SON MÜHÜR - OSMAN GÜNDEN / İzmir Büyükşehir Belediyesi, Yerel Reform Girişimi Derneği (YRGD) ve Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi tarafından düzenlenen ve “Merkezi İdare ve Yerel Yönetimler Yetki Paylaşımında İdari ve Mali Özerklik” temalı Yerel Reform Buluşmaları’nın ikincisi, İzmir’in Ahmed Adnan Saygın Sanat Merkezi’nde (AASSM) gerçekleştirildi. Buluşma, katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi ve yerel yönetimlerin özerkliğinin artırılması gerektiğine dair kapsamlı bir tartışma platformu sundu. Etkinliğe İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Yerel Reform Girişimi Derneği Kurucu Başkanı Murat Karayalçın, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski başkanı Aziz Kocaoğlu, ilçe belediye başkanları, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Etkinlik boyunca konuşmalar, yerel yönetimlerin idari ve mali özerklik talepleri, yerel demokrasi ve merkezi idare arasındaki ilişki üzerine derinlemesine yapıldı.
"Belediyelere daha fazla özgürlük ve sorumluluk verilmeli"
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, yerel yönetimlerin demokratik işleyişinin güçlendirilmesi ve belediyelerin daha fazla idari ve mali özerklik kazanması gerektiğini vurguladı. Tugay, konuşmasında katılımcı demokrasinin önemine dikkat çekerek, belediyelerin yerel halkın taleplerine daha hızlı ve etkili şekilde yanıt verebilmesi için daha fazla özerklikle donatılması gerektiğini ifade etti.
Başkan Tugay, özellikle sağlık hizmetleri ve sosyal belediyecilik alanlarında yerel yönetimlerin daha fazla sorumluluk almasının, toplumun refahını artıracağına inandığını belirtti. “Belediyeler, kentlilere en iyi hizmeti sunabilmek için daha fazla idari sorumluluğa sahip olmalı. Özellikle halk sağlığı alanında merkezi hükümetin yürüttüğü sağlık sisteminde büyük eksiklikler var. Koruyucu sağlık ve halk sağlığı alanlarında ciddi problemler yaşanıyor. Belediyelere bu konuda daha fazla sorumluluk verilmesi, toplumun daha sağlıklı olmasına katkı sağlayacaktır” şeklinde konuştu.
Tugay, son yıllarda Türkiye’deki yerel yönetimlerin merkezi yönetimin müdahalesiyle geriye gittiğine, belediyelerin üzerindeki vesayet baskısının arttığına dikkat çekti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte yerel yönetimlerin yetkilerinin kısıtlandığını belirten Tugay, “Belediyelere yönelik vesayet artışı, merkezi hükümetin gücünü daha da pekiştirdi. Bu dönemde kayyum atamaları ile antidemokratik bir süreç yaşanıyor. Yerel seçimlerde halkın iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini söylüyoruz, ancak uygulamada bu tür baskılarla karşılaşıyoruz” dedi.
“Başarılı yerel yönetimler için insanları daha fazla dahil etmeliyiz”
Tugay, İzmir’in 157 yıllık bir belediyecilik geçmişine sahip olduğunu hatırlatarak, şehri yönetme anlayışlarının tarihsel bir derinliği olduğunu belirtti. Ancak, daha iyisini yapabilmek için katılımcı demokrasiyi her alanda geliştirme hedefinde olduklarını söyledi. “İzmir, her zaman demokraside iddialı bir şehir olmuştur. Bu şehirde halk her zaman yüksek bir sosyo-kültürel seviyeyi korumayı başarmıştır. Ancak daha iyisini yapabileceğimizi biliyoruz. Şehirlerin gelişmesinde, halkın katılımı ve demokratik bilinç büyük önem taşır. Bizim en büyük hedefimiz demokrasi bilincini artırmak, demokrasinin bir yaşam biçimi olduğunu insanlara anlatmak ve onların katılımı ile başarılı yerel yönetim uygulamaları gerçekleştirmektir” dedi.
Başkan Tugay, katılımcı yerel demokrasi uygulamalarını daha da güçlendirmek için sivil toplum kuruluşları ve meslek odaları ile sıkı iş birliği içinde olduklarını ifade etti. “CHP'li belediyeler olarak, katılımcı demokrasi uygulamalarını geliştirmek için birçok yol ve yöntem deniyoruz. Bu süreçte, şehri birlikte yönetme amacındayız. Her kesimi dinleyerek kararlar alıyor, halkın isteklerine ve ihtiyaçlarına göre adımlar atıyoruz” şeklinde konuştu.
Belediyelere daha fazla mali bağımsızlık ve idari sorumluluk
Tugay, belediyelerin mali açıdan bağımsızlıklarını kazanarak kendi kaynaklarını oluşturabilecek alanlara sahip olmaları gerektiğini belirtti. Bu şekilde, yerel yönetimlerin daha etkin bir şekilde hizmet verebileceğini ifade etti. “Belediyeler, kendi kaynaklarını kendisi oluşturacak bir yapıya ihtiyaç duyuyor. Merkezi yönetimden daha fazla bağımsızlık sağlayarak, hizmetlerini daha verimli hale getirebiliriz. Bu, yerel yönetimlerin daha özgür ve etkili olmasını sağlayacaktır” dedi.
Tugay, sağlık alanındaki sorunlara özel bir vurgu yaparak, belediyelerin bu alanda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini yineledi. "Bir hekim olarak, halk sağlığı alanında belediyelerin daha fazla rol üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Koruyucu sağlık hizmetleri, sağlık eğitimi ve önleyici tedbirler yerel yönetimlerin sorumluluğunda olmalı. Merkezi hükümetin sağlık politikalarının eksiklerini belediyeler tamamlayabilir ve halkın sağlığını daha etkin bir şekilde koruyabiliriz” dedi.
“Yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliği şart”
Yerel Reform Girişimi Derneği Kurucu Başkanı Murat Karayalçın, derneğin kurulduğu günden bu yana yerel yönetimlerin reforme edilmesi ve yeniden yapılandırılması için çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Karayalçın, Türkiye’de kamu yönetiminin merkezi yönetim ve yerel yönetimlerle bir bütün olduğunu belirten Anayasa’nın 123. maddesinin, bu bütünün reforma tabi tutulması gerektiğine işaret etti. “Anayasa’nın 123. maddesine göre, Türkiye’de kamu yönetimi merkezi yönetim ve yerel yönetimlerle bir bütündür. Ancak bu bütünü yeniden gözden geçirip, yerel yönetimlerin de özerkliğini sağlayacak şekilde bir reform yapmamız gerekiyor” dedi.
Karayalçın, yerel yönetimlerin özerkliğinin, merkezi idarenin bir şubesine dönüşmemek adına büyük önem taşıdığını belirterek şunları söyledi: “Bir belediye, özerk değilse aslında merkezi idarenin bir uzantısı haline gelir. Belediye ancak özerkse, halkına doğru hizmet verebilir. Eğer özerklik yoksa, yerel yönetimlerin memurlaşması kaçınılmaz olur. Biz yerel yönetimlerin idari ve mali açıdan tam anlamıyla özerk olmasından yanayız”
Vesayet kurumlarının tartışılması gerekiyor
Yerel yönetimlerin idari ve mali özerklik talebini dile getiren Karayalçın, bunun karşısındaki en büyük engelin vesayet kurumları olduğunu söyledi. “Tartışmamız gereken konu, bu özerkliğe karşı olan vesayet kurumlarıdır. Bu tür kurumların artık tartışılması gerekiyor. Türkiye'deki yerel yönetimler, gerçekten halkın hizmetinde olabilmek için bu vesayet sisteminden kurtulmalıdır” dedi.
Yerel yönetimler ve merkezi yönetim arasındaki ilişki
Karayalçın, yerel yönetimlerin güçlü olması gerektiğini vurgulayarak, Anayasa'nın 127. maddesine atıfta bulundu. Karayalçın, vesayet yetkisinin, siyasi iktidarlar tarafından bir tehdit aracı olarak kullanıldığını belirtti. “Vesayet, siyasi iktidarların elinde bir tehdit aracına dönüşmüştür. Özellikle CHP'li belediyelere yönelik uygulanan ekonomik baskılar ve kısıtlamalar bunun örneklerindendir” dedi.
Yerel yönetimlerin güçlü olması ülke için faydalı olur
Karayalçın, yerel yönetimlerin güçlü olması gerektiğini savunarak, bunun sadece yerel kalkınma için değil, ülkenin genel yararı için de önemli olduğunu ifade etti. “Üniter devletin güçlü olabilmesi için yerel yönetimlerin de güçlü olması gerekir. Yerel yönetimlerin halkla doğrudan ilişkisi, devletin her kademesinin halkı daha iyi anlamasını sağlar” şeklinde konuştu.
Etkinlik sonrası panel ve katılımcı tartışmalar
Buluşma, YRGD Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nazlı Kayı’nın moderatörlüğünde gerçekleşen panel ile sona erdi. Prof. Dr. Levent Köker, Bülent Baratalı ve Dr. Aydın Arı’nın katılımıyla yapılan panelde, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, mali ve idari özerklik ile vesayet sisteminin sona erdirilmesi konuları tartışıldı. Katılımcılar, yerel yönetimlerin halkla daha yakın bir ilişki kurabilmesi için öneriler sundular. Etkinlik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğine dair güçlü bir mesaj verdi ve katılımcılar arasında derinlemesine bir tartışma ortamı yarattı.