Yoksa bir veteriner hekim mi alacak yoksa bir komisyon mu kurulacak? Bunun merci kararı kim olacak? O kadar hayvan diyelim ki uyutuldu. Tam bunların gömülmesi yok edilmesi nasıl olacak? Bunların görüntülerinin insanlar üzerindeki psikolojik algısı nasıl olacak? Her boyutta inanın ki düşünmesi çok kötü bir şey ve tutulacak hiç pozitif bir yan bulunamıyor. Çünkü yaşatmak varken o kadar gönüllüler, hayvanseverler buna çabalıyorken ki bu eğitimler olsun, anlatımlar olsun. Her yolla yani çok basit yollarla da bu hayvanlarla iç içe beraber yaşayabilecekken nasıl uyutabiliriz, nasıl ötenazi yapabiliriz, nasıl öldürebiliriz gibi konuların sürekli bu kadar çok tartışılması ve en sonunda da kabul görmesi gerçekten çok içler acısı ve kan dondurucu” ifadelerini kullandı.
“Zaten katliama başladılar”
Gördüğüm her insan mecliste de olsun, toplantılarımızda da olsun, STK'larda da olsun ki yasa çıktığından beri biz dernek olarak da kendi derneğimiz arasında da sürekli toplantılar yapıyoruz diyen Depecik yasada öngörülen değişikliklerin yerel yönetimler ve belediyeler tarafından nasıl uygulanacağı konusunda belirsizlikler olduğunu vurguladı. Depecik; “Mesela bir belediye çıkıp kabul etmediğinde bunun yaptırımı ne olabilir ya da cezai yaptırımı ne olacak? Onun üstüne gidip onun yapmadığı görevi başka biri mi yapacak? Başka biri mi bu hayvanları ötenazi yapacak ya da uyutacak? Ya da belki biz İzmir olarak şanslıyız diyoruz ama görüyoruz başka şehirlerde veteriner hekime bile gerek kalmadan insanlar zaten katliama başladı şu anda. Onun desteğini aldılar ve kendi imkanlarıyla ya vurarak olsun ya döverek olsun ya zehirleyerek olsun zaten bu katliamlara başladılar ki biz bunlara izin vermemeliydik, bunun önüne geçmeliydik. Şimdi Türkiye'nin genel halini de düşünmemiz gerekiyor bu yasa geldikten sonra. Biz şanslı olabiliriz bu noktada. İlla ki her şehirde de böyle düşünen insanlar vardır. Ama bir bu kadar da böyle düşünmeyenler de var” dedi.
“Biz Avrupa’ya örnek olalım”
Depecik; “Hayvanların doğal alanlarına müdahale ettik, bozduk. Üstüne, evcil hayvan üretim çiftliklerinin önüne geçilemedi, sorumsuzca satılıp alınan hayvanlar oldu. Hayvan sahiplenenler, bu hayvanları sorumsuzca sokaklara attı. Sahipli hayvanların takibini yapamadık. Etkin kısırlaştırma zaten yapılamadı. Sokak köpekleri böyle bir ortamda hem dar bir alana bağımlı hale geldi hem de popülasyonları arttı. Hayvanlar saldırıp zarar vermek için agresyon göstermez. Ya travması vardır ya da kendi bölgesini korumak için içgüdüsel olarak tehdit olarak görmüştür. Hangi köpek ne zaman tahammül sınırını doldurur bilmek güç. Topluca tüm köpeklere karşı 'saldırgan' demek çok büyük bir hata. Üstelik uyutma konusunda Avrupa'nın referans alınması çok daha büyük bir hata. Biz sorunu insancıl yöntemlerle çözelim. Başka ülkelere bu uygulamalarla biz örnek teşkil edelim” ifadelerini kullandı.