ALPER TEMİZ - Şirince'deki Matematik Köyü'nde maddi olanakları sınırlı olan çocuklara eğitim veren Prof. Dr. Ali Nesin, geçtiğimiz yıl Nesin Vakfı'nın mallarına el konulması ve yaşananlar neticesinde Nesin Vakfı bünyesinde eğitim alan çocukların da süreçten olumsuz yönde etkilenmesi nedeniyle gündeme gelmişti. Diğer taraftan özel eğitim kurumlarında yüzde 300'lere dek çıkan faiş ücret artışları ve devlet okullarında yaşanan yığılmalar, eğitim sisteminin gidişatına ilişkin oldukça olumsuz ip uçları vermişti. Mevcut koşulların, nüfusun kalabalık olduğu illeri daha fazla etkisi altına aldığı söylemleri ise velilerce çokça dillendirilmişti. "İzmir, İstanbul ve Ankara dışındaki illerde öğrencilerin kendileri ve öğretmenleri arasındaki iletişimlerinin bu üç ilden çok daha kaliteli olduğunu" dile getiren Prof. Nesin, "Üstelik öğretmen kalitesi de yine İzmir gibi kalabalık nüfusa sahip illerden çok daha yukarı seviyelerde" açıklamasını yaptı.
"Yeni yetme burjuvaziye sesleniyor"
Prof. Nesin, "Evet, İzmir'den de daha iyi İstanbul'dan da. Üstelik kız öğrenci erkek öğrenci ilişkileri de çok daha iyi bir seviyede. Bunlar durum değerlendirmesi için çok önemli ip uçlarıdır. Öncelikle özel okulların durumunu analiz edelim. İzmir bazına gelince; diyelim okul ücreti ayda bin lira, sonraki yıl 5000 lira oluyor. Anne baba çaresiz ne yapsın aile. Tabi okulları da anlıyorum. Süreklilik gerek. Fakat esas mesele bu da değil. Özel okullar arasında köklü okullar var. Bunun dışında yeni yetme burjuvaziye seslenen okullar da var. Örnek verecek olursam; İsviçre'de çeşit çeşit okullar vardır. Kontlar mesela, çocuklarını İsviçere'ye yollar. Bu okulların bazıları çocuklara felsefe aşılamaktadır. Üst düzey bir burjuvazide nasıl yemek yenir mesela, bunu öğretir. Bir kültür verilir. Bizim de özel okulların amacı, aslında bu olmalı. Ancak, amaçlarının ne olduğunun farkında değiller. Gerek veli gerek özel okul sahipleri, onlar da yontulmamışlar ki. Eğitimsiz zenginleşmişler. Bu çocuklara bi kültür vermek gerekiyor. Yemek yemesini öğretmek gerekiyor. Galiba Türkiye'de benden başka bunun kimse farkında değil. Okumak için okutuyorlar. Mesela özel okullardan çocuklar geliyor. Köyün altını üstüne getiriyorlar. Devlet okullarından çocuklar geliyor. Çok sakinler ve ben bu çocuklara nasıl ders vereceğimi hemen anlıyorum" açıklamasını yaptı.
"Okula geri gitmek istemiyorlar"
Prof. Nesin, "Her öğrencinin seviyesi farklıdır. Bu nedenle eğitimde eşitlik ilkesi pek kullanışlı bir model değildir. Devlet bu konuda eşitlik ilkesi adı altında aynı programı ve müfradatı uyguluyor. Aynı kitapları müfredata koyuyor. Ankara'dakiler her şeyin en iyisini biz biliriz şeklinde düşünüyor. Türkiye çok heterojen bir ülke. Bu yönetim doğru bir sonuç vermez. Türkiye'de şaşırtıcı bir şekilde çok parlak çocuk var. Devlet ilerleyen süreçlerde de bu çocuklarla özel olarak ilgilenmiyor ancak onlar bir şekilde yollarını buluyorlar. Cevherlerinin farkında olmayanlar da var. En çok gurur duyduğum çocuklar bunlar. Değerlerini fark ettirip güven aşılamak en sevdiğimiz unsur. En önemli nokta ise Matematik Köyü'ndeki bu çocuklar köydeki eğitimi görünce okuldaki eğitimi küçümsüyorlar ve okula gitmek de istemiyorlar" dedi.
"Yelkenleri suya düştü"
Dışarıdan gelen müdahalelere de değinen Prof. Nesin, "İsmailağa'ya bağlı tarikat, bildiğiniz üzere daha önce bizleri tahrik ediyordu. Hatta üstümüze köpek dahi saldılar. Ancak geçtiğimiz yıllarda 6 yaşındaki çocuğun evlendirilerek istismar edilmesi olayının ortaya çıkmasından sonra, yelkenlerini suya indirdiler ve bizimle uğraşmayı bıraktılar. Biz ise bu süreçte, Şirince'ye yapacağımız yatılı okulun mimari planlarını tamamladık. Şirince'ye, sık sık gündeme getirmemize rağmen, lise yapılmadı. Çocuklar Selçuk'a gidiyorlar. Bu boşluğu doldurmak için lise projemizi de tamamladık. İmar için de 6 yıl uğraşmıştık. Eğitime ilişkin güzel şeyler yapmaya çalıştıkça, sürekli bürokratik engeller ya da dış tacizlere maruz kalınan bir ülke gibi olduk. Özetle, Türkiye'de egemen bakışın değişmesi gerekmektedir" şeklinde görüşlerini aktardı.