Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere dün akşam İstanbul'a ulaştı. Scholz ve beraberindeki heyeti taşıyan uçak, 22.03'te İstanbul Havalimanı'na iniş yaptı.
Görüşmenin içeriği hakkında detaylı bilgi verilmezken, iki liderin ikili ilişkiler, bölgesel meseleler ve göç politikaları gibi konuları ele alması bekleniyor.
Toplantının ardından ortak bir basın toplantısı düzenlenmesi planlanıyor.
Almanya'nın gündeminde göçmen sorunu var
Avrupa Birliği (AB), aşırı sağın yükselişi ve göç konusundaki tutumların sertleşmesiyle yoğun bir gündemle karşı karşıya. Brüksel, komşu ülkelerde göçmenlerin geri gönderileceği merkezler kurma ihtimali üzerinde duruyor. Ancak Dışişleri kaynakları, “Biz bu masada olmayacağız” diyerek bu duruma karşı net bir tutum sergiliyor.
AB’nin gündemi şu sıralar sadece “göçmenler” etrafında şekilleniyor. Birçok üye ülkede aşırı sağcı partilerin güç kazanması, ana akım partilerin de göçmen karşıtı politikaları benimsemesine neden oluyor. Bu bağlamda, aşırı sağ ve popülist partilerin iktidarda olduğu ülkeler, düzensiz göç konusunda AB Komisyonu üzerindeki baskıyı artırıyor. Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in, “AB dışında sığınma başvurusu reddedilenler için geri gönderme merkezleri kurmalıyız” yönündeki çağrısı, bu sürecin somut bir adımı oldu.
Almanya, bu bunalımı en çok hisseden ülkelerden biri. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi, yerel seçimlerde önemli başarılara imza atarak iktidardaki koalisyonu paniğe sürükledi. Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Hür Demokratlar’dan oluşan koalisyon, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler öncesinde kaybettiği oyları geri kazanmak için düzensiz göçle ilgili adımlar atma sözü veriyor.
Türkiye ve Almanya göç anlaşması imzalaybilir
Scholz’un Türkiye ziyareti sırasında, ülkesine döndüğünde aşırı sağa yatkın seçmene “kazanım” olarak sunabileceği bir göç anlaşması sağlaması bekleniyor.
TEPAV AB Çalışmaları Merkezi Direktörü Nilgün Arısan Eralp, Almanya’nın Türkiye ile mülteciler konusunda bir işbirliği anlaşması imzalamak isteyebileceğini ifade ediyor. AB, mevcut hedefleri doğrultusunda, sığınma başvurusu reddedilenleri AB ülkeleri dışına tutma çabasını sürdürüyor.
Son dönemde, AB’nin Batı Balkanlar’da göçmen merkezleri oluşturma fikri de gündeme geldi. Bununla birlikte, Mısır, Moritanya ve Tunus gibi ülkelerle de anlaşmalar imzalanarak düzensiz göçün önlenmesine yönelik adımlar atıldı. Eralp, Türkiye’nin de bu sürecin bir parçası olabileceğini belirtiyor.
Türkiye'nin talepleri arasında ambargoların kaldırılması var
Türkiye, Almanya ve AB’den göçmenlerle ilgili atılacak adımlar için vize kolaylığı ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi karşı taleplerde bulunabilir. Ayrıca, Türkiye’nin Almanya’dan talep ettiği Eurofighter savaş uçakları konusu da önemli bir başlık. Almanya, Türkiye’nin Suriye’ye düzenlediği Barış Pınarı Harekatı sonrası uyguladığı ambargoyu yumuşatma sinyalleri veriyor.
Türkiye’nin, Almanya’nın İsrail yanlısı tutumundan da rahatsız olduğu biliniyor. Erdoğan, Berlin ziyaretinde bu durumu açıkça ifade ederek, geçmişte yaşanan soykırımlarla günümüzdeki ilişkilerin kesiştiğini vurgulamıştı.
Dışişleri kaynakları, Türkiye’nin ne Almanya’nın ne de AB’nin, üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye gönderilmesiyle ilgili yeni bir anlaşma talebini kabul etmeyeceğini belirtiyor. Türkiye, bu tür bir anlaşmanın gerçekleşmesi durumunda başka ülkelerle de görüşme gereği duyabileceğini ifade ediyor.
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in, Türkiye’ye dönüşlerin hızlanacağına dair açıklamaları, Türkiye’de tartışmalara neden oldu. Ancak Dışişleri kaynakları, toplu sınırdışların kabul edilemez olduğunu vurguladı.
İnsan hakları standartlarıyla çelişiyor
AB’nin göçmenlerle ilgili sertleşen tutumu, eleştirilerin de odağı haline geldi. Geçtiğimiz hafta yapılan bir araştırmada, AB’nin Türkiye’ye sağladığı fonların göçmenlerin zorla sınırdışı edilmesinde kullanıldığı iddia edildi.
Eralp, AB’nin mülteciler konusundaki değerlerinden uzaklaştığını ve bu durumun ciddi bir sorun haline geldiğini ifade ediyor.
AB’nin göç politikaları, sadece iç politikaya yönelik mesajlar vermekle kalmayıp, aynı zamanda uluslararası insan hakları standartlarıyla da çelişiyor. Bu bağlamda, Almanya’nın tutumunun, hem kendi kamuoyuna hem de uluslararası düzeyde tartışmalara yol açacağı öngörülüyor.