Son Mühür / Alper Temiz - İklim değişikliği, dünya çapında gıda güvenliğini tehdit ediyor. Artan sıcaklıklar, azalan su kaynakları ve verimsizleşen topraklar, gelecekte gıda krizini kaçınılmaz hale getirebilir. Bu tehlikeye karşı alternatif çözümler arayan bilim insanları, yerel besin kaynaklarının önemine dikkat çekiyor. İşte bu noktada, Ege Bölgesi’nin köklü yenilebilir yabani ot kültürü yeniden keşfediliyor.

Urla Aryom Kültür Merkezi’nde gerçekleşen “Yabani Yenilebilir Bitkilerle Alternatif Beslenme” temalı gastronomi etkinliği, bu doğal kaynakları tanıtmayı ve gıda krizine karşı bir çözüm olarak sunmayı amaçlıyor. Urla Belediyesi, Urla Doğal Sofra Derneği ve Michelin yıldızlı şeflerin katkılarıyla düzenlenen etkinlikte, doğadan sofraya uzanan bir beslenme modeli deneyimlendi. 

SÜGEP Akademi Kurucusu Umut Dilsiz: “İklim krizine karşı doğal besin kaynaklarımızı tanımak ve korumak zorundayız. Yabani otlar, gıda güvencesinin anahtarı olabilir.”

Bu önemli projeyi yürüten Sürdürülebilir Kalkınma Gençlik Lideri Eğitim Programı (SÜGEP), yenilebilir yabani otların gıda güvenliği açısından taşıdığı kritik öneme dikkat çekiyor. Projenin yürütücüleri arasında da olan SÜGEP Akademi Kurucusu Umut Dilsiz, bu çalışmanın neden hayata geçirildiğini şöyle anlatıyor:

“İklim değişikliği nedeniyle tarımsal üretim giderek daha kırılgan hale geliyor. Küresel ısınmanın neden olduğu kuraklık, tarımsal üretimde düşüşe sebep olurken, aynı zamanda biyolojik çeşitliliği de tehdit ediyor. Biz, yerel ve dayanıklı gıda kaynaklarını araştırarak, bu kriz karşısında alternatif beslenme biçimleri geliştirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Yabani yenilebilir otlar, besleyici değerleriyle ve doğaya olan uyumlarıyla gelecekte gıda güvenliğimiz için kritik bir rol oynayabilir.”

ege bölgesi yabani ot kültürü

Yabani otlar, unutulmuş süper gıdalar

Yabani yenilebilir bitkiler (WEP), nesillerdir dünya çapında farklı topluluklar tarafından tüketiliyor. Ancak modern tarım ve küreselleşen gıda alışkanlıkları nedeniyle bu otların kullanımı giderek azaldı. Oysa bilim insanları, bu bitkilerin içerdiği yüksek protein, vitamin, mineral ve antioksidan değerleriyle besleyici birer süper gıda olduğunu vurguluyor.

“Hindistan’dan Nijerya’ya, Malezya’dan Etiyopya’ya kadar yapılan bilimsel araştırmalar, yabani otların ciddi bir besin kaynağı sunduğunu gösteriyor. Üstelik bu bitkiler, kimyasal gübreye, pestisitlere ya da yoğun tarımsal girdilere ihtiyaç duymadan yetişiyor. Bu yüzden gıda krizine karşı sürdürülebilir bir alternatif olabilirler.” diyen Dilsiz, özellikle Ege Bölgesi’nin bu konuda eşsiz bir potansiyele sahip olduğunu belirtiyor:

“Ege mutfağı, doğadan gelen lezzetleri sofralara taşıyan nadir kültürlerden biri. Şevketi bostan, radika, turp otu, hardal otu, kuşkonmaz gibi birçok yabani ot, yüzyıllardır tüketiliyor. Ancak bu kültür modern beslenme alışkanlıkları nedeniyle unutuluyor. İşte biz, bu projeyle Ege’nin yabani ot kültürünü yeniden canlandırmayı ve bir gıda krizi çözümü olarak gündeme taşımayı hedefliyoruz.”

ege bölgesi yabani ot kültürü-1

Bilimsel araştırmadan gastronomiye uzanan bir yolculuk

SÜGEP Akademi ve Bahçeşehir Koleji Güzelbahçe Kampüsü öğrencileri tarafından yürütülen proje, sadece gastronomik bir deneyim değil, aynı zamanda kapsamlı bir araştırma sürecini de içeriyor. Proje kapsamında şu aşamalar gerçekleştirildi:

Yenilebilir yabani otların türleri ve besin değerleri araştırıldı.

İklim değişikliğiyle bağlantılı olarak gıda krizine karşı bu otların potansiyeli incelendi.

Öğrenciler, saha çalışması yaparak yabani otları doğal ortamında tanıdı.

Elde edilen veriler katalog haline getirildi.

Etkinlik sonrası hazırlanan rapor, Çevrenin Genç Sözcüleri Ağı üzerinden uluslararası topluluklarla paylaşılacak.

Dilsiz, bu tür yerel besin kaynaklarının sadece gastronomik değil, aynı zamanda ekolojik ve ekonomik bir fırsat sunduğunu belirtiyor:

“Gıda krizine karşı çözüm üretmek istiyorsak, tarımın ötesinde doğanın bize sunduğu kaynakları değerlendirmeliyiz. Yabani otlar, hem düşük maliyetli hem de sürdürülebilir bir beslenme modeli sunuyor. Üstelik iklim değişikliğiyle mücadelede tarımın ekolojik ayak izini azaltmanın da bir yolu.”

ege bölgesi yabani ot kültürü-2

Alternatif protein kaynağı: Bitki bazlı beslenme

Gıda krizine karşı en önemli önerilerden biri de protein kaynaklarının çeşitlendirilmesi. Günümüzde hayvancılığın çevresel etkileri ve artan maliyetleri göz önüne alındığında, bitki bazlı protein kaynakları giderek daha fazla önem kazanıyor.

“Hayvancılık sektörü, küresel karbon salımının büyük bir kısmından sorumlu. Alternatif protein kaynakları üzerinde düşünmezsek, gıda krizini yönetmek daha da zorlaşacak. Yabani yenilebilir otlar, hem besleyici hem de sürdürülebilir bir protein alternatifi sunuyor.” diyen Dilsiz, bu projenin aynı zamanda sağlıklı beslenme alışkanlıklarını teşvik etmeyi amaçladığını ekliyor.

Sonuç: Doğaya dönüş şart

Urla’daki bu etkinlik, yalnızca bir gastronomi deneyimi olmanın ötesinde, iklim değişikliği çağında gıda güvenliğine dair önemli bir farkındalık projesi olarak öne çıkıyor.

Dilsiz: “Eğer gıda krizine karşı gerçek çözümler üretmek istiyorsak, doğayla uyumlu bir beslenme biçimine yönelmeliyiz. Yabani otlar gibi doğal kaynakları koruyup kullanarak, hem sağlıklı hem de sürdürülebilir bir geleceğe adım atabiliriz.”

Muhabir: Alper Temiz