Son Mühür/Ayşegül Koç Psikolog Sedef Yıldırım, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Kaygının tamamen ortadan kaldırılmasının değil, yönetilmesinin hedeflenmesi gerektiğine dikkat çeken Yıldırım, yüksek düzeyde kaygının sosyal ilişkileri zayıflatabileceğini ve kişiyi yalnızlaştırabileceğini söyledi.

“Kaygı hepimizin tanıdığı bir duygu”

Kaygı hakkında bilgi veren ve hangi durumlarda profesyonel destek alınması gerektiğine ilişkin konuşan Yıldırım; “Kaygı aslında hepimizin tanıdığı bir duygu. Kaygıyı, stres, tehdit ve belirsizlikler karşısında hissettiğimiz bir korku olarak adlandırabiliriz. Kaygı kişiden kişiye çok farklı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Fiziksel olarak ortaya çıktığı durumlar var.

Örneğin kalp atışımız hızlanıyor. Kendimizin çok fazla heyecanlandığını belki terlediğini hissedebiliyoruz bir de duygusal olarak ortaya çıktığı zamanlar var. Burada kaygı, stres gibi anlık gelip geçen bir şey değil. Daha çok uzun süreye yayılan bir şey. Gün içinde kaygılandığınız anlarda bir şeyi çok uzun süre düşündüğünüzde günlük yaşantınızda yapacağınız işleri engelleyecek kadar sizi meşgul eden kaygınız varsa yüksek bir boyutta olduğunu anlayabiliyoruz.

Kaygı biraz daha ruhsal, duygusal ve uzun zamana yayılan bir şeyken stres genel olarak dışarıdan gelen tehditlere karşı kendimizi korumaya almamızla beraber vücudumuzun vermiş olduğu fiziksel bir tepki aslında. Stres biraz daha fiziksel tepkiden, kaygı ise bizim ruhsal ve duygusal durumumuzu ifade ediyor. Kaygının zaten ortadan kalkması bizim kesinlikle istediğimiz bir şey değil. Çünkü kaygısız bir insan zaten bir şeyler başarmak için çalışan ve çabalayan bir insan olmuyor.

Faydalı kaygı faydasız kaygı diye de ayırt ediyoruz bazen, kaygı bizim ihtiyacımız olan bizi harekete geçiren bir şey. Peki hangi noktada ben bu kaygıyı artık ele almalıyım, bununla baş etmeyi öğrenmeliyim diyoruz? Benim günlük yaşantımı olumsuz etkilemeye başladığını hissettiğim anda; mesela bir iş yapacağım odaklanamıyorum ya da uyuyacağım uyuyamıyorum, keyif alamadığımı hissediyorum.

Bu noktalarda benim günlük yaşantımı olumsuz etkilediğini ve yanında da özellikle eğer fiziksel tepkilerde devreye giriyorsa ne dedik; çarpıntılar olabilir, kusmalar olabilir, mide bulantısı, sürekli baş ağrısı, sürekli ağrı kesici içme ihtiyacı gibi. Bunlar artık benim hayatımda gerçekten kaygımın yüksek bir seviyede olduğunu ve bana faydadan çok zarara verdiğini fark ettiren belirtiler” diye konuştu. 

“Kaygı yaratıcılığı olumsuz etkiliyor”

“Kaygı yaratıcılığı olumsuz etkiler” diyen Yıldırım; “Kaygı yaratıcılığı inanılmaz etkiliyor. Çünkü vücut o an hayatta kalmaya çalışıyor. Dışarıdan tehlike geleceğini hissediyor, kaygıyla savaşmaya çalışıyor. Yani daha doğrusu dışarıdaki etkenle savaşmaya çalışıyor ve burada ortaya kaygı çıkıyor. Bu kaygıda yaratıcılığı olumsuz etkiliyor çünkü kişi sadece o an hayatta kalmaya, savaşmaya odaklı oluyor” dedi. Kaygı ile başka çıkmanın yolları hakkında da bilgi veren Yıldırım; “Kaygının çözümü tabii ki var.

Benim şu ana kadar gözlemimde kaygıyı aşmak değil, onu yönetmeyi bilmek gerekiyor. Çünkü ne dedik kaygı aslında hayatımızda olsun istiyoruz. Bunu yönetmeyi öğrenmek gerekiyor. Bunu yönetmeyi öğrenmek zor değil ama şurada başkalarıyla kendimizi kıyasladığımızda bu bir aşı değil, bu bir iğne değil, bu bir vitamin değil. Hemen sonuç yok. Herkesin kaygı yaşadığı etkenler farklı. Herkes üzerinde ayrı çalışmak gerekiyor. Bazılarının günlük yaşantısındaki koşuşturmacası üzerinde çalışıyoruz.

Günlük hayatında yaptığı şeyleri değiştiriyoruz. Bazılarının geçmişindekiler üzerine çalışıyoruz. Bazılarının geleceğe bakış açısını değiştiriyoruz. Değiştiriyoruz dediğim beraber şekillendiriyoruz. Kaygıya neyin sebep olduğunu önce öğrenmek gerekiyor ve bu herkeste farklılık gösterebiliyor. Bu nedenle kesin bir tedavi süresi de vermek pek mümkün olmuyor. Bu kişinin kendi çabasına da bağlı çünkü. O yüzden kişilerin kendisini başkasıyla kıyaslanmaması gerekiyor.

Ben aşamadım, sen de aşamazsın demek doğru değil. Bazen psikolojik destek almak bazen gerekiyorsa ilaç almak bazen de her ikisini de beraber yürütmek gerekebiliyor. Ama günlük yaşantımızda kaygıyı yönetmek adına neler yapabiliriz diye bir şeyler önerecek olursak; kaygı ile başa çıkmak aslında çok basit. Nefes egzersizi yapmak, egzersizi artırmak bizi kaygıdan uzaklaştıran, arındıran bir şey.

Egzersiz yapmak, doğru beslenmek, doğru uyumak. Aslında bunlar çok basit adımlar günlük yaşantımızdaki bu küçük değişiklikler ile bile kaygı seviyesini düşürmek mümkün” diye konuştu. Yüksek kaygının sosyal ilişkiler üzerindeki etkisinden de bahseden Yıldırım; “Yüksek derecede kaygı kişiyi yalnızlaştırıyor çünkü evden çıkmadığında kendi içine kapandığında daha güvende hissediyor. Kişi kendi güvenli alanından dışarı çıkmadığı için daha da yalnızlaşmaya başlıyor” dedi.

‘Psikolog Sedef Yıldırım ile Keşfet’ programı başlıyor

Son Mühür TV’de yeni başlayacak ‘Psikolog Sedef Yıldırım ile Keşfet’ programına ilişkin bilgi veren Yıldırım; “Her Salı saat 12:00’de Son Mühür izleyicileriyle buluşacağız. Programda biz farklı mesleklerden kişilerle sohbetler gerçekleştireceğiz ama burada belki de küçük bir ayrıntı olarak şunu söyleyebilirim psikolojik taraflarını değerlendireceğiz mesleklerin.

Hatta önümüzdeki haftanın konuğunu da söylemiş olayım. Diyetisyen Berna Çoban ile birlikte olacağız. Önümüzdeki hafta 23 Nisan haftası olduğu için biraz çocuklarla ilgili konuşacağız. Çocuklardaki diyet, çocuklardaki kilo ve bunun psikolojik nedenleri ve psikoloji üzerine olan etkilerini de değerlendireceğiz. Yani benim de katkılarım olacak, farklı farklı mesleklerin psikolojik taraflarını değerlendiriyor olacağız. Her hafta Salı günü farklı konu ve konuklar ile izleyicilerin karşısında olacağız” dedi

Muhabir: AYŞEGÜL KOÇ