İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde, İZFAŞ ve TACT Fuarcılık iş birliğiyle Fuar İzmir’de düzenlenen İZKİTAP – 4. İzmir Kitap Fuarı, edebiyat ve yazın dünyasından birçok önemli ismi ağırladı. Ali Lidar, Ercan Kesal, Erol Mütercimler, İlker Başbuğ, İnci Aral, Murat Menteş, Polat Özlüoğlu, Sezgin Kaymaz, Töre Sivrioğlu, Umut Sarıkaya ve Yılmaz Aslantürk gibi değerli yazarlar, okuyucularıyla bir araya geldi. Adora Yağmur, Beyza Aksoy ve Beyza Alkoç gibi genç yazarların imza stantları, özellikle çocuk ve genç okurların yoğun ilgisini çekti. Hayranları, genç yazarların kitaplarını imzalatmak için uzun kuyruklar oluşturdu.
İZKİTAP’a yoğun ilgi
İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Kent Kitaplığı tarafından hazırlanan eserler de ilk kez İZKİTAP’ta okuyucularla buluştu. İzmir’de kurulan ve tarihi olaylardan etkilenen Şark Halı Kumpanyası’nın geçmişine dair bilgiler sunan kitap, ilk defa Türkçeye “İzmir Yolunda Üç Deve” adıyla kazandırıldı. Cambridge Üniversitesi Yayınları’ndan Türkçeye çevrilen ve araştırmacı Peter Thonneman tarafından kaleme alınan “Antik Köylerde Yaşam” adlı kitap, 2 bin yıl öncesinin Manisalı köylülerinin yaşamına dair bir hikaye sunuyor. Halid Ziya Uşaklıgil’in gençlik yıllarını İzmir’de geçirdiği “İzmir Hikayeleri” adlı kitabı ise fuarda ikinci baskısıyla okuyucularla buluştu.
Ercan Kesal okuyucularla buluştu
Sevilen yazar ve oyuncu Ercan Kesal, “Sinema ve Edebiyat” başlıklı söyleşisiyle İZKİTAP’ta yer aldı. Kesal, “Fuarlara defalarca geldim. Önce bir okur olarak, sonra yazar olarak, şimdi de oyuncu olarak. Ben Ege Üniversitesi mezunuyum. Uzun yıllar İzmir’de kaldım, yaşadım. Önce diş hekimliği okudum, sonra tıp fakültesine girdim. Son dört yıldır İzmir Urla’da yaşıyorum. İzmir’i çok seviyorum. İzmirli sayılırım. Ben buradaki alana ilk kez geldim. Çok uzun yazar imza sıraları var. Çok şaşırdım açıkçası, anlatmaya değer buluyorum bunu. İçinde kitap olan her şey benim hoşuma gider” ifadelerini kullandı.
“Çok erken yaşta kitaplarla tanışmama bağlıyorum”
Ercan Kesal, “Bu yıl kitap fuarının teması da aynı şekilde ‘Edebiyat ve Sinema’. Başka birçok şeyin yanında bu ikisini hep yan yana götüren birisi oldum. Bu ikisinin birbiriyle olan toplamından fazlasıyla faydalandım. Bendeki bir artı bir, eşittir iki olmadı, üç oldu, dört oldu. Bendeki sinemanın edebiyatla buluşması, aslında sinemayı başlatan şeyin edebiyat olmasıyla ortaya çıktı. Ben edebiyatçı kimliğimle sinemacı oldum. 48 yaşımda kamerayı gördüm, hayatım boyunca oyunculuk ve yönetmenlik yapmadım, senaryo yazmadım, bu konuda eğitim almadım, okuluna gitmedim, böyle bir müfredatım yok. Beni sinemada konuşturan şey ya da el yordamı ile becerebiliyor olmam, bunu sağlayan şey kitaplardır. Yani kelimeler ve edebiyatla olan ilişkim. Edebiyatın hayatımdaki yeri beni sinemacı yaptı. Sinema ile bu kadar barışık olabilmemi, çok erken yaşta kitaplarla tanışmama bağlıyorum” diye belirtti.
Sinema ve edebiyat arasındaki farklar
Kesal, “Sinema ve edebiyat için şunları da söyleyebiliriz. Birisi bir kitap yazar onu bin kişi okur, o kitap bin kitap olur. Birisi bir film yapar o yönetmenin filmidir ve hep öyle kalmaya devam eder. Sinemada daha emredici bir şeyden söz ediyoruz. Aslında sinemacıların kullandıkları malzeme de bir edebi metindir. Elbette kendi matematiği vardır, değişmeye ve dönüşmeye devam eder, Kurguda değişir, prodüksiyonda değişir. Yönetmenin koyduğu bir köpek sesi veya bir ışık, hikayeyi değiştirir. Kelimelerin bir araya geldiği her şey bir edebi metindir. Ama sinema; yönetmenin dünyası olduğu için o edebi metin de yönetmene hizmet etmekle mükelleftir. O yüzden uyarlama eserlerin birçoğunda mutsuz evlilikler olur. Yani Sefiller’i, Anna Karenina’yı okursunuz çok hoşunuza gider, ancak bu edebi eserlerin filmlerini izlersiniz ve hiç beğenmezsiniz. Kitaplarına haksızlık edildiğini düşünürsünüz” diyerek sinema ve edebiyat arasındaki farkları katılımcılarla paylaştı. Söyleşiye katılan okurlar, Kesal’a kitaplarını imzalatabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu.