CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında, yeni bir çözüm süreci tartışmalarına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. “Bu parti konuşmak için ya da kendi milliyetçiliğini ispat için Devlet Bey’den icazet almayacak. Bu parti demokratik bir açılım yapmak için DEM’den de bir çağrı beklemeyecek' hatırlatmasında bulunan Özel, 'bu parti gelecek hafta genel başkanıyla, kuvvetli bir milletvekili grubuyla, yöneticileriyle Diyarbakır’da, Batman'da, Mardin'de, Şırnak'ta, Hakkari'de, Van'da olacak. Bu parti orada açılan yumruklar sıkılsın diye değil, eller birbirine kavuşsun diye; artık daha fazla şehit gelmesin diye; terör yüzünden oralara hizmet etmemenin bahanesi kalmasın diye, bu ülkedeki tüm vatandaşlar Anayasa’daki gibi fiilen de özgür olsun ve kendini bu milletin bu onurlu ve eşit vatandaşları görsün diye; Kürt kendini Türk’ten geri, Alevi kendini Sünni'den daha az eşit hissetmesin diye üstüne düşen ne varsa bunu cesaretle yapacak. Kimsenin şüphesi olmasın” dedi. 
Özgür Özel'in Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Hakkari ve Van’ı ziyaret edeceği ve Mardin’de Ahmet Türk’ün evi Kasrı Kanco'da kendisi için verilen yemeğe de katılacağı öğrenildi.
Özgür Özel'in konuşmasından öne çıkan detaylar şöyle...

Kimsiniz siz?

"Millet geçim derdindeyken, Cumhurbaşkanı Recep  Tayyip Bey emekliye, asgari ücretliye, çiftçiye, emekçiye, esnafa verdiği sözleri tutmazken HÜDA PAR’a verdiği sözleri tutuyor. Kadınları ortada bırakıp, arkasından desteği çekip, İstanbul Sözleşmesi'nden bir imzayla çıktıkları gibi, şimdi de o HÜDA PAR’cıların açtığı tartışmayı, Anayasa’nın ilk dört maddesi tartışmasını kendileri sürdüremiyor, ‘Sorunumuz yok. Konuşmayız’ diyor. Ama o mayınlı araziye Numan Bey’i yolluyor.

Numan Bey güya entelektüel bir tartışma yapacak. Çıkmış bir de en son şunu söylemiş; ‘Kendimizden de ne istediğimizden çok eminiz.’ Kim? Anayasa’nın ilk dört maddesini tartışmaya açmak, Meclis Başkanlığı’nın kurumsal görüşü değilse, üzerine yemin ettiğimiz Anayasa’nın değişmez maddesini konuşmak tarafsız Meclis Başkanının işi değilse bu çoğul laf kimin? Kimsiniz siz? Meclis Başkanı bir kişidir. Tarafsızdır. Hiçbir partiden, hiçbir görüşten taraf olamaz. O Anayasa’dan taraftır. İç Tüzük’ten taraftır. Eşitlikten, hakkaniyetten taraftır. Doğrusu budur. 4 HÜDA PAR’lı ile bir sensen 5 kişisiniz en az.

İlk dört madde tartışmaya kapalıdır...

Senin yanında MHP var mı? Bugün gördüm ki Devlet Bey baktı ki o gittiğin yolda mayına bastı, seni bıraktı. Tayyip Bey yanında durmadı. Şimdi bakalım ne diyeceksin? Ama hepimiz bu oyunun farkındayız. Bu gerek HÜDA PAR üzerinden gerek yeniden bir kez daha seçilebilmek ümidiyle Anayasa’yı yeniden Erdoğan için değiştirmek amacıyla bin bir numarayla anayasa masasına bizleri, partileri çekebilmek için bin yol deniyorlar, bir tanesi de Kurtulmuş’un seçtiği yoldur.

Somalı madenciler talepleri için açlık grevinde: "Artık çözüm bekliyoruz" Somalı madenciler talepleri için açlık grevinde: "Artık çözüm bekliyoruz"

Hiç öyle ‘Entelektüel tartışma yapıyorum’ havalarına girme. Net bir mevzu var. Biz orayı okuduğumuzda şunu görüyoruz, orada yazanın ruhu şudur; Türkiye Cumhuriyeti devletiyle de milletiyle de ülkesiyle de bölünmez bir bütündür. Tartışmaya kapalıdır. Nokta. ‘Yok, öyle yazmayalım, böyle yazalım.’ Sen diyorsun ki ‘Üzerinde kalem oynatalım.’ Ona gelince senin HÜDA PAR bayrağa karşı, Anıtkabir'e karşı, başkente karşı, İstiklal Marşı'na karşı, öbürü başkasına karşı.

O yüzden CHP, Anayasa'nın ilk dört maddesinin tartışmaya açık olmadığını ve değiştirilemez olduğu fikrinin taş gibi yanındadır, arkasındadır. Bu memlekette, bu ülkede, bu konu tartışmaya kapalıdır.

Siyasetçilerin kavgasına Tayyip Bey’in ihtiyacı var...

Sayın Bahçeli, bugün yine uzun bir süreyi bana ayırmış. Demiş ki ‘Normalleşme çığırtkanları, normalleşme takıntısı olanlar’ diye lafa başlamış, sonra dönmüş dolaşmış, ‘Uzattığım el hesapsızdır, iyi niyetlidir’ demiş.

Bir kere Sayın Bahçeli, bu normalleşmeyi -tahmin ediyorum, neden bu noktaya geldiğini biliyorum- evveli haftalarda sen de il başkanlarını topladın. Bu hafta sonu Türkiye'den 81 il başkanınız üç gün oturdular, konuştular, tartıştılar. Dedikleri şu, ‘Normalleşme millette karşılık buldu. Normalleşme CHP’nin siyaset alanını açtı. Normalleşme milletin tüm görüşlerri birbirine ifade etmesine, gerçek bir demokrasiye olanak sağladı.’

Anketlere bakıyoruz. Normalleşmeye destek. Tayyip Bey ‘yumuşama’ diyordu. Kimse yumuşama demek istemiyor. Muhalefette yumuşamayacağımız belli. Bu Meclis grubunun görevini yaparken yumuşamayacağı belli. Ama siyasetçilerin, kayıkçı kavgasına, birbiriyle konuşup değil de bağrışmasına, evde kavga eden anne-baba gibi çocuğun ‘İkininizi de duymak istemiyorum’ diye kulağını kapamasına Tayyip Bey'in ihtiyacı var. Çünkü açık kulaklar CHP’nin yoksullar için, hayat pahalılığı için, demokrasi için konuştuğunu duyduklarında bize hak veriyorlar. O yüzden gruplaşma, gerginlikler isteniyor.

Devlet Bey doğrusunu yapıyorsun, el uzatmak iyidir...

Baktılar, gördüler ki anketinde, kamuoyu araştırmasında, toplumda, CHP’nin lüzumsuz tartışmalardan kaçan, sürekli vatandaşın derdinden söz açan siyaseti karşılık buluyor. Devlet Bey normalleşmeye karar verdi. Devlet Bey DEM’e uzattığı eli söylüyor. Düne kadar ‘Kapatılsın. Hazine yardımına el konsun. Anayasa Mahkemesi de kapatılsın. Terör odağı’ dediği partiye, bize o partinin seçilmiş milletvekillerine diyalog kurduğumuz için, el sıktığımız için demediğini bırakmayan Devlet Bey, ‘Uzattığım el hesapsızdır, kitapsızdır’ demiş. Ben ona diyorum ki Devlet Bey doğrusunu yapıyorsun.

El uzatmak iyidir. El sıkışmak iyidir. Konuşmak kavgadan iyidir. Diyalog kuru inattan iyidir. Barışmak küslükten iyidir. Bu yaptığın için seni eleştirmiyorum. Dün bana dediklerini dönüp de şimdi sana söylemiyorum.

Diyorum ki el uzatman doğrudur. Milletin temsilcisine uzatılan el, milletin kendine uzatılan eldir. Milletin temsilcisine gösterilen saygı, onu seçene gösterilen saygıdır. Bir partiyi yok saymak, ona oy veren seçmeni yok saymaktır. Yıllardır bunu yapmadım. Yaptığımız için size karşı çıktım.

Devlet Bey'den icazet almayacak...

Milletin tercihi sanaysa ‘milli irade’, banaysa ‘beka sorunu’ DEM’eyse ‘bölücülük, terör örgütü.’ Bu anlayıştan vazgeçmek doğrudur. Bu sürece dair, CHP ne söylerse kendi söyleyecek. Televizyondaki yorumcular ağzıyla, birtakım ezberlerle, birtakım maksatlarla veya birtakım hesaplarla konuşanların ya da hesapsız kitapsız üç beş fazla reyting için ortalığı gerenlerin ağzıyla değil, bu parti konuşacaksa genel başkanının, grup başkanvekillerinin, sözcülerinin, milletvekillerinin ağzıyla konuşacak. Ayrıca bu parti konuşmak için ya da kendi milliyetçiliğini ispat için Devlet Bey’den icazet almayacak. Bu parti demokratik bir açılım yapmak için DEM’den de bir çağrı beklemeyecek. Ama bekleyenlere şunu söyleyeyim: 

Bunu cesaretle yapacak...

Bu parti gelecek hafta, genel başkanıyla kuvvetli bir milletvekili grubuyla yöneticileriyle Diyarbakır’da, Batman'da, Mardin'de, Şırnak'ta, Hakkari'de, Van'da olacak. Bu parti orada açılan yumruklar sıkılsın diye değil, eller birbirine kavuşsun diye; birbirini duymayan kulaklar yeniden kapansın diye değil, birbirine kulak versin diye; bu parti gözyaşlarının durma ümidi durursa ‘Çatışmalar, gözyaşları sürsün. Analar ağlamaya devam etsin’ diye değil, o dünyanın en kıymetli şeyi, analarınızın gözyaşı tutsun diye; artık daha fazla şehit gelmesin diye, terör yüzünden oralara hizmet etmemenin bahanesi kalmasın diye, bu ülkedeki tüm vatandaşlar Anayasa’daki gibi fiilen de özgür olsun, özgür olduğunu hissetsin ve kendini bu milletin bu onurlu ve eşit vatandaşları görsün diye; Kürt kendini  Türk’ten geri, Alevi kendini Sünni'den daha az eşit hissetmesin diye üstüne düşen ne varsa bunu cesaretle yapacak, kimsenin şüphesi olmasın.


O resepsiyonu Çankaya'da yapın...

Bir çağrı da bizden; biz siyasetin kısır kavgalardan, şahsi tartışmalardan uzaklaşmasını, sadece milletin gerçek sorunlarının konuşulmasını istiyoruz. Siyasi hattımızı da buna göre belirliyoruz. Milletin iradesiyle kavga etmiyor, milletin seçtikleriyle didişmeye girmek yerine milletin sorunlarını önlerine koyuyoruz.

Bu milletin istediği, kavga yerine diyaloğu, sorularının çözülmesi için artık sözün öne çıkmasını, sıkılı yumrukların açılmasını savunuyoruz. Bu milleti millet yapan değerler olduğu gibi bu milletin önemli günleri de var. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bunlardan bir tanesi. Her sene olduğu gibi bu resmi törenlere katılacağız.

Şimdi buradan Sayın Erdoğan’a, sözüne çok kıymet verdiği Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum; bu sene Cumhuriyet Resepsiyonu’nu Atatürk’ün vasiyetine rağmen, tüm yargı kararlarına rağmen Atatürk Orman Çiftliği’nin bağrına bir hançer gibi saplanmış o sarayda değil de milletin evinde, Atatürk’ün evinde, gelin Çankaya Köşkü’nde yapın. O resepsiyonu Çankaya Köşkü’nde yaptığınız takdirde göreceksiniz ki bu parlamentonun milletvekillerinin hepsi, partilerinin hepsi, siyasilerinin hepsi gelecek. 

O parayı alamayacaksın...

Vergi kazanandan alınır. Kredi kartını veren banka mı kazanıyor, alan vatandaş mı kazanıyor? Türkiye’nin en büyük kârlarını elde eden bankalara değil, kredi kartıyla kendini döndürmeye muhtaç vatandaşın gırtlağına çöküyor. Yapılmayan alışverişten vergi almaya kalkan Deli Dumrul'a diyorum, bu vergiyi, bu parayı alamazsın, almayacaksın. 

Muhabir: Bünyamin Dobrucalı