Son Mühür / Ayşegül Koç - TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Ege Denizi’nde devam eden deprem fırtınasının İzmir’e etkilerini değerlendiren Öziçer, İzmir’in sarsıntılardan görece daha az etkilenebileceğini belirtti. Öziçer, olası bir deniz taşkını riskine dikkat çekerek, “Ancak bunu filmlerdeki gibi korkutucu senaryolarla düşünmemeliyiz” dedi.
“Helen Yayı normal fay gibi değil”
Öziçer, Ege Denizi'nde devam eden deprem fırtınasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Öziçer, bölgenin incelenmesi ve araştırılması gereken bir alan olduğunu vurgulayarak, "Son otuz yıla baktığımızda, İzmir'deki tüm hasar yaratan ve can kaybına neden olan depremlerin Ege Bölgesi’ndeki ya da İzmir Körfezi açıklarındaki faylardan kaynaklandığını görüyoruz" dedi. Son dört günde meydana gelen depremleri "ilginç" olarak nitelendiren Öziçer, "Yaklaşık 400’den fazla deprem meydana geldi ve bunların önemli bir kısmı 4.0 ve üzeri büyüklükte gerçekleşti. Daha dikkat çekici olan ise depremlerin 5 kilometre derinlikte ve bazı durumlarda 1 kilometre derinlikte meydana gelmesi. Bu durum, depremlerin tektonik mi yoksa volkanik mi olduğu sorusunu gündeme getiriyor" ifadelerini kullandı. Öziçer; “Ülkemizde meydana gelen depremler tektonik depremler. Volkanik depremler volkan patlamasıyla meydana gelen yer sarsıntıları olarak açıklanır. Tabii acaba volkan patlaması, sualtı patlaması gerçekleşir mi, olur mu olmaz mı diye birçok soru karşımıza çıkıyor. 150 yıl önce bu bölgede meydana gelen bir deprem volkanın patlamasıyla oluşmuş. Helen Yayı normal fay gibi değil, tamamen dalma batma zonundan kaynaklı bir bölge olduğu için burada meydana gelen depremler İzmir olsun, Ege Bölgesi olsun, bu bölgelerdeki gibi böyle 5.0-5.5, 6.0 büyüklüğünde depremleri üretebilecek bir potansiyele sahip. Ondan dolayı o bölgelerde 7.0 ve üzeri depremlerin olabileceği öngörülüyor” dedi.
“Volkanik şüphe fazla…”
Deprem fırtınasının İzmir’e etkilerini de değerlendiren Öziçer; “Ege kıyılarına bakıldığında İzmir biraz daha bu konuda şanslı olabilir. Çünkü kuş uçuşu yani 300-350 kilometrelik bir uzunluğa sahip depremin olduğu bölge. O bölgelere bakıldığında kuzeydoğu güneybatı doğrultusunda bir kümelenme meydana gelmiş. Biraz daha güney tarafındaki bölgelerde meydana gelebilecek bir deprem sonrası deniz taşkını yaşanabilir. Buna tsunami diyoruz ama böyle fantastik filmlerdeki gibi düşünmeyelim. Bizlerin o bölgelerde biraz daha temkinli, biraz daha da önlem alıcı şekilde hareket etmemiz daha doğru olacaktır. O bölgede sualtı yanardağının yaklaşık 150 yıl önce en son aktif olduğu, 2.000 yıl önce daha da büyük bir patlama meydana geldiğini söyleyebiliriz. Volkanik patlamalardan meydana gelebilecek depremlerin büyüklüğü abartılı olmaz. Burada tabii kümelenmenin olduğu kuzeydoğu, güneybatı doğrultusundaki yerlere baktığımızda da ne olur, ne olmaz diye bunun incelenmesi, bakılması gerekiyor tabii. Çünkü çok sık yani bir kilometre derinlikte. Hele ki bu büyüklükte ya da hep sürekli benzer derinlikte bir depremin olması çok da karşımıza çıkan bir durum değil. Böyle bakıldığında volkanik şüphe biraz daha fazla diyebilirim” diye konuştu.
Depremler devam edecek mi?
Depremlerin ne kadar süreceğine ilişkin de konuşan Öziçer; “Oradaki hareketlilik uzun süre devam eder. O bölge tamamen incelenecek. Net bir şey söyleyemeyiz. Artçıları olur mu kısmına da net bir şey söyleyemiyoruz çünkü ana şok yok. Şokun ne olduğunu belirlemeniz gerekiyor çünkü hep birbirine çok yakın depremler var. Bu hareketlilik pek alışık olmadığımız şekilde sürüyor, burası takip edilerek tarih literatürüne girecek çalışmalardan biri olacak. 2005 depremi de öyle art arda depremler olmuştu Sığacık açıklarında. O da çok ilginçti” dedi.
“İzmir, İstanbul’dan daha riskli”
Öziçer, İzmir’in deprem riski açısından İstanbul’a kıyasla daha riskli olduğunu belirtti. Öziçer, “Bu, İstanbul’da meydana gelecek bir depremle aynı büyüklükte bir depremin İzmir’de bekleniyor olması anlamına gelmiyor. İzmir’in, İstanbul’a göre bazı konularda daha yavaş ve ağır ilerlemesinden dolayı bu değerlendirmeyi yapıyorum” ifadelerini kullandı. Depremde büyük hasarlara ve can kayıplarına yol açan iki temel faktörün zemin durumu ve yapılaşma olduğunu vurgulayan Öziçer, “Bu anlamda İzmir, hem yapılaşma hem de zemin açısından daha fazla risk barındırıyor” dedi.