Sadece tatili ifade ediyor bayram kelimesi şimdilerde. Bayramlar çocuklar içindi de, biz mi büyüdük? Yoksa gerçekten de kaybettiğimiz değerlerin arkasından üzülmekten başka çaremiz mi yok? Siz de derin bir ah çekip, “Nerede o eski
bayramlar” diyenlerdenseniz, biraz hatırlayalım, biraz da hatırlatalım istedik..
Önce Barış Manco’yu rahmetle anıp onun o güzel dizelerini hatırlatalım size “Bugün bayram erken kalkın çocuklar Giyelim en güzel giysileri”
Evet sabah erkenden uyanıp bayram namazına giden aile fertlerini kurulmuş kahvaltı masası başında yeni alınan giysileri giyip karşılamak demekti “Bayram”.
Tüm aile bireylerinin bir araya toplandığı; mutluluk kahkahalarının havada uçuştuğu, kızarmış ekmek kokusuydu Bayram.
Bayram; tatile gitmek değil, ziyaret etmek demekti. Önce aile büyüklerinin elleri öpülür daha sonra konu komşunun kapısı çalınırdı. Çocuklar için birbirinden renkli çikolata şeker demek, çalınan kapılardan en çok harçlığı kim topladı onun hesabını yapmaktı Bayram
Birlikte yapılan hoş sohbete, ikram edilen çikolata ve kolonya ile ara vermekti bayram. Bayramda anane, babaanne demek sıcacık huzur dolu bir kucak ,pamuk kıvamında yumuşacık öpülesi eller ve tabi ki kolalı mendil demekti. Mis gibi ütülenmiş, kolalanmış, tertemiz mendiller torunlar için hazırlanırdı. İçlerine de bayram harçlıklarını koymayı unutmazdı büyükler
Bayram; yeni pabuçlar demekti evvela... Arife gecesi yeni pabuçlarla beraber uyunurdu, annenin tüm kızmalarına aldırmadan, gizlice...
Bayram banyosu vardı … Bayrama tertemiz girmek adettendi .Mis gibi aklanıp paklanıp, tiril tiril giyinmekti Bayram
Kahvaltı sofrasından kalkar kalkmaz, soluğu mahallede alırdı çocuklar... Sokakta hazır beklerdi bayram salıncağı, gıcır gıcır sesi duyuldu mu, koşar sıraya girerdi çocuklar...
Dünyanın en büyük lunaparkına gitmiş kadar eğlenirlerdi. Öyle jetonla, elektrikle
falan değil, sadece salıncakçının gücüyle çalışacak kadar da samimiydi, bizdendi; seyyar salıncak.
Seyyar salıncaktan inen çocuklar, çatapat, kızkaçıran cephanelerini toplar, sokaklarda “fiiçuuuyyyvv” sesleri yankılanırdı.
Pamuk helvacı, kağıt helvacı, baloncu, elma şekerci, macuncu beklerdi her sokağın başında...
Bayramdan günler önce atılırdı rengarenk tebrik kartları, postaneler dolar taşardı. Samimiyetsiz toplu bayram mesajlarından önce, el öpmeler vardı. Şimdi ise insanlar akıllı telefonlarıyla bırakın birbirlerini aramayı mesaj bile atmaya üşenir oldu
Kolonyalar doldurtulurdu mahallenin kolonyacısından... Herkesin kendi kolonya şişesi
olurdu, en havalı kristalinden... Misafire Türk kahvesi ikram edilirken, yanında likör ve badem şekeri unutulmazdı.
Kahveler, tatlı sohbetlere vesile olurdu... Komşuda pişen mutlaka size de düşerdi... Komşuluk vardı çünkü. Yan yana kapılarda yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmesin diye paylaşılır, komşunun tabağı asla boş gönderilmezdi geri.
Bayram da ekmek çıkmazdı; güler öncesinden stoklar yapılır bayram sonuna kadar bayatlayan ekmekler soba üzerinde ısıtılır, üzerine mis gibi tereyağıyla lezzet katılırdı.
İkramlıkların vazgeçilmeziydi baklava…Usta ellerde incecik, kat kat açılan hamurun içi arzuya göre ceviz veya fıstıkla döşenirdi. Fırına verilirken üzerine konulan tereyağının kokusu nerdeyse aşağı ki mahalleden alınırdı. Şerbeti yediğinde ise çıkan o içi cız ettiren ses ağızların sulanmasına yeter de artardı
Zeytinyağlıların sultanını ise yaprak sarmasıydı bayramlarda. İmece usulü komşularla bir araya gelinir kalem gibi sarılırdı asma yaprakları tek tek ve özenle. Ya o canım su böreklerine ne demeli …kat kaç içi peynirle dolu, önce göze sonra mideye hitap eden …
Bayram mutluluk, bayram özlem, bayram hasret demekti eskilerde. Uzaktakiler kavuşur ,küsler barışırdı .çocuklar sırf bayramı beklerdi sevdikleri istedikleri o ayakkabıya ,elbiseye kavuşmak için .
Bayramın gelişi günler öncesinden belli ederdi kendini. Evleri tatlı bir telaş sarardı. Listeler hazırlanır eksikler tamamlanırdı. Bayram temizliğinde ise evden beyler bir bahaneyle uzaklaştırılır, dört bir koldan her bir oda tek tek itinayla temizlenir, ev resmen kırklanırdı.
Kolalanmış dantellerin kokusu, çekmecelere konulan lavanta ve naftalin kokularıyla birleşir genzi yakan o koku tüm değme parfümlere taş çıkarırdı.
Bayramlar; paylaşmayı, yardımlaşmayı ve aile kavramını ön plana çıkaran, bütün aile birlikte aynı masanın etrafında buluşmuş olmanın mutluluğunu yansıtan en özel zamanlardır.
Şimdilerde durum biraz farklı, teknolojinin gelişmesi ve araya giren mesafeler bu alışkanlıklarımızı unutturdu, artık herkese hatırlattığı farklı imgeler var bayramların..
Dünün çocukları bu günün yetişkinleri olarak bizler de “Ahhh ahhh nerede şimdi o eski bayramlar” diyorsak bu bayram bu düşünceyi biraz da olsa değiştirebilmek için bir adım atabiliriz.
Çocuklar yaşamadıkları, görmedikleri, bilmedikleri hiçbir şeyi uygulayamazlar. Çocuklarımıza bazı alışkanlıkları kazandırmak nasıl önce bizim uygulamamız ve onlara model oluşturacak davranışlarda bulunmamızla gerçekleşiyorsa burada da önce bizim bazı değerlere sahip çıkmamız ve geleneklerimizin korunmasına ve yaşatılmasına da özen göstermemiz gerekiyor.
Bu bayram çocuklarınızı alın, huzur evlerini ziyaret edin, çocuk esirgeme yurtlarına gidin, görüşmediğiniz yakınlarınız varsa hiç değilse bir telefon açın, gönüllerini alın, mahallenizdeki muhtarlara yardıma ihtiyacı olan aileler olup olmadığını sorup, elinizden geldiğince yardımcı olmaya çalışın. Bu bayramda hem çocuklarınızla bayram kutlayın hem de bayramın farklı anlamlarını birlikte yaşayın.
Daha nice güzel bayramlara…
KEZBAN SELÇUK