Son Mühür/Gamze Eskiköy- Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), “Hırsız Var!!! Havamızı, denizimizi, zeytinimizi, suyumuzu çalıyolar” sloganıyla yaptığı çağrının ardından Bodrum’da gerçekleştirdiği iki günlük genel meclis toplantısını tamamladı. Toplantının ardından bir sonuç bildirgesi yayınlayan MUÇEP, çevresel tahribata karşı kararlılığını yineledi.
“Engellemeler bizi durduramayacak”
MUÇEP, Bodrum’da yapılan 36. toplantılarının ilk gününde planlanan programı uygulayamadıklarını belirtti. 19 Nisan Cumartesi günü, Bodrum Limanı’ndan hareket edecek bir tekneyle Tavşanburnu/Gerenkuyu istikametine giderek, Kızılağaç zeytinliklerinin imar oyunlarıyla Kalyon Holding’e arsa olarak tahsisi ve Limak Holding’in otel yapım projesi gibi çevresel tehditlerin bulunduğu alanları yerinde değerlendirmeyi hedeflemişlerdi.
Ancak daha önceden anlaşılan tekne kaptanının son anda seferi gerçekleştirmek istememesi üzerine aynı bölgeye karadan ulaşan grup, yörenin muhtarı ve ilgili kişilerle birlikte yapılmış ve yapılacak tahribatlara dair değerlendirmelerde bulundu. MUÇEP açıklamasında, “Bu engel bize, bir kez daha yaratılmak istenen ‘korku imparatorluğunun’ şimdilik başarılı olabildiğini gösterdi. Umarız ki her şey sadece bu kadardır. Umarız ki destek vermesini beklediğimiz sivil toplum kuruluşları ve denizcilerimiz de bu korku imparatorluğunun mağduru değillerdir” denildi.
Platform, Muğla başta olmak üzere doğanın geri dönüşsüz şekilde tahrip edilmesine yol açan her türlü uygulamaya karşı mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.
Latmos ve Bafa madencilik tehdidi altında
Toplantının ikinci gününde Marmaris, Menteşe, Datça, Milas ve Bodrum yerel meclisleri ile MUÇEP Derneği’nin faaliyet raporları okundu. Latmos Platformu’ndan Özlem Binder ve Timuçin Binder, Beşparmak-Latmos dağlarındaki Feldspat ve kömür madenciliğinin kültürel ve doğal varlıkları tehdit ettiğini ifade etti.
“Latmos’un Bafa tarafına bakan kısmı nispeten korunuyor olsa da, kuzey yamaçlarında madencilik faaliyetleri devam ediyor. Kaya resimleri ve Bizans kalesi kalıntısı bulunan Çörlen Asar’da yeni ÇED süreci başlatılacağına dair duyumlar aldık” diyen platform üyeleri, yöre halkının da sürece dahil edilmesi için çalışmalar yürüttüklerini belirtti. Özellikle Sakarkaya civarındaki kaya resimlerinin tescil edilmesi halinde korunabileceğini söylendi.
Ayrıca bölgede su kaynaklarının kuruması ve kontrolsüz turizm faaliyetlerinin etkileri de çevresel sorunlar arasında gösterildi.
Akbelen savunucusuna dava: “Kömür bulamadılar, ormanı yok ettiler”
MUÇEP Bileşenlerinden İkizköy Çevre Komitesi’nden Tuncer Saraçoğlu ise Bodrum’un su sorununun en büyük nedeninin kömür madenciliği olduğunu belirterek, “4 yıllık kömür için 790 dönüm Akbelen Ormanı’nı yok ettiler ama kömür bulamadılar. FAO raporuna göre 2040 yılında güvenli su ve güvenli gıdaya ulaşmanın artık mümkün olamayacak" ifadelerine yer verdi.
Saraçoğlu, Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılandığı davanın 30 Nisan’daki ikinci duruşması için kamuoyundan destek istedi.
“Madencilik faaliyetleri disiplinlerarası değerlendirilmelidir”
Öğleden sonraki oturumda Milas Meclisi’nden Itri Levent Erkol, madenciliğin sadece ruhsat veya ÇED alanı çerçevesinde değil, havzalar bazında değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek şu ifadelere yer verildi:
“Ekosistemleri yok eden madencilik faaliyetleri, iklimi de daha kırılgan hale getiriyor. Örneğin, madencilik nedeniyle yapılan patlatmalar yarasa popülasyonlarını yok ediyor. O yüzden zeytin sineği artıyor. Bu da zeytinliklere dolaylı bir zarar daha veriyor. Madencilik faaliyetleri trafik teröründen su krizine kadar birçok sorunu beraberinde getiriyor"
Muğla’da 40 bin yatlık marina planı tartışma yarattı
Bodrum Meclisi’nden Nihat Gencosman, turizm projelerinin de benzer şekilde kamu yararı adı altında doğayı tehdit ettiğini belirtti.
“Denizli-Aydın-Muğla Bütünleşik Kıyı Planı’nda 40,000 yat kapasitesi için marinalar planlanıyor. Otel ve rezidanslar için arazi tahsisleri yapılıyor. Konaklama tesislerinin turizm diye sunulması yanlış, bunda bir kamu yararı yok"
Gencosman, 1982 yılında çıkan Turizmi Teşvik Yasası ve buna bağlı yönetmeliklerin, toprağın el değiştirmesine neden olduğunu ve bu nedenle küçük yatırımcıların toprak üzerindeki kontrolünü kaybettiğini belirtti.
İklim Kanunu, İklim Adaleti Koalisyonu ile birlikte değerlendirilecek
Toplantının sonunda, İklim Kanunu’nun tekrar komisyona iade edilmesi konusu gündeme alındı. MUÇEP, bu süreçte İklim Adaleti Koalisyonu bileşeni olarak yürütülen çalışmaları da kamuoyuna aktardı.