Son Mühür TV'de yayınlanan Hasan Tahsin Kocabaş ile Gündem Yorum programında bu hafta tiyatro konuşuldu. İzmir Şehir Tiyatrosu Kurucu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten'in konuk olduğu programda İzmir Şehir Tiyatrosu ve Türkiye'de sanat ve sanatçı ilişkileri konuşuldu.
İzmir Şehir Tiyatrosu neydi ne oldu?
İzmir Şehir Tiyatrosu Kurucu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten, İzmir Şehir Tiyatro'sunun sıfırdan geliştirildiğini ifade etti. İlk sezonu İsmet İnönü Sahnesinin tadilatının yetişmemesi nedeniyle İzmir Sanatta gerçekleştirdiklerini belirten Erten, İzmir Sanat'ı teknik olanakları açısından ayakkabı kutusuna benzetti. Yücel Erten, tiyatronun açılışını Elhamra Sahnesinde 36 sanatçı kadrosu ile yaptıklarını dile getirirken, ilk sezonu 'çağlayan dereyi geçmek' olarak değerlendirdi. Bütün sezonu istisnasız bir şekilde kapalı gişe oynadıklarını ifade eden Erten, ikinci sezonlarında 30 bin seyirciyi aştıklarını ve 4 oyun yaptıklarını (1 çocuk oyunu) söyledi.
Tiyatro belediyelerin görevi mi?
İzmir Şehir Tiyatrosu Kurucu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten tiyatroların belediyelerin tartışmasız görevi olduğunu vurguladı.
'Kültür ve sanat devletin vatandaşına bir ikramı, sadakası değildir'
Erten, 'Kültür ve sanat, devletin vatandaşına bir ikramı, sadakası değildir. Devletin yurttaşına borcudur. Bunu prensip olarak aldığımızda devletin bir başka organı olan yurttaşa karşı görevi arasında durur. Belediyelerin sanat kurumu elbette olmalıdır. 'Neden? Bir tiyatro yetmiyor mu?' diye bir şey yok.
'Sanat yarış meselesidir'
Çünkü, sanat yarış meselesidir. Sürekli olarak çıtanın biraz daha karşılıklı yükselmesine yol açar. Tek odaklı olursa o biraz rehavete yol açabilir. Karşınızda rakip bir ölçek yoktur' şeklinde konuştu.
Yücel Erten, eğitim düzeyinin düşük olmasını, suç oranlarının artmasını bir çölleşme sonucu olduğunu ifade ederken ümitli olduklarını dile getirdi. Erten, 'Türkiye’de yarım yüzyılı aşkın süredir kültürün ve sanatın ihmali ve bu ihmalin giderek ağırlaşması var. Sanki bu bir ihtiyaç değilmiş gibi kendi kaderine bırakılması, devletin besleyici geliştirici önlemleri almaması manzarası var. Ben 70 yıllık bir gerileme görüyorum. Bu gerileme bir çölleşmeye yol açıyor. Bu çölleşme halkın ruh halinde hoyratlaşmasına yol açıyor.
Gençler tiyatroya sahip çıkıyor mu?
Gençlerin tiyatroya ilgi gösterdiklerini ve bundan memnun olduğunu ifade eden Erten, 'Büyük bir heyecanla oyun bittikten sonra bir iki soru sorarak ya da fotoğraf çektirerek yakınlık gösterdiklerini görüyorum. İzmir Şehir Tiyatrosunun gençlerin ilgisini uyandıracak bir hamle ile gençlere doğru eğilmemiz gerektiğini düşünüyorum' dedi.
Belden aşağı söylemli sahne performansı daha mı çok ilgi çekiyor?
Belden aşağı söylemlerin mücadele edilebilir olduğunu söyleyen Erten, 'Tiyatro bu mecrada çok esnek ve geniş bir alan. Tiyatro tabiatı itibariyle her türlü dili kullanır. Osmanlıca’dan öz Türkçe’ye kadar kullanır ve yararlanmak durumundadır. Tiyatro dil konusunda da büyük bir eğitici' dedi.
İzmir Şehir Tiyatroları ileride akademi gibi olabilir mi?
İzmir Şehir Tiyatrosu ileride akademi olabilir mi sorusuna Yücel Erten: 'Neden olmasın? Kadrolaşma ümidini bir kenara bırakarak, oyunlar dışında bir eğitim de üstlenebilir. Son sezonumuzda 3 seçim geçirdik, ramazandı, ekonomik daralmaydı derken sıkıntılı tamamladık. Yine de 30 bin rakamını aşmış durumdayız. Meseleyi oturtma, üretimi sürdürülebilir bir hale getirme henüz bunları yapmadık.
'Tiyatro, boyuna kuramlarla dirsek çürütme hikayesi değildir'
Biz biraz akıllı yahut tedbirli davrandık. Başlangıçta kurulurken oyuncuların yaş kuşaklarını da gözettik. Bizim 2 tane 60 yaşında, 2 tane yaklaşık 50 yaşında oyuncumuz var. Ondan sonrası 30,40’lara kadar gidiyor. Deneyimin usta çırak gibi aktarılması da önemlidir. Tiyatro, boyuna kuramlarla dirsek çürütme hikayesi değildir. Canlı yaşayan, emek vererek yürüyen bir şey. O anlamda biraz şanslı olduğumuzu söyleyebilirim' şeklinde konuştu.
İsmet İnönü Sahnesi İzmir'e yeter mi?
İsmet İnönü Sahnesi'nin İzmir'e yetip yetmediği sorulan Yücel Erten, 'Doldur boşalt sistemi tiyatro için çok uygun değil. Moskovada 3 bin kişilik salonda da gösteri izledim ama ya opera ya bale ya da müzikaldi. Tiyatronun kendi dokusunu tınısını lezzetini kaybetmemesi için salonun 500 kişiyi aşmaması gerekiyor. Aştığı zaman bu defa başka türlü gösterilere yöneliyorsunuz.
Nasıl Antik Yunan’dan sonra Roma’da gladyatör dövüşlerine dönüldü onun gibi bu sefer teknolojiye sığınan 20 kişilik dans kadrosuyla korosuyla tiyatronun lezzetini başka yerlere taşıma zorunluluğu doğuyor. 365’i ben çok seviyorum. Çok sıcak bir salon ve sahne ilişkisisi var. Salonun her yerinden seyirciye çok güzel bir bakış var. Böylelikle incelikleri kaybetmeden bir salon olmuş oluyor' ifadelerini kullandı.
Türkiye’de sanat-sanatçı ilişkileri hangi noktada?
Türkiye'de sanat ve sanatçı ilişkilerinin parlak bir noktada olmadığını dile getiren Erten, sanat ve sanatçının tabiatının direnç olduğunu söyledi. Erten, 'Direnmek, umut etmek ve ileriye bakmak, ışığı görmektir. Genel ihmallerin ve dışlamanın sonucunda bugün parlak bir yerde olduğumuzu söyleyemeyiz. Örneğin devlet tiyatroları tüzel kişiliğini yitirmiş durumda.
'Bunu oynarsan sana vermem'
Özel tiyatrolara yapılan devlet yardımları bir anlamda siyasal ölçeklerle 'Bunu oynarsan sana vermem' boyutunda yürümekte. Yerel Yönetim tiyatrolarımız yasal dayanaktan yoksun. İzmir şehir tiyatrosu da dahil olmak üzere her bir tiyatro yönetmeliklerle idare ediliyor. Yönetmelik kaygan bir zemindedir. O ilde belediye meclisinde iktidarın değişmesi ya da meclisin dengelerinin değişmesi sonucunda her an değişerek başka şekiller alabilir.
'Sabah erken kalkan darbe yapar' der gibi belediyelerin sanat kurumlarının yönetmeliklerini değiştiremezsin
Yönetmeliklerin de şimdi siyasal erkin keyfine mezhebine göre değişmesi de alaturka bir usül. Sabah erken kalkan darbe yapar der gibi belediyelerin sanat kurumlarının yönetmeliklerini değiştiremezsin. Biz umutla ileri olduğunu düşündüğümüz bir yönetmelik yaptık. Sanatsal özerklik kavramı yer alır' ifadelerine yer verdi.
Türkiye’de siyasetçi sanatçıya repertuar baskısı yapılıyor mu?
Türkiye'de siyasetçilerin sanatçıya repertuar baskısı yapılıp yapılmadığı sorusuna Erten şu cevabı verdi: 'Geleneksel olarak yapıyor. O da kurumsal hafıza gelişkin olmayınca öyle bulanıklıklar, heybenin delindiği yerler olluyor. Onun için çok önemsiyoruz. Sanat yönetmenimiz süreli olarak görev yapar. Kimse orada emekli olana kadar kalmaz. 3 yıllık bir periyot vardır. Onun dışında bu süreliliğe karşılık gelmek üzere sanat yönetmeninin yetkileri geniştir. Repertuarına karışılamaz, zembille eleman indirilemez. Orada belki de gelecek günler için bir model oluşturabilecek bir örnek sayıyoruz kendimizi.'
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın tiyatroya bakışı nasıl?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ile ayrıntılı bir görüşme gerçekleştirmediğini dile getiren Erten, 'Sayın başkan 'Yolcu'nun prömiyerine geldi, orada görüştük randevu istedim kendisinden. Kendisini bir bilim insanının sükûnetini ve serinkanlılığını gördüm. Telaş içinde, işler yapılarak olsun bitsin diyen birisi izlenimi vermedi' dedi.
İzmir Şehir Tiyatrosu Sanat Yönetmenliği görevi
Yücel Erten, İzmir Şehir Tiyatrosu sanat yönetmenliği görevi ile ilgili çevreden söylemler duyduğunu söyledi ve ekledi: 'Çevrede yazılan ve söylenenlerden bir çalkantı hissediyorum: İzmir Şehir Tiyatrosu sanat yönetmenliğinde bir değişiklik olacak diye. Evet olabilir. Benim 3 yılım sona eriyor. Yönetmelik sonrasını tamamıyla başkanın takdirine bırakmıştır. Başkan 3 yıl daha devam etmemi isteyebilir ya da başka birini seçebilir. Burada sayın başkan nasıl uygun görürse başımın üstünde yeri vardır.
'Ben 3 yaşına getirdiğim çocuğu kolaylıkla cami avlusuna bırakmak istemem'
Ben 3 yaşına getirdiğim çocuğu kolaylıkla cami avlusuna bırakmak istemem. En azından okula gidecek yaşa kadar büyümesine yardımcı olmayı isterim. Olmuyorsa da bir sorun yoktur elbette. Kural kuraldır, bizim o yönetmeliği korumamız lazım. Yönetmeliği ilk fırsatta delmeye kalktığımız zaman ağacın kendisine balta vurması gibi bir sonucu olur' dedi.