Mehmet Şimşek istifa edeceği haberleriyle çalkantılı günler geçiren ekonomi yönetimine destek ekonomist İbrahim Turhan'dan geldi. Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı ve Borsa İstanbul eski Başkanı İbrahim Turhan sosyal medyadan yayınladığı uzun analizinde Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumun kimilerinin iddia ettiği gibi olmadığını vurguladı. Bazı kesimlerden tepki alacağını bile bile bunları söylediğini vurgulayan İbrahim Turhan mesajında şunları söyledi...

Biri de tersini savunmuş olsun...

Zafer Bayramında böyle uzun ve sıkıcı bir paylaşımda bulunmak istemezdim. Finansal piyasada yaşanan gelişmeler karşısında gerçeklere işaret etmek gerekiyor. Sürekli konuşan karamsarlar çoğunlukta. Biri de tersini savunmuş olsun.
Bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar!
Temelsiz, yanlış, yanıltıcı iddialar çeşitli mecralarda yaygınlaştırılıyor. “TL aşırı değerli, böyle devam etmez. Kur artacak, kriz kapıda, kesin bilgi. Yabancı yüksek faiz-düşük kurdan kârını etti, artık çıkıyor. İşte bakın, döviz üzerinde baskı oluştu, ekonomi yönetimi zorda.”

Ya olursa endişesi...

Piyasa hissiyatı öyle bir şey ki yeteri sayıda kişi yeteri kadar sıklıkla aynı şeyi söyleyince bu yaygınlaşıyor.
Bireylerdeki ‘riskten kaçınma’ eğilimi devreye giriyor ve “ya olursa” endişesi baskın çıkıyor. Yakın geçmişte yaşananların olumsuz hatıraları da bunda etkili oluyor.
Piyasada (sadece finansal piyasa değil reel sektörde de) tedirginlik egemen olmuş, insanların eli dövize kaymışken birileri kasıtlı olarak dedikodu yaymaya başlıyor:
“Şimşek gidiyormuş…”
İstediğiniz kadar yalanlayın.
Yalan da olsa çarpıcı kötü haberin izleyicisi/inananı daha çok.
Düşünün ki depremin ardından;
“şu gün, şu saatte deprem olacak” haberleri bile hızla yayılabiliyor.
Piyasa dedikoduları da böyle.
Sebep ister karamsarlığa eğilim, isterse olumsuz deneyimlerin öğrettiği “kuşkucular daha uzun yaşar” önyargısı olsun, kitle psikolojisi böyle işliyor.
Benzer bir süreci yerel seçimlerden önce de yaşadık.

Ezber okuyan analistler...

Ekonomik temellerden kopuk spekülatif bir döviz talebi oluşmuştu. Ana sebep genel seçim sonrası bambaşka koşullarda yaşanan kur artışıydı. Büyük çoğunluk dinlemek ve anlamak istemedi. Ezber okuyan analistleri izleyip döviz aldı.
Son dönemde; bir kısmı aldığı siyasal ya da finansal pozisyon gereği, bir kısmı yukarıda anlattığım finansal kitle psikolojisi yüzünden, bir kısmı müzmin/kategorik muhaliflikten, bir kısmı da düpedüz cehaletten aynı iddiaları, benzer şekilde dayanaksız olarak ileri sürüyor.
Bu öyle bir durum ki örneğin Merkez Bankası tarafından ilave döviz talebi doğurmadan KKM’den çıkışı desteklemek amacıyla alınan makro ihtiyati önlemler bile -aslında finansal riskleri azaltmaya yönelik adımlar iken- kendi olumsuzluk tezlerini doğrulamak için kullanılabiliyor.

Bekle-Gör moduna geçtiler...

Yakın zamanda büyük çalkantı yaşanan küresel finansal piyasalarda yatırımcılar bir yandan bunun yorgunluğu bir yandan yaz tatili rehavetinde zor işlerle uğraşmaya isteksiz.
Türkiye’de izledikleri birkaç kişi içerdeki olumsuz havayı oraya taşımış.
Haliyle ‘bekle-gör’ moduna geçti.
Geçmiş günlerin geri gelmesini arzulayan ve o dönemin temsilcisi dar bir grubun ekonomi yönetiminin değişeceği yönünde yürüttükleri bu kampanya sınırlı da olsa etki yaratmış görünüyor.
İlginç olan ise o dönemin acısını en çok yaşamış muhaliflerin de onların ekmeğine yağ sürmesi.
Temel ekonomik dinamikler TL’yi destekliyor.
Para politikası duruşu sıkı.
Finansal koşullar sıkı.
Nihai yurt içi talebe ilişkin görünüm kısıtlayıcı.
Dış dengede kötüleşme yok.
Kamunun ve özel kesimin vadesi gelen yabancı para yükümlülüklerine ilişkin sürdürülebilirlik riski yok.
Döviz piyasasında Merkez Bankası fiilen piyasa yapıcı olarak işlev görüyor (geçici olacağını umuyor ama bugün için zorunluluk olduğunu kabul ediyorum).
Döviz arz fazlasını uzun suredir MB topluyor. Gerektiğinde de satabiliyor.
Yeterli rezervi var, faiz silahını da kullanabiliyor.
Anlaşılan o ki kısa dönemde piyasa hissiyatını olumsuz etkileyen bu dolduruşa gelip pozisyon alanlar olacak. Olsun.
Ekonomik ve finansal temelleri olmayan piyasa hissiyatı bir süre etkili olur ve ardında çok sayıda zarar etmiş karamsar bırakarak sönümlenir.
Bunun çok örneği var.
Eylül’de ECB ve Fed faiz indirecek.
Son çeyrekten itibaren küresel piyasalarda risk algısı görece toparlanmaya başlayacak.
İçeride Ekim başında açıklanacak enflasyon verisi etkili olacak.
OVP olumlu görünüme destek verecek.
Talep koşulları dezenflasyonist olmaya devam edecek.
Bir noktada para politikası da bu sürece olumlu tepki verecek.
Talepte -belli sektörlerle sınırlı olsa da- ılımlı toparlanma gözlenmeye başlayacak.
2025 iktisadi faaliyet açısından zorlukların sürdüğü ama enflasyonun düştüğü ve finansal çalkantının daha az olduğu bir yıl olacak.
Hayal mi?..
Polyannacılık mı?..
Hiçbir siyasal ya da finansal çıkar gözetmeyen, bir göreve/işe talip olmayan, sadece somut bulgulara ve ekonomi bilgisine dayalı bir analiz bu.
Yine de nasıl tepkiler geleceğini tahmin edebiliyorum.
Aksine görüşler zaten çok.
Bir de bunu duyun.

Muhabir: Bünyamin Dobrucalı