Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Deniz Ülke Kaynak Arıboğan bir anda dünyanın ana gündem maddesi haline gelen İran'daki İsmail Haniye suikastini değerlendirdi. Olayın çok yönlü olarak masaya yatırılması gerektiğine işaret eden Arıboğan, 'suikast İran’ın kalbinde yapılabildiğine göre İran’ın ne denli zaaf içerisinde olduğu ispatlanmak istenmiş olabilir. Haniye, Katar ya da Türkiye vs. değil İran’da suikaste uğradı. İran sınırları ve istihbaratının geçirgenliği ortaya çıktı' hatırlatmasında bulundu.
Prof. Arıboğan, 'Hamas’ın siyasi büro şefi Haniye’nin Tahran’da düzenlenen bir suikastle öldürülmesi beraberinde bir çok soru getiriyor. Suikastin içeriği ve nasıl düzenlendiği hakkında fazla bilgi verilmiyor şimdilik. Hiç bir zaman da tam öğrenemeyebiliriz. Lakin (fail “eğer MOSSAD” ise”)vurulan İran, ölen Hamas lideri” denilebilir. Buradan olayların daha da alevleneceği, savaşın genişleyeceği sonucunu çıkarılabilir' ifadelerine yer verdi.

ABD'den Japonya'ya baskı: Çin'e yönelik çip satışı kısıtlansın ABD'den Japonya'ya baskı: Çin'e yönelik çip satışı kısıtlansın

İran'la Hamas'ı aynı pakete sokarak...

'Böylelikle İsrail,  Batı dünyasında “şeytan” olarak görülen İran ile Hamas’ı aynı pakete sokarak, “mağdur Filistin” imajını bozmayı ve çatışmayı “İran ve İsrail” formatına sokmayı amaçladı diyebiliriz. Zira İsrail 7 Ekim sonrası girdiği delilik haliyle Hamas’ı özne olmaktan çıkardığı gibi, “mazlum Filistinlilerin” yıllarca dünya kamuoyunda göz ardı edilen insanlık dışı durumunun öne çıkmasına yol vermişti. Filistin’de yıkılan düpedüz insan medeniyetiydi' vurgusu yapan Prof. Arıboğan mesajında şunları söyledi.
Gelinen noktada ise olayın genişlemesiyle Filistin meselesinin arka plana atılıp,  İran’ın öne çıkarılması ve  çözülmeye başlayan Batı ittifakının sağlamlaştırılması hedeflenmiş olabilir.
Ve fakat, sanki sonuçları itibariyle gidersek Hamas’ın Sünni ve Arap liderinin Şii İran’ın şehidi haline gelmesinin ve Filistin davası ile İran’ın davasının  “aynılaştırılmasının” arka planında farklı durumlar gözlenebilir.


1) İran içinden destek görmeden bu iş olmaz. İran kendi içerisinde rekabet eden çok merkezli bir devlet. Bir grup, Hamas’ı (özellikle Haniye üzerinden sağlanan Türkiye bağından kopartarak) İran’ın aktörü haline getirmek istemiş olabilir. Zira Hamas, İran ve Türkiye arasında en az iki arka merkeze bölünmüş durumda, Türkiye askeri tarafı değil meşru  siyasi tarafı öne çıkartmaya çalışıyor.  Ağırlık merkezi bu suikastten sonra İran’a kayarak Hizbullah’tan sonra Hamas da İran’ın mutlak kontrolüne girebilir. 
2) İran’da bir başka grup, çatışmayı yumuşatmak, rövanş için kan iştahını hafifletmek  üzere İsrail’e Hamas siyasi liderini taviz/kurban olarak vermiş olabilir. Nitekim İran’daki tartışma “kim sattı” üzerinden dönüyor. Kasım Süleymani’nin (ABD saldırısıyla) ardından da sert demeçler verilmesine rağmen bir karşı eyleme geçilmemişti, hatırlayalım.
3) Suikast İran’ın kalbinde yapılabildiğine göre İran’ın ne denli zaaf içerisinde olduğu ispatlanmak istenmiş olabilir. Haniye, Katar ya da Türkiye vs. değil İran’da suikaste uğradı. İran sınırları ve istihbaratının geçirgenliği ortaya çıktı. 
4) İran’da İsrail ve Batı ile yumuşama niyetindeki gruplara,başta Pezeşkiyan olmak üzere, balans ayarı yapılmış olabilir.
5) Netanyahu, İsrail kamuoyunda  oldukça zor durumdaydı. Bu suikast, yönetimde konsolidasyon ve halk nezdinde destek sağlayabilecek simgesel bir terör eylemi. 
Aklıma gelen boyutlar şimdilik bu kadar. Birlikte düşünmeye devam edelim.

Muhabir: Bünyamin Dobrucalı