Mektupta vurgulanan temel nokta, Türkiye'nin itibarı ve toplum psikolojisi üzerinde olası olumsuz etkileri oldu. Avrupa'da uzun yıllardır başarıyla uygulanan "Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak" yönteminin Türkiye için de geçerli bir çözüm olduğu belirtilirken, bu yöntemin sadece hayvan refahı açısından değil, aynı zamanda toplum sağlığı ve güvenliği açısından da önemli bir rol oynadığı vurgulandı.
Uluslararası baskı ve iç politika dinamikleri
Mektupta ayrıca, Hollanda'daki deneyimlerin, sokak hayvanlarının öldürülmesinin uzun vadede sorunu çözmediğini ve toplumda şiddetin artmasına neden olduğunu gösterdiği ifade edildi. Avrupa Birliği'nin (AB) yakın zamanda kabul ettiği hayvan haklarıyla ilgili yasalar da Türkiye'nin bu alanda daha ileri adımlar atmasını teşvik eder nitelikte.
Türkiye'nin tarihsel ve kültürel değeri
Avrupa Parlamentosu'nun mektubunda ayrıca Türkiye'nin yüzyıllardır sokak hayvanlarına insani bir yaklaşım sergilemekte olduğunu övgüyle anlattı. Türkiye'deki hayvan refahı kuruluşlarının ve uluslararası toplumun desteğiyle, "Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak" programının güçlendirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması gerektiği vurgulanıyor.
Avrupa Parlamentosu üyesi Anja Hazekamp ve Hollanda Ulusal Parlamentosu üyesi Ines Kostic'in mektubunun Türkçeleştirilmiş halinin tamamı şu şekilde:
"21 Temmuz 2024
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin değerli üyeleri,
Sokak hayvanlarının toplu katliamına yol açacak bir yasanın Meclis gündeminde olduğu bilgisine ulaştık. Söz konusu yasayı geçirmemenizi önemle rica ederiz. Hollanda'daki deneyimlerimizden, hayvanları öldürmenin ya da onları yakalayıp aşırı kalabalık barınaklarda, kötü koşullarda tutmanın maliyetli olduğunu ancak uzun vadede insan sağlığını korumadığını veya herhangi bir sorunu çözmediğini bilmekteyiz. Beklentilerin tam aksine, bu tür uygulamaların ülkelerin itibarını zedelediği ve toplumda şiddetin daha fazla artmasına katkıda bulunduğu kanıtlanmıştır.
Yine deneyimlerimizden bilmekteyiz ki, “Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak “temeline dayanan uygulamalar ve buna yönelik farkındalık çalışmaları, sokak hayvanları nüfusunun yönetilmesinde en etkili ve en ahlaki yöntemdir. Sokak hayvanlarına yönelik insani muamelenin Türkiye'de asırlardır iyi ve değerli bir uygulama olmasını takdir etmekteyiz. Tüm canlılara özenle ve insanca davranmanın hala Türk insanının önemli bir değeri olduğundan şüphemiz yoktur.
Türk hükümetinin, daha fazla sokak hayvanının öldürülmesine olanak tanıyan yeni yasayı geçirmemesi; bunun yerine Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak uygulamasının güçlendirilmesi ve toplumsal farkındalığın artması adına hayvan refahı kuruluşları ve uluslararası toplumla birlikte çalışması için en az beş gerekçe bulunmaktadır.
İlk gerekçe, insani ve hayvan dostu köpek ve kedi nüfus yönetiminin hem insanlar hem de hayvanlar için önemli olmasıdır. Köpekler ve kediler, insanlara sağladıkları önemli psikolojik ve fizyolojik faydalar ve topluluklar arasında sosyal köprülerin kurulmasına yaptıkları katkılarla insanlar için harika yol arkadaşlarıdır. Diğer birçok ülkede Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak uygulaması ile toplumun eğitilmesinin sokak hayvanı nüfusunun yönetilmesinde en iyi yöntem olduğu görülmüştür. Bu, hayvanları öldürmekten ya da korkunç koşullar altında esir tutmaktan daha insani bir yöntem olduğu gibi, köpek ve kedi nüfuslarını kontrol altında tutma konusunda da daha etkili bir yöntemdir.
Hollanda artık sokak köpeklerinin bulunmadığı ülkelerden biridir. Bu başarıya, Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak yönteminin uygulanması ve hastanelerdeki köpek ve kedilerin çiplenmesi, kaydedilmesi ve sahiplenilmesi için hayvan refahı kuruluşlarıyla işbirliği yapılmasıyla ulaşılmıştır. İnsanların, köpek ve kedilerin davranışlarına ve evcil hayvan sahibi olmanın gerektirdiklerine dair eğitilmesi bir diğer önemli faktördür. Hollanda'da köpeklerin mikroçiplenerek kayıt altına alınması da zorunludur. Tüm bunlar ülkede hayvanların daha az terk edilmesi ve daha az ihmal edilmesini sağlamış ve nihayetinde Hollanda'da sokak köpeği sorunu kalmamıştır.
İkinci gerekçe, AB'nin yakın zamanda, AB anlaşmalarında da yer aldığı gibi hayvanların duyarlı varlıklar olduğunun tanınması doğrultusunda kedi ve köpeklerin korunmasını artırmaya yönelik bir yasa taslağı sunmuş olmasıdır. Yasa taslağı, kedi ve köpeklerin kayıt altına alınmasının yanı sıra yasa dışı evcil hayvan ticareti ile mücadele adımları konusunda tüm AB ülkeleri için zorunlu bir sistemi içermektedir. AB'nin Türkiye'nin önemli bir ortağı olması doğrultusunda, söz konusu taahhütlerle uyumlu olacak şekilde sokak hayvanlarının korunmasına yönelik adımlar atılması memnuniyetle karşılanacaktır.
Üçüncü gerekçe olarak, Türkiye'nin Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü'nün (WOAH) bir parçası olduğunu ve şu hedeflere ulaşılması adına Hayvan Refahı Stratejisi'ni imzaladığını hatırlatmak isteriz: “Hayvan sağlığı, insan refahı, sosyo-ekonomik kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik çabalarını tamamlayacak şekilde hayvanların refahına saygı duyulduğu, teşvik edildiği ve geliştirildiği bir dünya.” Türkiye, hayvanların açlıktan, yetersiz beslenmeden, susuzluktan, acıdan, yaralanmadan ve stresten kurtulması taahhüdünde bulunmuştur. Sokak hayvanlarının öldürülmesi bu taahhütlere aykırı olacaktır.
Dördüncü gerekçe, Türkiye'de masum hayvanların muhtemel itlafına yönelik haberlerin uluslararası ortamda yayılması ve gerek ülkenin gerekse liderlerinin itibarına zarar vermesidir. Dünya çapında turistler, siyasetçiler ve vatandaşlar bu durumdan şimdiden dehşete düşmüş durumdadır. Sokak hayvanlarına yönelik devlet destekli şiddet, Türkiye'nin itibarı için kötü olmanın yanında bu şiddete tanıklık edenlerde psikolojik hasara da neden olmaktadır.
Son olarak, sokak hayvanlarının öldürülmesini kolaylaştıracak yasa taslağının toplumda şiddetin artmasına katkıda bulunması ve kamu sağlığına tehdit oluşturması da muhtemeldir. Araştırmalar, hayvanlara yönelik şiddet ile insanlara yönelik şiddet arasında iyi belgelenmiş bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Bu, hayvanlara şiddet uygulayan kişilerin insanlara karşı da şiddet uygulama ihtimalinin daha yüksek olduğu anlamına gelmektedir. Çocuk koruma ve sosyal hizmet kuruluşları, ruh sağlığı profesyonelleri ve eğitimciler, hayvanlara yönelik kötü muamelenin agresif ve antisosyal davranış olduğunu giderek artan oranda fark etmektedir. Hayvanlara kötü muamele, genç bir hayvan istismarcısının büyüdüğünde insanlara karşı sergileyeceği muhtemel şiddetin de güvenilir bir göstergesidir. Sokak hayvanlarına yönelik şiddetin son bulması daha merhametli bir toplumun oluşmasına, her vatandaşın fiziksel ve ruhsal sağlığının, özellikle de çocukların sağlığının daha iyi korunmasına katkıda bulunacaktır.
Hayvanların toplu olarak öldürülmesine olanak sağlayan yasa tasarısı, sorunları çözmek yerine sorun yaratacaktır ve Türkiye gibi medeni bir topluma yakışmamaktadır.
Bu nedenle aşağıdakileri önemle rica ederiz:
1. Sokak hayvanlarının toplu olarak öldürülmesini kolaylaştıracak yeni yasanın çıkmaması.
2. Bunun yerine, sokak hayvanları politikasının en etkili ve insani Yakala, Kısırlaştır, Aşıla, Yerine Bırak yöntemlerine göre uygulanmasına yatırım yapmaya başlamak için ulusal ve uluslararası hayvan refahı kuruluşlarıyla bağlantı kurulması.
Bu adımlar, köpek ve kedilerin toplu olarak öldürülmesine karşı olan, Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak yönteminin köpek ve kedi nüfusunu kontrol altında tutmada tek etkili yol olduğunu kabul eden Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (WOAH) gibi saygıdeğer kuruluşların tavsiyeleriyle de uyumlu olacaktır. Bu yönde atacağınız olumlu adımlarda size destek olmaya niyetli çok sayıda kurum olduğunu bilmenizi isteriz.
Uluslararası anlaşmalara ve değerlere göre hareket etmek elinizdedir. Hollanda, başıboş hayvan nüfusunu yönetmenin ve herkes için güvenli bir ortam yaratmanın tek yolunun hayvanları öldürmeyi bırakmak ve Yakala, Kısırlaştır, Aşıla ve Yerine Bırak programlarını yaygınlaştırmak ve insanları eğitmek için hayvan uzmanlarıyla çalışmaya başlamak olduğunu kanıtlamıştır. Sadece hayvanların değil insanların da yararına olacak bu adımları Türkiye'nin de atabileceğine inanmaktayız.
Yanıtınızı ilgiyle beklemekteyiz.
Saygılarımızla,
Anja Hazekamp
Avrupa Parlamentosu Üyesi"