Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelen asgari ücret artışı, milyonlarca çalışanın yaşamını doğrudan etkilemeye devam ediyor. 2025 yılına ilişkin asgari ücret görüşmelerinin ilk oturumu, bugün Asgari Ücret Tespit Komisyonu üyelerinin bir araya gelmesiyle gerçekleştiriliyor. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan komisyon, yeni asgari ücreti belirlemek üzere müzakerelere başladı. Milyonlarca çalışanı yakından ilgilendiren bu kritik toplantı öncesinde Sahim-SEN Başkanı Özlem Akarken, önemli açıklamalarda bulundu.
"Açlık sınırının altında ücretler adaletsizlik yaratıyor"
Sahim-SEN Başkanı Özlem Akarken, asgari ücret görüşmeleri öncesinde yaptığı açıklamada, özellikle kamu çalışanları ve sağlık emekçilerinin maaşlarının, artan enflasyon karşısında eridiğine dikkat çekti. Akarken, açlık sınırının altında belirlenen ücretlerin, adil olmayan bir duruma yol açtığını ve çalışanların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediğini vurguladı. “Bu enflasyonist ortamda yapılan maaş artışları, sağlık emekçileri ve milyonlarca çalışan için yetersiz kalmaktadır. Açlık sınırının dahi çok altında kalan bu ücretlerle bir ailenin geçimini sağlayabileceğini varsaymak akıl tutulmasıdır.” diyen Akarken, asgari ücretin sadece bir rakam olmadığını, insanların onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için kritik bir faktör olduğunu ifade etti.
Yeni asgari ücretin tespiti için adil bir düzenleme talebi
2025 yılı asgari ücret artışı için yapılacak ilk pazarlık, işçi ve işveren temsilcilerinin karşılıklı görüşmeler yapacağı ve oy çokluğuyla ilk kararın alınacağı belirtiliyor. Akarken, toplantı öncesi yaptığı açıklamada, Türkiye’nin mevcut ekonomik koşullarında yapılan maaş artışlarının çalışanlar için yetersiz kaldığını belirterek, çalışanların hak ettikleri yaşam standartlarına ulaşmalarını sağlayacak bir artış talep ettiklerini söyledi. "Sağlık çalışanları, emekliler ve kamu çalışanları, yıllardır ekonomik sıkıntılar içinde ayakta kalmaya çalışmaktadır. Bu koşullar altında verilen bu zammı kabul etmemiz mümkün değildir. Sağlık emekçileri ve milyonlarca çalışan açlığa terk edilmiştir." diyen Akarken, yeni asgari ücretin, çalışanların insanca bir yaşam sürdürebileceği bir seviyeye çıkarılması gerektiğini vurguladı.
Açlık sınırının altında maaşla yaşamak mümkün değil
Akarken, asgari ücretin belirlenmesinde sadece ekonomik göstergelerin değil, aynı zamanda insan onuru ve yaşam kalitesinin de göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizdi. “Asgari ücret, toplumun en savunmasız kesimlerinden biri olan işçi sınıfı için bir barometre işlevi görmektedir. Açlık sınırının altında belirlenen bir ücretle bir aileyi geçindirebilmek, ne yazık ki mümkün değildir.” diyen Akarken, artan enflasyon ve yükselen yaşam maliyetlerinin, asgari ücretin değerini her geçen gün daha da erittiğini belirtti. Bu durumun çalışanları geçim derdiyle baş başa bırakacağını ifade eden Akarken, asgari ücretin, çalışanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve insan onuruna yakışır bir yaşam standardını sürdürebilecek seviyeye çıkarılması gerektiğini söyledi.
Sahim-SEN’den adalet ve insanca yaşam talebi
Sahim-SEN olarak, 2025 yılı için yapılacak asgari ücret artışında sosyal adalet anlayışının ve ekonomik kalkınmanın göz önünde bulundurulması gerektiğini belirten Özlem Akarken, sağlık emekçilerinin ve kamu çalışanlarının maaşlarının iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, sağlık çalışanları ve emekliler için maaşlarda refah payı artırılması gerektiğine de dikkat çekti. Akarken, şu talepleri sıraladı:
Asgari ücretin açlık sınırının üzerinde olacak şekilde artırılması,
Çalışanların insanca yaşam koşullarını karşılayabilecek ücretlere sahip olması için adımlar atılması,
Kamu çalışanlarının, sağlık emekçilerinin ve emeklilerin maaşlarının iyileştirilmesi,
Emeklilerin maaşlarında refah payının artırılması,
Ücret artışlarının sosyal adalet anlayışı doğrultusunda ve ekonomik kalkınmayı da gözeterek yapılması.
Özlem Akarken, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Asgari ücretin belirlenmesinde yalnızca ekonomik göstergeler değil, aynı zamanda insan onuru ve yaşam kalitesi de göz önünde bulundurulmalıdır. Sağlık çalışanları, kamu çalışanları ve tüm işçiler, hak ettikleri maaşları almalı ve ekonomik krizden etkilenmeden yaşamlarını sürdürebilmelidir.”